Vergi, Maliye, Ekonomi, Sosyal Güvenlik, Ticaret Hukuku Hakkındaki Herşey

Vergi

Cengizhan Hakan O. DOĞRUYOL
Cengizhan Hakan O. DOĞRUYOL
680OKUNMA

Yeme içme hizmetlerinde ve gıda ürünlerinde KDV oran soru(n)ları

Yeme içme hizmetlerinde KDV oran uygulamasına ilişkin Tebliğ Taslağı, 16.4.2024 tarihinde Gelir İdaresi Başkanlığı’nın İnternet Sitesinde yayınlandı. Aynı gün, bir de basın açıklaması yapıldı.

Yazımızda, ilk önce, oran belirlemeye ilişkin KDV mevzuatını kısaca anlatacağız.

Bu kapsamda, KDV Kanunu’nun 28. maddesi ile 2007/13033 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı eki (II) sayılı listenin 24. satırını anlatmış olacağız.

Devamında, basın açıklamasını da dikkate alarak, 51 Seri No.lu Tebliğ Taslağı hakkında eleştirel bir bakış açısı ortaya koymaya çalışacağız.

KDV oranlarının belirlenmesi

KDV oranının, vergiye tabi her bir işlem için %10 olduğunu, ancak bundan farklı vergi oranları tespit etmeye Cumhurbaşkanının yetkili kılındığını belirterek başlayalım.

Cumhurbaşkanı bu %10 oranını, dört katına kadar artırmaya, %1'e kadar indirmeye, Anayasa ve Kanunla yetkili kılınmıştır.

%1 ile %40 oranları dahilinde;

  • Muhtelif mal ve hizmetler,
  • Bazı malların perakende safhası ve
  • İnşaatın yapıldığı arsanın veya konutun vergi değeri ve bulunduğu yeri esas alarak konut teslimleri için

söz konusu yetki kullanılabilir.

Şu an itibariyle, %1, %10 ve %20oranları yürürlüktedir.

(II) sayılı listenin 24. sırası

2007/13033 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı eki (II) sayılı listenin 24. sırasında, genel olarak yiyecek, içecek ve benzeri hizmetleri sunan yerlerde uygulanacak KDV oranları şu şekilde belirlenmiştir:

“24- Gazino, açık hava gazinosu, bar, dans salonu, diskotek, pavyon, taverna, birahane, kokteyl salonu ve benzeri yerler hariç olmak üzere kahvehane, kır kahvesi, çay bahçesi, çay ocağı, kıraathane, kafeterya, pastane, ayakta yemek yenilen yerler, yemeği pakette satan veya diğer şekillerde yemek hizmeti sunan yerler, lokanta, içkili lokanta, kebapçı ve benzeri yerlerde verilen hizmetler (bu yerlerde verilen hizmetlerin alkollü içeceklere isabet eden kısmı hariç),”

Dikkat edilecek olursa, 24. sırada, bazı yerler tek tek sayılmış, bunlara ilaveten benzeri yerler de kapsama alınmıştır. O halde, hizmetin sunulduğu yerler bakımından oldukça ayrıntılı bir düzenleme yapılmış olduğu ilk bakışta dikkati çekmektedir.

İlk ayrıntı; gazino, açık hava gazinosu, bar, dans salonu, diskotek, pavyon, taverna, birahane, kokteyl salonu ve benzeri yerler hariç tutulmuştur.

İkinci ayrıntı; kahvehane, kır kahvesi, çay bahçesi, çay ocağı, kıraathane, kafeterya, pastane, ayakta yemek yenilen yerler, yemeği pakette satan veya diğer şekillerde yemek hizmeti sunan yerler, lokanta, içkili lokanta, kebapçı ve benzeri yerler kapsama dahil edilmiştir.

Hariç ve dahil olan yerler sınırlandırılmamış, “benzeri yerler” ibaresi ile uygulayıcılarla denetim elemanlarının hareket/yorum alanı geniş tutulmak istenmiştir. 

Üçüncü ayrıntı şudur: Yemek hizmeti ifa edilen yerler için diğer hizmetleri ifa eden yerlerden daha fazla ayrıntıya yer verilmiştir. Hizmetin muhtemel sunuluş/satış biçimleri de sıralanmıştır. Bu bağlamda, ayakta yemek yenilen yerler, yemeği pakette satan veya diğer şekillerde yemek hizmeti sunan yerler, lokanta, içkili lokanta, kebapçı ve benzeri yerler şeklinde alt ayrımlara yer verildiğini görüyoruz.

