Vergi, Maliye, Ekonomi, Sosyal Güvenlik, Ticaret Hukuku Hakkındaki Herşey

Araştırmalar

Nazmi KARYAĞDI
Nazmi KARYAĞDI
37656OKUNMA

Negatif Gelirle Başlayan Bir Vergi: Değerli Konut Vergisi

Geçmişten bugüne vergilerin getirilmesindeki en temel amaç kamu giderlerinin karşılanması olmuştur.

Demokrasi öncesi dönemlerde orduların masraflarını kralların, derebeylerin, sultanların, padişahların, onların ailelerinin ve yönetici sınıfın masraflarını karşılamak amacıyla vergiler toplanırdı.

Yönetim yapılarının mutlakiyetten, meşrutiyetten cumhuriyete evrilmesi ve demokrasinin gelişmesiyle kamu hizmetlerini karşılamak, güvenliği sağlamak, gelir dağılımında adaleti sağlamak, ekonomi hayatı yönlendirmek, düzenlemek gibi amaçlarla vergiler toplanır oldu.

Ancak birincil amaç hep gelir elde etmek oldu.

Toplanan vergilerin iki tür maliyeti olur.

Birincisi vergi mükelleflerinin katlandığı uyum maliyeti.

Yani yasal zorunlulukları yerine getirmek için katlanılan paraya, zamana ve emeğe dayalı olarak katlanılan maliyetler.

Ödenecek vergi tutarını belirlemek için defter tutmak, danışmanlık hizmeti almak…

İkincisi de gelir idarelerinin vergi toplamak için katlandığı personel, bilişim, bina, demirbaş, kırtasiye, araç ve diğer cari işletme giderleridir.

Örneğin 2018 yılı itibariyle Gelir İdaremiz 100 TL’lik vergiyi toplamak için 46 Kuruş harcama yapmıştır. (GİB, 2018 Faaliyet Raporu, s.164)

Mükellef için hem verginin kendisi hem de ödemek için katlanılan maliyet bir yük teşkil ederken Devlet için vergi düşük maliyetli kârlı bir iş durumunda.

Ancak bu kez gerçekler tersine döndü.

Nasıl mı?

Olayın akışı

30 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 17. maddesiyle, 5 Şubat 2019 tarihinde Tapu Kadastro Genel Müdürlüğüne, “taşınmazların toplu değerleme yöntemleriyle değerini belirlemek, değer bilgi merkezini kurmak, yönetmek ve değer haritalarının üretilmesi ile güncel tutulmasını sağlamak” yetkisi verildi ve buna bağlı olarak Taşınmaz Değerleme Dairesi Başkanlığı kuruldu.

Değerli Konut Vergisi’ne esas olmak üzere ülke genelinde değeri 5 milyon TL üzerinde yer alan mesken nitelikli taşınmazların tespitine yönelik çalışmalar yapılmış/yaptırılmış bu kapsamda; Ankara, İstanbul, Muğla, İzmir, Antalya, Denizli, Bursa, Balıkesir, Kocaeli ve Denizli illerinde tespit edilen yaklaşık 22.700 adet taşınmaz için yaklaşık 56.000 adet tebligat yapılmış, itiraz komisyonları kurulmuş. (Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Faaliyet Raporu-2019, s.72)

2019 Faaliyet Raporunda yer alan veriye göre 26 milyon 554 bin 250 lira (TKGM Bütçesinin %2,05’i) tutarında bir değerleme taşınmaz değerleme harcaması yapılmış. (s.113)

Öte yandan satış işlemlerinde değerleme raporu alınmasını öngören yönetmelik taslağı hazırlanarak kurum görüşleri alınarak Cumhurbaşkanlığı Makamına sunulmuş, ancak konu TBMM’de taslak vergi kanunundan çıkartıldığı için taslak yönetmelik de Cumhurbaşkanlığı’ndan geri çekilmiş.

Şubat 2019’da Tapu Kadastro Genel Müdürlüğüne verilen toplu değerleme yetkisinin aslında Değerli Konut Vergisi için bir ön hazırlık olduğu sonradan anlaşıldı.

Zira 7 Aralık 2019 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanan 7194 sayılı Kanun’la Emlak Vergisi Kanununa Değerli Konut Vergisi adında bir vergi monte edilmiş;

  • 5 milyon TL’yi aşan (bu tutar dâhil) mesken nitelikli taşınmazlar verginin konusuna dahil edilmiş,
  • Değerleme sonuçları Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün internet sitesinde ilan edilmiş ve ilgilisine ayrıca tebliğ edilmiş.
  • Tebliğ tarihinden itibaren on beşinci günün sonuna kadar Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne itiraz edilmeyen mesken nitelikli taşınmaz değeri kesinleşeceği belirtilmiş.
  • Süresinde yapılan itirazların, on beş gün içinde değerlendirilerek sonuçlandırılacağı ve kesinleşen değerin ilan ve ilgilisine tebliğ edileceği ifade edilmiş,
  • 2020 yılı şubat ayının 20’nci günü sonuna kadar taşınmazın bulunduğu yerdeki Gelir İdaresi Başkanlığına bağlı yetkili vergi dairesine beyanname ile beyan edilir ve vergi, yetkili vergi dairesince yıllık olarak tarh ve tahakkuk olunacağı ifade edilmişti.

Yani bir ay içinde Türkiye genelinde bu değerlemenin yapılması imkansızdı. Ancak yukarıda TKGM’nin 2019 Faaliyet Raporundan da anlaşıldığı üzere Şubat-Kasım 2019 aralığında değerleme işi çoktan yaptırılmıştı.

Değerli meslektaşım Dr. Numan Emre Ergin’in VERGİALGI’da yayınlanan bir makalesinde, bu verginin ne kadar kötü bir şekilde kaleme alınmış olduğunu ve pek çok açıdan hak ihlaline neden olduğunu görmekteydik.

