Vergi, Maliye, Ekonomi, Sosyal Güvenlik, Ticaret Hukuku Hakkındaki Herşey

Vergi

Selçuk Turgay AZAK
Selçuk Turgay AZAK
2466OKUNMA

Danıştay nayloncuların oyununu bozdu!

Bilindiği üzere, Vergi Usul Kanununun (VUK) 359 uncu maddesi kaçakçılık suçlarını doğuran eylemleri içermektedir. Anılan maddede yer verilen fiiller, hürriyeti bağlayıcı cezaları gerektiren fiiller olup, (b) fıkrasında sahte belge düzenleyenlerin üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı hüküm altına alınmıştır. İlgili bölümde ayrıca sahte belge, gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belge olarak ifade edilmiştir.

Bu yazımızda hakkında sahte belge düzenlediğine dair vergi tekniği raporu bulunan mükellef için alınan yargı kararları üzerinde duracağız. Bu kapsamda öncelikle mükellef hakkında sahte belge düzenleme faaliyeti kapsamında düzenlenen vergi tekniği raporundan özet olarak bahsedecek olursak;

  • Mükellefin ortaklık yapısının değişkenliği,
  • Mükellefin faaliyette bulunduğu işyeri maliki hakkında sahte belge düzenleme fiili kapsamında vergi tekniği raporu bulunduğu,
  • Mükellefe fatura düzenleyen şirketlerin bir kısmının mükellef ile ya da mükellefin ortakları ile ilişkili olduğu,
  • Mükellefin banka hesaplarını muvazaalı olarak kullandığı,
  • Mükellefin bilançosunun son derece sığ olduğu, yani aktif tarafının neredeyse tamamının alıcılar hesabından, pasif tarafının tamamına yakınının satıcılar hesabından oluştuğu,
  • Mükellef kurumun emtia alım – satım faaliyetiyle uğraşmasına rağmen, mükellef kuruma ait şube, depo vb. yerlerinin olmadığı,
  • Mükellef için düzenlenen tüm yoklamalarda mükellefin yerinde olmasına rağmen işyerinde mal olmadığı ve deposunun olmadığı tespit edilmesine rağmen 3 yılda 203 milyon TL’yi aşan tutarda satış beyan ettiği,

hususlar kapsamında mükellefin ilgili yıllarda düzenlediği tüm faturaların sahte olduğu değerlendirilmesi yapılmıştır.

Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunun (DVDDK) 09.06.2021 tarih ve 2021/888 no.lu Kararı (Esas No:2020/1584) kapsamında, Bölge İdare Mahkemesinin aldığı ısrar kararı temyizen incelenerek bozulmuştur.

Bölge İdare Mahkemesi ısrar kararı doğrultusunda; mükellefin yapılan yoklamalarda faaliyette olduğunun görülmesi, mükellef tarafından vergi borcu ödenmiş olması, beyannamelerin verilmiş olması, yoklamalarda işçi çalıştırıldığının tespit edilmesi, gerçek bir ticari faaliyetinin olmadığına dair başkaca bir tespit yapılamamış olması nedeniyle mükellef kurumun sahte belge düzenleyicisi olduğuna dair düzenlenen vergi tekniği raporuna ilişkin cezalı tarhiyatı hukuka uygun bulunmamıştır. Yani mükellefin düzenlediği faturaların sahte olmadığı yönünde karar alınmıştır.

Ancak Danıştay Dördüncü Dairesinin verdiği kararı haklı bulan ve ilgili Bölge İdare Mahkemesinin ısrar kararını bozan DVDDK, 09.06.2021 tarih ve 2021/888 no.lu Kararı ile mükellefin ilgili vergi tekniği raporunda da bulunan ve aşağıda yer alan sebeplerden dolayı sahte belge düzenleme suçunu işlediği yönünde hüküm vermiştir.

  • Mükellefin ortaklık yapısının sürekli değişmesi,
  • İş yerinde yapılan yoklamalarda emtia bulunmadığı ancak buna rağmen KDV matrahlarında ve Ba – Bs formlarında yer alan tutarlarının yüksek olduğu,
  • Mükellef kurumun emtia alım – satım faaliyetiyle uğraşmasına rağmen, mükellef kuruma ait şube, depo vb. yerlerinin olmadığı,
  • Mükellef kurumun faaliyette bulunduğu işyeri maliki hakkında sahte belge düzenleme fiili kapsamında vergi tekniği raporu bulunduğu,
  • Mükellef için düzenlenen tüm yoklamalarda mükellefin işyerinde mal olmadığı ve mükellefin deposunun olmadığı tespit edilmesine rağmen 3 yılda 203 milyon TL tutarında satış beyan ettiği, söz konusu durumun ticari ve teknik icaplara uygun düşmediği,

gibi hususlar sahte belge ticareti yapıldığının göstergesi olarak kabul edilmiştir.

Tarafımızca DVDDK’nın aldığı karar son derece isabetlidir. Son zamanlarda sahte fatura ticareti yapan mükellefler işledikleri suçu gizlemek için birtakım yanıltıcı ve doğruyu saptırıcı eylemlerde bulanabilmektedir. Yukarıdaki yargı sürecinde de görüldüğü üzere mükellef yapılan yoklamaların tümünde yerinde bulunmakta, hatta işçi çalıştırdığına dair görüntü vermekte, banka hesaplarını sanki ticari işlem varmış gibi muvazaalı olarak kullanmakta, vergi de ödemektedir. Bu tarz adımlar mükellef açısından son derece maliyetsiz ve gerçekleştirilmesi kolay adımlardır. Yani bir dükkanın kiralanması, dükkanın devamlı açık olması, işyerinde işçi adı altında birilerinin bulundurulması, elde edilen komisyon gelirine nazaran sembolik vergi ödenmesi mükellefin sahte belge düzenlemediğine dair sonuca ulaşmak için yeterli doneler olmamakla birlikte, sadece yapılan asıl faaliyetin yani sahte belge ticaretinin anlaşılmaması için girişilen eylemler olarak değerlendirilmelidir.

Diğer taraftan mükellefin faaliyetinin toptan inşaat malzemesi ticareti olmasına ve 200 milyon TL’yi aşan tutarda satış beyanı olmasına rağmen yapılan hiçbir yoklamada işyerinde emtia olmaması, şubesinin ve deposunun olmaması, mükellefin bilançosunun son derece sığ ve yapay olması yani aktif tarafının neredeyse tamamının alıcılar hesabından, pasif tarafının tamamına yakınının satıcılar hesabından oluşması, şirketin ortaklık yapısının devamlı değişmesi, banka hesaplarının muvazaalı kullanılması, kiralanan işyeri maliki hakkında sahte belge düzenlediğine dair vergi tekniği raporu bulunması gibi hususlar ancak ve ancak gerçek bir faaliyeti olmayan mükelleflere özgü durumlardır. Sonuç olarak DVDDK’nın aldığı karar sahte belge ticareti yapan ancak bu faaliyeti birtakım eylemlerle gizlemeye çalışan mükellefler için emsal teşkil edecektir.

Yorumlarınızı Bize Yazınız

Soru Sor