Son ayrıntı ise şöyledir: Parantez içi hükümle “(bu yerlerde verilen hizmetlerin alkollü içeceklere isabet eden kısmı hariç),” tutulmuştur.

Bu ayrıntılardan, hizmetlerin nerede verileceğinin, hüküm koyucu tarafından önemsendiği sonucuna ulaşıyoruz. 51 Seri No.lu Tebliğ Taslağında ise bunun tam tersi bir yaklaşımın benimsenmiş olduğuna aşağıda değineceğiz.

  1. sırada, “hizmet” bakımından hiçbir ayrıntıya yer verilmemiştir. Sadece, yukarıda bahsedilen yerlerde verilen “hizmetlerden” söz edilmekte, hizmetin adı spesifik olarak belirtilmemektedir. Hüküm koyucu, buralarda verilen hizmetlere, doğrudan, örneğin, “yeme-içme hizmeti” demeyi ya da başka isimler vermeyi tercih etmemiştir.

Kararnamenin diğer sıralarında ise çoğu zaman, tam tersi bir yöntem benimsenmiş, o hizmetin adını ifade etme yolu tercih edilmiştir. Örneğin, (II) sayılı listenin; 15. sırasında, eğitim ve öğretim hizmetleri, öğrenci taşıma servis hizmetleri, yurtlarda verilen hizmetler, 21. sırasında, koruyucu hekimlik, teşhis, tedavi ve rehabilitasyon hizmetleri, hayvan ırkının ıslahına yönelik hizmetler, ambulans hizmetleri, 22. sırasında kiralanma hizmetleri,  25. sırasında geceleme hizmeti, özel olarak isimlendirilmiştir.

Fakat 24. sırada, “hizmet” isimlendirilmemiştir. Bu yöndeki tercih, sayılan mekanlarda verilebilecek hizmetlerin, sadece yeme içme hizmetlerinden ibaret olmayabileceği şeklinde yorumlanabilir.

KDV Kanunu’nda da hizmet, doğrudan tanımlanmamıştır. 4. maddede, “Hizmet, teslim ve teslim sayılan haller ile mal ithalatı dışında kalan işlemlerdir.” şeklinde dolaylı olarak tarif edilmiş, devamında örneklendirilmiştir.

“Bu işlemler; bir şeyi yapmak, işlemek, meydana getirmek, imal etmek, onarmak, temizlemek, muhafaza etmek, hazırlamak, değerlendirmek, kiralamak, bir şeyi yapmamayı taahhüt etmek gibi, şekillerde gerçekleşebilir.”

Basın açıklaması

Basın açıklamasından Taslağın hangi amaçla hazırlanmış olduğunu anlıyoruz. Açıklamada, yeme içme sektöründe bulunan bazı lokantaların oran farklılığını istismar ettiği ve rekabet eşitliğini bozduğu, belirtilmekte; hatta “tespit edilmiştir” vurgusu yapılmaktadır.

Lokanta veya kafelerin, yine açıklamadaki ifadelere göre, bu istismarı; yeme içme hizmeti karşılığında %10 KDV hesaplaması gerekirken, bu hizmet yerine tıpkı bir market gibi et, su, meyve suyu gibi ürünleri satmış göstererek %1 oranında KDV hesaplayarak fiş veya fatura düzenlemek suretiyle yaptığı ifade edilmektedir.

Yine, aynı açıklamada, Tebliğ Taslağında, yeme içme hizmeti sunan lokanta, kafe, pastane gibi işletmelerin, kendilerinin hazırlayıp sundukları yiyecek ve içecekler ile dışarıdan temin ederek buralarda sattıkları ürünler için %10 oranında KDV hesaplayacakları hususunun açıkça belirtildiği ve vergi kaybının önüne geçilmesinin amaçlandığı, ifade edilmektedir.

Akla gelen sorular ve eleştirilerimiz

En başta şunu ifade etmemiz gerekmektedir. Oran farklılıklarının mal ve hizmet bazında hükme bağlanmış olduğu bir sistemde, sadece yeme içme sektöründe değil, başka alanlarda da benzer istismarlar yaşanabilir. Farklı KDV oranlarına tabi çok sayıda malı, aynı ortamda satan işletmeler için, oran farklılıklarını istismar etmek daha da kolay olabilir.

