Vergi, Maliye, Ekonomi, Sosyal Güvenlik, Ticaret Hukuku Hakkındaki Herşey

Vergi

Yavuz AKBULAK
Yavuz AKBULAK
669OKUNMA

Kademeli vergilendirme ve eşitsizlik: Doğu Avrupa ve Orta Asya deneyimi

Kademeli(Artan Oranlı)Gelir Vergilendirmesi, Eşitsizlik, SDG 10Azaltılmış Eşitsizlikler [Progressive Income Taxation, Inequality, SDG (Sustainable Development Goal; Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi) 10 Reduced Inequalities]

Genel olarak artan oranlı bir gelir vergisinin, gelirin yeniden dağıtımını artırmak ve dolayısıyla en azından kısa vadede gelir eşitsizliğini azaltmak için etkili bir araç olduğuna inanılmaktadır(1). Çoğu zaman, uluslararası kuruluşlar, eşitsizliği azaltmak için dünyanın en iyi uygulamalarından biri olarak artan oranlı gelir vergilendirmesine (progressive income tax) geçilmesini tavsiye etmektedir(2). Bununla birlikte, bazı durumlarda, sabit bir gelir vergisinden kademeli bir vergiye geçiş, ekonomi teorisinin öngördüğü gibi gelir eşitsizliğinin azalmasına yol açmaz. Aynı şey, artan oranlı gelir vergisinden sabit bir gelir vergisine geçiş için de geçerlidir: gelir eşitsizliğinde beklenen bir artış her zaman otomatik olarak gerçekleşmez.

Üç Doğu Avrupa/Orta Asya ülkesinde, artan oranlı gelir vergilendirmesinin getirilmesi veya sabit bir gelir vergisine geri dönülmesi ilginç sonuçlar doğurdu: bunlar; 2007-2008 döneminde sabit gelir vergisi oranına dönen Arnavutluk, 2018’de artan oranlı gelir vergisini sabit oranlarla değiştiren Moldova ve 2019’da artan oranlı gelir vergisinin getirildiği Türkiye’dir. Özbekistan’da kademeli vergilendirmenin getirilmesi birkaç kez tartışılmış ancak henüz uygulanmamıştır. Yeniden dağıtımı artırmak için artan oranlı gelir vergilendirmesinin etkinliği üzerinde etkisi olan temel faktörlerden bazıları nelerdir?

Artan Oranlı Gelir Vergilendirmesinin Etkinliği Üzerinde Etkisi Olan Bazı Temel Faktörler (Some of the Key Factors that have an Impact on the Effectiveness of Progressive Income Taxation)

1. Birinci faktör: Vergi Karışımı (Tax Mix)

Arnavutluk, 2014 yılında artan oranlı vergilendirmeyi yeniden uygulamaya koymadan önce, kayıt dışılıkla başa çıkmak, doğrudan yabancı sermayeyi çekmek (vergiler de düşük oranda uygulandı) ve ekonomik büyümeyi desteklemek için 2007’de gelir için ve 2008’de servet için düz bir vergi ölçeğine geri döndü (3)(4). Gelir için vergilendirilemeyen minimum 10.000 lek (Arnavutluk para birimi) vardı, bundan sonra %10’luk düz bir ölçek uygulanacaktı. Bu reformu eleştirenler, sabit bir gelir vergisi oranına yanıt olarak eşitsizliğin artacağını tahmin ettiler. Ancak olmadı. Eşitsizlik eğilimi, 2014 krizi (Dünya Bankası verilerine göre (5)) vurana kadar değişmedi.

Dünya Bankası tarafından yapılan son analize (6)göre, Arnavutluk vergi sisteminin sınırlı yeniden dağıtım etkisi, büyük ölçüde ülkenin gelir tahsilatı için Katma Değer Vergisi’ne (KDV; Value-Added Tax) aşırı derecede bel bağlamasına bağlıdır. KDV, dünya çapında önemli bir gelir kaynağı olmayı sürdürürken, istikrarlı gelir akışları sağlarken ve tahsil edilmesi görece kolayken, Arnavutluk’ta olduğu gibi bazı durumlarda, verginin gerilemesi nedeniyle yoksulluğu artırıcı bir etkisi olabilir. Yine de sorun, verginin düşünceli, yoksul yanlısı bir tasarımıyla çözülebilir.

Tiran Üniversitesi’nden (7) Profesör Selami Xhepa’ya göre, erken geçiş aşamasında Arnavutluk artan oranlı gelir vergilendirmesine bel bağladığında, eşitsizlik hâlâ yüksekti. Arnavutluk'ta zenginliğin yoğunlaşması genellikle siyasi gücün yoğunlaşmasıyla bağlantılıdır ve eşitsizlikten yararlananlar genellikle siyasi seçkinler olduğundan, durumu değiştirmek, geliri veserveti (income and wealth) daha etkin bir şekilde yeniden dağıtmak ve daha şeffaf bir şekilde yönetmek için çok az teşvikleri vardır.

2. İkinci faktör: Makroekonomik Durum (Macroeconomic Situation)

Türkiye’de 2019 (8) yılında kademeli bir gelir vergisi ölçeği getirildi. Reform hâlâ taze ve ülkenin Gini endeksi henüz güncellenmedi. Ancak, Dünya Eşitsizlik Veritabanı (World Inequality Database) 2020 ve 2021 yılları için bilgi içeriyor, buna göre 2020’de ülkede en üst %1 ile en alttaki %50 arasındaki gelir eşitsizliği arttı, oysa 2021’de (9) biraz azalmıştı. Son yılların eğilimi doğrusal değildir.

