Vergi, Maliye, Ekonomi, Sosyal Güvenlik, Ticaret Hukuku Hakkındaki Herşey

Ekonomi, Maliye

Melodi Buket KANLIOĞLU
Melodi Buket KANLIOĞLU
718OKUNMA

Madalyonun diğer yüzü: Yoksulluk

Geçmişten günümüze birçok toplumun karşı karşıya kaldığı yoksulluk olgusu, kavramsal mahiyeti ve boyutu açısından toplumların farklı sosyoekonomik gelişmişlik düzeylerine göre değişkenlik gösterir. İçerisinde barındırdığı sosyal risk taşıması açısından yoksulluk, birçok toplumu ortak paydada buluşturan önemli sorunlarından biri olduğu söylenebilir.

İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden bu yana, ekonomistlerin yoksulluğu tanımlamak için kullandıkları temel tanım gelir eksikliği olsa da yoksulluk sadece maddi yoksunluk anlamını taşımıyor. Gelirin araçsal değeri, ekonomistlerin bunu refah veya yoksulluk için bir vekil olarak kullanmasının başlıca nedenidir. Bununla birlikte, tek başına yeterli paraya sahip olmak, bir kişinin değer verdiği bir hayatı yaşayabileceğini garanti edemez.

1970’ler hatta 1980’lerden sonra dünyada eşitsizlikler hem derinleşmiş hem de çeşitlenmiştir. Ülkelerin hedeflediği büyüme ve refah artışı gibi ekonomik kaygıların çok fazla öne çıkması madalyonun ikinci yüzünü -yoksulluğu- daha fazla görünür kılmaya başladı. Yoksulluk soyut bir kavram olması sebebiyle üzerinde fikir birliği yapması oldukça zor.  Buna karşın; Seebohm Rowntree, Amartya Sen, Lewis gibi iktisatçılar farklı perspektiflerden konuyu el almışlardır. Bilhassa kalkınma literatüründe kendisine sıkça rastladığımız Amartya Sen (1979), “Hangi konuda eşitlik?” sorusuyla vurgu yaptığı eşitliğin; somut, pratik ve ahlaki önemini incelemiştir. Eşitsizlik kavramının, yalnızca gelir eşitliği ile anılması doğru değildir. Yukarıda da bahsettiğim üzere gelir eşitsizliği, çoğunlukla küresel kalkınmada bazı etmenlerin yanlış gittiğine dair yalnızca bir göstergedir. Oysaki insani gelişme için parasal olanakların ötesinde iktisadi, sosyal ve kültürel bazı olanaklara da sahip olunması gerekmektedir.

Yoksullukla mücadeleye egemen bakış açısından farklı bir yaklaşım olarak insan hakları açısından yaklaşılmasının arka planı, Sen’in kapasite yaklaşımına dayanır. Sen’in kapasite yaklaşımı, yoksulluğu temel kapasitelerden yoksunluk olarak ele almakta ve gelir dışındaki (non-income) değişkenlere odaklanır. Sen, gelirin insanların yoksulluktan kurtulmalarına yardımcı olmak için önemli bir varlık olduğunu kabul eder ancak kamu politikalarının da insan yaşamının sürmesi ve temel yeteneklerini güvence altına alması için daha kapsamlı olması gerektiği yaklaşımı savunmaktadır.

Dünya genelinde gelir eşitsizliğinin arttığı gerçeği göz ardı edilemez. Bugün geldiğimiz noktada yoksulluk, özellikle dünyanın az gelişmiş bölgelerinde ciddi bir sorun olma özelliğini korumaktadır. Bireylerin giderek daha küçük bir kısmı servetin giderek daha büyük bir bölümünü kontrol ettiği bir ortamda daha mutlu bireyler görmek mümkün mü? Sürdürülebilir kalkınma gerçekleşebilir mi? Ekonomik büyüme gerçekleşebilir mi? Sorular; iktisatçılar, siyasetçiler ile uluslararası kurum ve kuruluşlarının mercek altına aldığı konulardır. Makro ölçekten mikro ölçeğe geldiğimizde ülke içerisinde bireylerin sahip olduğu gelir dağılımındaki eşitlik ve önceki yıllara göre dağılımın gösterdiği değişiklik, insanların yaşam seviyelerini belirleyebilmek için önem arz etmektedir.

Ülkemizde yoksulluk ve yaşam koşulları istatistiklerini tutan Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2022 yılına ilişkin sonuçlar açıklandı. Toplumda yaşayan bireylerin gelirleri arasında bulunan fark sebebiyle ortalama yerine medyan gösterge tercih edilir. Medyan gösterge dikkate alındığında Türkiye’de göreli yoksulluk(1)oranı bir önceki yıla göre sabit kalarak %14,4 oldu. Buna ek olarak, eşdeğer hane halkı kullanılabilir fert medyan gelirinin %60’ı dikkate alınarak belirlenen yoksulluk sınırına göre ise yoksulluk oranının %21,6’ya yükseldi. Eşdeğer hane halkı kullanılabilir fert medyan gelirinin(2) %60'ına göre son yılda ve aynı zamanda önceki üç yıldan en az ikisinde de yoksul olan fertleri içeren süreli yoksulluk oranı ise 0,2 puan artış göstererek %14 oldu.

Sosyal yoksunluk durumunu ifade eden; otomobil sahipliği, ekonomik olarak beklenmedik harcamaları yapabilme gibi kriterlerin de dahil olduğu anket sonuçlarına göre ise maddi ve sosyal yoksunluk oranı bir önceki yıla göre 1,5 puan azalarak %16,6 olarak tahmin edildi. Bölgesel sonuçlar incelendiğinde ise İstanbul’da 2022 yılında yoksulluk oranı bir önceki yıla göre 1,6 puan düşerek %18,1 olurken yoksulluk sınırında artış yaşandı.  

Tablo 1: Eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert gelirine göre bölgesel yoksul sayıları ve yoksulluk oranları, 2014-2022

Madalyonun diğer yüzü: Yoksulluk

Kaynak:TÜİK

Son söz: Yoksulluk döngüsünü kırmak ve yoksulluğu azaltmak için bölgesel bazda veriler önem teşkil ediyor. Türkiye ekonomisinin kalbini oluşturan İstanbul verilerinden hareketle bölgesel yoksulluk ve yoksunluğun azaltılması yönünde atılacak adımlar bir bütün olarak yoksulluğu aşağı çekebilir…

(1) Göreli yoksulluk; Toplumun genel düzeyine göre belli bir sınırın altında gelir veya harcamaya sahip olması anlamına gelmektedir.
(2) Ankete dahil olan bireylerin gelirleri en düşükten en yükseğe doğru sıralanması halinde ortada yer alan kişinin geliri ‘medyan geliri’ ifade eder.

Yorumlarınızı Bize Yazınız

Soru Sor