KDV Kanunu’nun 28. maddesindeki yetkiyi kullanarak, vergiye tabi her bir işlem için %10 olarak belirlenmiş olan kanuni oranı, farklı tarihlerde çeşitlendirmeyi tercih edenler, bu oran çeşitliliğinin, mükelleflere, basın açıklamasındaki tabirle “yanlış uygulama” ve “suistimaller” için kapı aralayacağını da hesap etmek durumundadır.

Teorik olarak başka sektörlerde de yaşanması mümkün olan bu türden “yanlış uygulama” ve “suistimaller” ancak etkin bir denetimle önlenebilir.

Etkin bir denetim, çok farklı sebeplerle fiilen yapılamıyor olabilir. Hatta KDV uygulaması, başka sorunlu yönleriyle, incelenmesi gereken daha önemli alanlar içerdiğinden, belki de bahsettiğimiz konuya sıra bile gelmiyor olabilir.

Neticede, Tebliğle açıklama yapılırken, yeme içme sektöründe fiilen, etkin ve yaygın bir denetiminin yapılamadığı gerçeğinin ön kabul olarak benimsendiği anlaşılmaktadır.

İkinci eleştirimizi ortaya koyalım: 24. sırada, “hizmet” çeşidi/isimlendirmesi bakımından ayrıntılı düzenlemeye gidilmediğini yukarıda ifade etmiştik.

  1. sırada çok ayrıntılı olarak sayılan yerlerde (mekanlarda, işletmelerde) çok farklı hizmetler sunulabilecek olması, konuyu karmaşık hale getirebilecek bir potansiyele sahiptir.

Diyelim ki, bir pastanenin masa ve sandalyeleri başka bir mekâna 2 saatliğine kiralanmış, bunların taşınma hizmeti de aynı pastane tarafından üstlenilmiş olsun. Ayrıca pastane çalışanlarından birkaçı, masa ve sandalyelerin kiralandığı yerdeki doğum günü partisine, palyaço olarak katılsın. Bu sırada, hiçbir yeme içme maddesi satılmamış ise pastanenin ifa ettiği hizmetler 24. sıra kapsamında değerlendirilecek midir? Varsayalım ki küçük bir pasta ve bir miktar meyve suyu yukarıdaki hizmetlerle birlikte satılsın. Bu durumda, işlemlerin tamamı 24. sıra kapsamına girmiş olacak mı?

Nasrettin Hoca hesabı, bu defa yüksek oranlı başka hizmetler söz konusu olduğunda, yine de %10 oranında, daha düşük bir vergileme mi yapılacak? Masa ve sandalyelerin kiralanması, bunların taşınması, eleman temini (palyaço) gibi hizmetlerin bir kısmı ya da tamamı daha yüksek oranda ayrı ayrı vergilendirilebilecekken, bir miktar yeme içme maddesinin satıldığı durumda, hizmetlerin tamamı 24. sıra kapsamında değerlendirilirse, Hazine yönünden bakıldığında, zarar edilmiş olmayacak mı? Hoca’nın dediği gibi, kazanın doğduğuna inananlar, öldüğüne de inanmak durumundadır.

Üçüncü eleştirimiz şöyledir: 2007/13033 sayılı ana Kararname ile Tebliğ Taslağı arasında, hizmet kavramına nelerin dahil edilmesinin mümkün olduğu hususunda farklılık oluşmuştur.

Yukarıdaki başlıkta kısaca ifade ettiğimiz gibi, alkollü içecek teslimi, hizmet bütünü içinde yer alsa bile, 24. sıra kapsamında görülmemiştir. Kararname bir malın hizmetten ayrılabileceğini, parantez içi hükümle açıkça düzenlemiştir. Tebliğ Taslağında ise bu işletmelerce satılan her “mal”, hizmet bağlamında/kapsamında düşünülmektedir.

Ana Kararnamedeki yaklaşımda, alkollü içecek, yemekle birlikte (aynı anda) örneğin içkili bir lokantada müşteriye sunulsa dahi, 24. sıra kapsamında sayılmamaktadır. O halde ana hizmetle birlikte, belki de o hizmetin en önemli ögesi olarak sunulan mal, Kararnamedeki bakış açısıyla, hizmet bütünlüğü içinde değerlendirilmemektedir.