  • Verginin süjesi ve mükellefi aslında konutun kendisi olup ona sahip olanlar (her ne kadar mükellef olarak tanımlansa da) bu vergiyi ödemek zorunda bırakılan kişilerdi
  • Verginin servet (mali güç) üzerinden alınmasını aşan bir durum ortaya çıkmış,  5 milyon TL değerinde bir adet konuta sahip olan kişi vergiyi ödeyecekken, 4 milyon TL değerinde 10 adet konuta sahip olan kişi bu vergiyi ödemeyecekti
  • Aynı süjeden bina vergisi ve değerli konut vergisi gibi iki farklı vergi alınması ekonomik anlamda çifte vergilendirmeydi
  • TKGM tarafından belirlenen değer ise vergi literatürümüze ilk defa girmekte olup bu değerin nasıl belirleneceği Kanunda yer almadığı gibi, Kanunda “ilgili mevzuat” olarak atıf yapılan yayımlanmış bir mevzuat da bugün itibariyle bilgimiz dahilinde değildi
  • İlgili mevzuat ve değerleme ilkeleri somut ve öngörülebilir şekilde belirlenmeden vergi matrahının TKGM tarafından tespit edilmesi hukuki belirlilik ve hukuki güvenlik ilkelerine de aykırıydı
  • 15 günlük sürede itiraz edilmemişse veya itirazın reddi halinde TKGM tarafından belirlenen değerin kesinleşeceği belirtilmektedir. Buradaki kesinleşmeyi idari anlamda kesinleşme, yani bir üst makama başvuru aşamasının olmaması olarak anlamak gerekir. Zira idarenin her türlü işlemine kaşı yargı yolu açıktır. Dolayısıyla, TPKGM tarafından yaptırılan değerleme işlemi de yargı denetimine tabidir.

Ancak yeni gelen vergideki hukuka aykırılıklar, 20 Şubat 2020’de Resmi Gazetede yayımlanan 7221 sayılı Yasa ile ciddi revizyona tabi tutuldu. (Konu hakkında ayrıntılı bilgi için Sn. Bülent Taş’ın VERGİALGI’da yayımlanan Değerli Konut Vergisi Yeni Baştan yazısını okumanızı tavsiye ediyoruz.)

Buna göre;

  • Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün verginin konusuna girecek taşınmazları belirleme yetkisi ortadan kaldırıldı
  • Muafiyetten yararlanmak için mükellefe yüklenen olmayan bir geliri belgelendirme yükümlülüğü kaldırıldı
  • Türkiye sınırları içinde mesken nitelikli tek taşınmazı olanlar ile birden fazla mesken nitelikli taşınmazı bulunanların, değerli konut vergisi konusuna giren en düşük değerli mesken nitelikli tek taşınmazı (intifa hakkına sahip olunması hâli dâhil) vergiden muaf hale geldi
  • Vergilendirme teorisine aykırı olarak 5 milyon TL’yi geçen konutlarda konutun değeri hangi dilimdeyse o dilim için geçerli olan vergi oranı konutun tüm değerine uygulanmak suretiyle vergi hesaplanmaktayken yeni düzenlemeyle konutun değeri dilimlere göre ayrıştırılmak ve her bir dilim için geçerli oran uygulanmak suretiyle hesaplanacak
  • Değerli Konut Vergisi yükümlülüğü 2021 yılından itibaren başlayacak, Cumhurbaşkanı bu süreyi bir yıla kadar uzatabilecek, 2020 yılına ilişkin olarak verilmesi gereken beyannamelerin verilmeyecek ve vergi tahakkuk ettirilmeyecek.
  • Değerli Konut Vergisinin uygulamasında Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce belirlenen değerler dikkate alınamayacaktır.

Şimdi ne oldu?

5 Şubat 2019’da 30 sayılı Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile başlayan ve ardından TKGM tarafından yapılan/yaptırılan değerleme masrafları boşa gitmiş 7 Aralık 2019 tarihinde 7194 sayılı Kanun’la Emlak Vergisi Kanununa eklenen Değerli Konut Vergisine ilişkin düzenlemeler hiç uygulanmadan 20 Şubat 2020’de Resmi Gazetede yayımlanan 7221 sayılı Yasa ile adeta yeniden yazılmıştır.

Maliye idaresince hazırlanmadığını düşündüğümüz Değerli Konut Vergisi nedeniyle, yaklaşık bir yıldan az süre içinde ülkemizin kaynaklar ve zamanı boşa gitmiştir.

Oysaki vergi yasası hazırlamak oldukça hassas bir konudur. Zira vergi yoluyla doğrudan vatandaşın hukukuna müdahale edilmektedir. Bu nedenle de vergi yasalarının hazırlanışında adeta bir kuyumcu ya da cerrah hassasiyeti ile çalışmak gerekmektedir.

Öte yandan vergicilik deneysel bir alan değildir.

Bir laboratuvar ortamında deneme-yanılma yoluyla çalışılacak bir alan değildir.

Bir yap-boz gibi sürekli değiştirilecek bir alan da değildir.

Devletin vatandaş nezdindeki saygınlığını, güvenirliğini etkileyen bir alandır.

Bu tür zikzaklar, hukuku zedeleyen uygulamalar, önce vergiyi ve vergi idaresini sonra da Devleti vuruyor. Nitekim dünya vergi tarihi bunun binlerce örneği ile doludur.

Umarız Değerli Konut Vergisi, son on yılda sıkça yaşadığımız vergi laboratuvarındaki tecrübeye ve bilime dayanmayan deneysel yaklaşımların sonuncusu olur.

Yorumlarınızı Bize Yazınız

Soru Sor