Vergi, Maliye, Ekonomi, Sosyal Güvenlik, Ticaret Hukuku Hakkındaki Herşey

Gençlerin Gözünden Türkiye

Gülsun ŞENER GÜMÜŞ
Gülsun ŞENER GÜMÜŞ
2199OKUNMA

Yapısal Reform İhtiyacımız Giderek Artıyor!

Türkiye’de özellikle son yıllarda birçok sorun vatandaşlar tarafından hissedilip dile getirilmektedir. Bu sorunların birkaçını şu şekilde sıralayabiliriz: Niteliksiz eğitim, adalet eksikliği, hukukun üstünlüğü olmaması, vergi adaletsizliği, kötü ekonomik koşullar, işsizlik vb. Bunları daha da açarak ayrıntılı inceleyebiliriz ancak bugün bu konuların hepsini tek bir çatı altında toplayan 'Yapısal Reform'lardan bahsedeceğiz.

Yapısal reform için ortak bir tanım mevcut değildir. Bazı kurumlar IMF (International Monetary Fund, ECB (European Central Bank), TCMB (Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası) gibi) gibi yapısal reformu farklı tanımlıyor ve bu tanım çoğunlukla ‘ekonomide yaşanan düşüşü/sorunu uzun vadede ortadan kaldırmaya yönelik adımlar’ şeklindedir.

Farklı bir yorum olarak örneğin Mahfi Eğilmez yapısal reformun tanımını yaparken sadece ekonomiyi düzeltmeye dayalı reformları değil siyasal ve sosyal reformları da işin içine dahil ediyor.

Benim görüşüm de bu yönde çünkü bir ülkeyi ülke yapan sadece ekonomi değildir, ekonomi bir sonuçtur.

Peki, Türkiye yapısal sorunlarını çözmek için hangi reformları uyguladı ve şu anda uyguluyor ve hangilerinde başarılı oldu ya da olmadı?

Ekonomi alanından başlayacak olursak 1980 yılına kadar Türkiye liberal bir ekonomiye sahip değildi. IMF’den maddi destek alarak revizyona gitti ve çeşitli reformlar uyguladı. Birkaç örnek verecek olursak: İthalat-ihracat daha akıcı ve rahat olmaya başladı; yabancı yatırımı çekmek için kısıtlamalar kaldırıldı ve Devlet Planlama Teşkilatı altında Yabancı Yatırım Departmanı kuruldu; döviz işlemleri serbest hale geldi.

2001 krizinden sonra özellikle bankacılık alanında iyileştirmeler yapıldı. 2008 küresel krizden sonra dünyada ulusal reformlar yapılmaya çalışıldı. Günümüzde ise Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından üç yıllık YEP (Yeni Ekonomi Programı) açıklanıyor. Ancak yapılan bütün iyileştirmelerin şu an ekonomiye yansıdığını söyleyemeyiz. Ülkemizde hala açlık ve yoksulluk sınırı her ay artıyor, TRY değer kaybediyor, enflasyon çift haneli rakamları görüyor ve işsizlik oranı maalesef artışını sürdürüyor. Bu sorunları uzun vadede çözmek için; ithal girdiler olmadan üretim faaliyetlerinin arttırılıp daha fazla istihdam alanının yaratılması, Türkiye’yi sosyal ve siyasal anlamda daha güvenli ve sağlam kılıp yabancı yatırımcıları çekip TRY’nin değerlendirilmesi; para politikası ve maliye politikalarının daha sürdürülebilir olması gibi ekonomik reformlar yapılabilir.

Siyasal reformlar için anayasa değişikliğinin daha şeffaf, güvenilir yapıldığının halkın hissetmesi ve her bir vatandaşın bizi yönetenlere güvenmesi gerekir. Özellikle bireyler arasında daha eşitlikçi ve bireylerin haklarını savunabildiği bir alanın oluşturulması gerekiyor.

Sosyal reformların başında ise elbette eğitim geliyor. Günümüze kadar birçok eğitim modeli denendi hatta şu anda da hükümet yeni bir eğitim modeli açıklayacağını belirtti ancak yine de eğitimde kaliteli olduğumuz söylenemez. TÜİK verilerine göre Türkiye’nin %4.5’i okuma-yazma bilmiyor. Yine TÜİK verilerine göre alınan eğitimlere istinaden yıllık ortalama brüt ücrette fark çok olmuyor; örneğin ilköğretim/ortaokul mezunu olan vatandaş ile lise mezunu vatandaş arasında maaş farkı çok bulunmamaktadır. Bu da yıllar geçse de aldığımız eğitimin bize beklenilen katkıyı vermediğini ya da işsizlik faktöründen yapabileceğimiz işin bir altı seviyesine muhtaç kaldığımızı ortaya koymaktadır.

Son olarak ülkemizin sorunları belli ancak kök nedenlere inemediğimiz ve uyguladığımız iyileştirmelerin amacı sadece kısa vadeyi kurtarmak olduğu için tekrar tekrar aynı sorunları yaşıyoruz.

Üstüne katamadan ilerliyoruz ve dolayısıyla yol alamıyoruz, durum öncekinden daha da kötü oluyor ve kontrol edemiyoruz.

Yorumlar

  • N
    Nurcan Gümüş
    Akıcı ve açıklayıcı anlatım için teşekkürler.

Yorumlarınızı Bize Yazınız

Soru Sor