Vergi, Maliye, Ekonomi, Sosyal Güvenlik, Ticaret Hukuku Hakkındaki Herşey

Makaleler

Mesut KOYUNCU
Mesut KOYUNCU
1136OKUNMA

Sıcak adam soğuk adam

Başlığı yazınca aklıma “Zengin Baba Fakir Baba” kitabı geldi (Robert T. Kiyosaki “Rich Dad, Poor Dad”). Tamam zengini fakiri anladık da sıcak adam soğuk adam ne demek?

Amerika’da master eğitimi sırasında bir sunuma katılmıştım. Aradan uzun zaman geçti, biraz da sınırlı İngilizcemizi hesaba katarsak anlayabildiğim, aklımda kalanı kadarıyla tartışma konusu aşağı yukarı şöyleydi: “Basketbol takımınızda iki oyuncunuz var. Bunlardan birisi takımın lideri. En tecrübelisi. Lakin gününde değil. Maç boyunca çok kötü performans gösterdi. Attıkları girmedi. İkinci oyuncu takımın çok çalışanlarından. Bir yıldız değil. Görev adamı. Maçta günündeydi. Attığı girdi. Maç şampiyonluk maçı. Takım bir sayı geride. Bitime birkaç saniye kala faul kazanıldı. Koç Sizsiniz. Yandan top oyuna sokulacak ve pası alan atış yapacak. Son şans. Atışı kimin yapmasını istersiniz? Genelde vasat olup o gün attığı her topu sokan oyuncunun mu, yoksa takımın en iyisi ancak gününde olmayan liderin mi?

Bir basketbol takımı düşünün… Gençler, tecrübeliler, skorerler, savunmacılar, çabuk sakatlananlar, uzunlar, kısalar, attığını kaçırmayanlar, eli titreyenler, eli titremeyenler, çok koşup çok çalışanlar, az koşup az çalışanlar, güven verenler, vermeyenler. Alt yapıdan gelenler, transferle gelmiş ama takımla özdeşlemiş oyuncular. Sezonluk gelip bitince gidecek olanlar. Kiralık gelenler. Sonuçta bildik bir takım işte… Ve saha kenarında da koç ve yardımcıları.

İş yaşamı da bir basketbol takımı gibi. Üretimde elemanlar, operatörler, formenler, ustalar, ustabaşıları, şefler, müdürler. Satışta müşteri ile direk temas kuran müşteri temsilcileri, uzmanlar, yöneticiler. Yanda koç, genel müdür, modern tabirle CEO. Koçun yardımcıları, üretimi organize edenler, satışı organize edenler, finansçılar, muhasebeciler vs. vs. Locada şirketin yönetim kurulu başkan ve üyeleri. Şirket halka açıksa seyirciler yani pay sahipleri.

Peki işletme yönetiminde nasıl ısınılır, nasıl soğuk kalınır?

Alanınız darlaştıkça kuşkusuz ısınır, sadece o alana yönelirsiniz. Kontrol ettiğiniz alan dışında diğer etmenlerin farkına varmaz veya umursamazsınız. İktisat biliminde çokça kullanılan “ceteris paribus” yani tüm değişkenler sabit kalmak kaydıyla çalışırsınız. Sizin uğraş alanınız dışındaki birimleri, işleri değişken kabul etmezsiniz. Sizin eylemlerinizden etkilendiklerini, etkilenebileceklerini düşünmezsiniz. Sadece verilen işe odaklanır, görev adamı olursunuz. Siz verilen stratejiyi, oyun planını anlayan ve uygulayansınız. Isınırsınız.

Pozisyonunuz değiştikçe, sorumluluk alanınız artıkça bir işi yaparken, bu işten etkilenebilecekleri göz ardı etmemeye başlarsınız. Sizin her eyleminizin sorumluluk alanınız dışında da etkileri olduğunu kavrarsınız. Yavaş yavaş soğumaya başlarsınız.

Sorumluluk alanınız genişledikçe, koçluk seviyesine ulaşmaya başladıkça daha da soğumanız beklenir. Örnekleri basketboldan verince şu soru sorulacaktır: “Hiç soğuk koç görmedik, hele kenarda sessizce oturanını” Haklısınız. Efsane koç Zeliko Obradoviç’i hatırlayınca bırakın soğumayı, ateşten yandığını gözümüzün önüne getirebiliyoruz. Lakin Koçluk sadece maç esnasında geçerli değil ki. Kadroyu kurmaktan yönetimle ilişkilere, oyuncuları motive etmekten onlara hatalarını aktarabilmeye, seyircileri oyunun içine dahil edebilmeye, iyi bir enerjiye, adil olmaya, güven vermeye….

Stephen Hawking “Büyük Sorunlar Kısa Yanıtlar” adlı kitabında şöyle anlatıyor:

“Bir kelebeğin dünyanın herhangi bir yerinde kanatlarını çırpması zincirleme gelişmeler sonucunda New York’ta yağmur yağmasına sebep olabilir, ancak bir sonraki kanat çırpışının aynı sonucu yaratmaması büyük ihtimaldir…”(1)

Yeteri kadar soğumuş tecrübeli bir koç, Balkanlarda bir kelebeğin kanat çırpışının ne zaman İstanbul’da yağmura neden olacağını ne zaman olmayacağını tahmin edebilir. Etmelidir. Ona göre takımına yağmurluk alıp almamalarını tembihleyebilir.

İşletme yönetiminde bizim hem sıcak hem de soğuk adamlara ihtiyacımız var. Bazı pozisyonlar o kadar ısınmalı ki, o iş istenilen, planlanan şekilde bitsin. Bazen de buz gibi soğuyabilmeli, satranç oyununda birkaç hamleyi düşünebilmeli ağır ağır.

Anlaşılacağı üzere sıcak adam, görev adamıdır, saha adamıdır. Askerdir. Bakış açısı haliyle uzmanlık alanıyla sınırlıdır. O alanda her türlü bilgi ve özgüvene sahiptir. Strateji yapan değil, verilen stratejiyi anlayıp, özümseyip, alanında ona göre hareket edendir. İşini tam olarak yapması beklenir.

Soğuk adamlar ise olaylara geniş bir açıdan bakabilen tecrübeli yöneticilerdir. Sorumluluk alabilirler, inisiyatif kullanabilirler, elleri titremeden karar verebilirler. Yani strateji yapabilen, taraflar arasında dengeyi kurabilen adamlardır.

Yönetim biliminde en büyük problemlerden birisi soğuk (olması gereken) adamların ayrıntı denizinde boğulmaları, yeterince soğuyamamalarıdır. Kulüp başkanının, koçun işine karışması, antrenman programları hazırlaması, yanda taktik vermesi, hatta ara sıra oyuna girip şut atması gibi bir şey…

Yoksa kenarda koçun büyük bir heyecanla maçı takip etmesi, taktikler vermesi, oyuncularını tatlı sert yönlendirmesi onun ısındığına delalet değildir. Bu ancak yüksek enerji ve motivasyonunu gösterir. Tecrübeli bir koç, en heyecanlı anında bile, son saniyede topu kimin atacağına büyük bir soğukkanlılıkla karar verebilir.

Öyleyse, son topu kim kullanmalı?

1-  Prof. Dr. Emre ALKİN, İktisattan Çıkış, sf. 30-31

Yorumlarınızı Bize Yazınız

Soru Sor