Türkiye, Avrupalı olarak sınıflandırılan tüm ülkeler arasında en yüksek eşitsizlik seviyesinden (highest inequality level) mustariptir. 2020 krizinin patlak vermesinden hemen önce, birkaç yıllık kayda değer ekonomik büyüme ve makroekonomik istikrara rağmen, Türkiye’deki gelir eşitsizliği düzeyi eşitsiz Latin Amerika ve Sahra Altı Afrika ülkelerinin (10) çoğuna benziyordu (resembled).

Son yıllarda Türkiye’de siyasi durum çok zorlayıcı ve ülke %80’in üzerinde bir oranda enflasyondan zarar görmüştür. İşsizlik oranı da yüksek kalmaya devam ediyor. Kuşkusuz, bu gibi durumlarda vergi sisteminin yeniden (gelir) dağıtım etkisi sınırlı kalmaktadır.

3. Üçüncü faktör: Dış Şoklar (External Shocks)

Moldova’da 2018’de (11)artan oranlı gelir vergisi ölçeğinin yerini %12’lik sabit bir gelir vergisi aldı. Ancak ülkenin Gini endeksi aynı seviyede kaldı. Reformun şimdiye kadarki mütevazı yeniden dağıtım etkisini açıklayan birkaç neden vardır; bunların en önemlisi, COVID-19 kaynaklı pandemi ve ardından Ukrayna’daki savaşla aynı zamana denk gelmesi. Moldova, savaşın süresine ve bölgesel kapsamına bağlı olarak Moldova’ya ülkenin gayrisafi yurtiçi hâsılasının %2-10’una mal olabilecek Ukrayna’daki savaşın katalize ettiği küresel yaşam maliyeti krizinin (12)en şiddetli etkileriyle karşı karşıya olan ülkelerden biridir (one of the countries facing the most drastic impacts)(13)(14).

4. Dördüncü faktör: Kayıt Dışılık (Informality)

Artan oranlı vergilendirmenin getirilmesinin artıları ve eksileri değerlendirilirken dikkate alınması gereken bir diğer önemli faktör ise, ekonomideki kayıt dışılığın düzeyidir. Bir örnek, kayıt dışılığın en az %50 olduğu bir ülke olan Özbekistan’dır. Özbekistan birkaç kez artan oranlı gelir ve servet vergilendirmesi getirmeyi düşünmüş, ancak reformun uyum ve gelir tahsilatı üzerindeki etkisine ilişkin endişeleri nedeniyle bunu yapmamaya karar vermiştir.

Özetle:

  • Makroekonomik faktörler rol oynamakta olup, vergi politikası reformlarının yeniden dağıtım etkisi değerlendirilirken dikkate alınmalıdır. Örneğin, kriz zamanlarında eşitsizlik seviyesinin yükselmesi beklenebilir ve vergi sisteminin eşitsizliği ele almadaki performansının değerlendirilmesi buna göre ayarlanmalıdır.
  • Bazı bağlamlarda, yozlaşmış siyasi ve/veya suçlu elitlerle yakın bağlantıları, hukukun üstünlüğü eksiklikleri ve zayıf kurumlar nedeniyle zenginleri vergilendirmek fiilen imkânsız olabilir.
  • Bazı ülkelerde, artan oranlı gelir vergisinin etkin bir şekilde uygulanmasının önündeki engel, vergi idarelerinin zenginlerin gerçek / tam gelirlerine ilişkin bazı bilgilere erişememeleri ve dolayısıyla onları etkin bir şekilde vergileyememeleridir. Zengin vergi mükellefleri, gelirlerinin gerçek türünü gizlemek, ülke dışına aktarmak, banka gizliliği vb. dâhil olmak üzere vergiden kaçınma ve vergi kaçakçılığı için çoğu zaman birçok fırsattan yararlanır. Bazı durumlarda, bu tür verilerin izini sürmek çok zor, hatta imkânsız hale gelir ve yurtiçi vergi idareleri, teknik kapasite eksikliğinden dolayı ilgili vergi mevzuatını etkili bir şekilde uygulamak için buna erişemezler.
  • Bir ülkenin kayda değer düzeyde kayıt dışılıkla karşı karşıya olduğu durumlarda, bu daha büyük bir sorun olabilir ve sabit bir gelir vergisi oranı tercih edilebilir.
  • Son olarak, bazı faktörler söz konusu ülkeye veya bölgeye özgü olabilir ve yerel bağlamın anlaşılması, etki değerlendirmesi için kritik öneme sahiptir. Gelir ve servetin kademeli olarak vergilendirilmesi, daha adil ve istikrarlı toplumları beslemek için güçlü bir araç olabilir, ancak bu tür politika kararları bağlama oldukça bağlıdır ve uygun şekilde değerlendirilmeden otomatik olarak önerilmemelidir.

Kademeli vergilendirme ve eşitsizlik: Doğu Avrupa ve Orta Asya deneyimi

Kademeli vergilendirme ve eşitsizlik: Doğu Avrupa ve Orta Asya deneyimi

Yorumlarınızı Bize Yazınız

Soru Sor