Nitekim KDV Genel Uygulama Tebliğinin (III/B-2.4.1) bölümünün mevcut ikinci paragrafında;

“İndirimli oran uygulanan yerlerde verilen hizmetler içinde alkollü içecek servisinin de bulunması halinde, hizmetin alkollü içeceklere ilişkin kısmına (%18) KDV oranı uygulanır. Alkollü içecekler, Özel Tüketim Vergisi Kanununa ekli (III) sayılı listenin (A) cetvelinde yer alan içecekleri (kolalı gazozlar hariç) ifade etmektedir. Yukarıda sayılan işletmeler toplam hizmet bedeli içinde alkollü içeceklere ilişkin olan ve olmayan kısmı hesaplayarak faturada ayrıca gösterirler ve alkollü içeceklere isabet eden kısım üzerinden (%18), diğer kısım üzerinden (%8) KDV hesaplayarak KDV tutarını ayrı ayrı ve toplam olarak faturada gösterirler.”(1)

denilmek suretiyle, bunun ne şekilde uygulanacağı açıklanmıştır.

51 Seri No.lu Tebliğ Taslağında ise bunun tam tersi bir yaklaşımın benimsenmiş olduğunu Örnek 1’de görüyoruz.

Taslaktaki Örnek 1’e göre: “(K) Kahvecisi, kendi hazırladığı kahvelerin yanında (T) işletmesinden temin ettiği keklerin de satışını yapmaktadır. Self-servis olarak hizmet veren işletmeye gelen müşteri sipariş ettiği kahvenin yanında ıslak kek satın almış ve işletmeye ait alanda oturmak yerine siparişlerinin paketlenmesini istemiştir. Ayrıca 100 gr Türk kahvesi çektirmiştir. Kafeterya ruhsatına sahip olan (K)’nın yaptığı bu satışların tamamında %10 oranında KDV hesaplanacaktır.”

Bu yaklaşım tarzı, benzer işletmelerin gerçekten de başka malları hem de hiçbir hizmet ifası olmadan satması halinde de sürdürülebilir mi?

Örnekteki işletme tarafından, kendi hazırladığı kahvelerin yanında (T) işletmesinden temin edilen keklerin ve ayrıca çektiği Türk kahvesinin satışının yapılması, birbirine yakın mallar seçilmiş olduğundan, ilk etapta yadırganmamaktadır. Ancak, örneğin aynı kahveci, sıkma portakal suyu hazırlamak üzere temin ettiği portakallardan 3 kilo satsa ve müşteriye bundan başka bir hizmet de sunmasa, aynı şekilde düşünebilir miyiz? Yani ortada bir istismar olmadan, gerçekten de 3 kilo portakal satan bu işletmenin uygulaması gereken KDV oranı %10 mu olmalıdır? Vergilemede gerçek durum esas alınacaksa fiilen bu olayda, market/manav gibi mal satmış olan işletmeye, ortada hizmet de yokken, hizmet ifa ettiğini söylemek ne kadar hukukidir?

Farklı ifade edersek, bu işletmeler gerçekten de market/manav gibi sadece mal satmış olamaz mı? Tebliğ Taslağında konunun bu yönüne hiç değinilmemektedir. Bu tür satışların, ilgili işletmenin toplam satışları içinde küçük bir hacim tutması ayrı bir konudur.

Dördüncü eleştirimiz 51 Seri No.lu Tebliğ Taslağının 1. maddesinin ikinci paragrafına yöneliktir. Paragraf şöyledir: “Bu işletmeler prensip olarak hizmet işletmesi mahiyetinde olduklarından buralarda imal edilen veya dışarıdan temin edilen gıda maddelerinin buralarda veya dışarıda tüketilmek üzere müşterilere satışında %10 (alkollü içeceklerde %20) oranında KDV hesaplanır.”

Bu paragrafı değerlendirirken, gıda maddelerinin işletmeye ait alanda veya dışarıda tüketilmek üzere satılmasının oran uygulamasını nasıl etkilediğini tartışmış olacağız.

Gıda maddelerinin, Kararnamenin 24. sırasında sayılan işletmelere ait alanlarda müşterilere satışında, her maddenin, ayrı ayrı değil, bir bütün olarak hizmet kavramı içinde değerlendirilmesi gerektiği açıktır.

Müşteriye servis edilen; su, meyve, sebze, meşrubat, çay, tatlı, çorba, soğan, kahve gibi maddelerin tamamı, yeme-içme hizmeti kavramı içinde adeta erimekte ve “mal” olmaktan çıkmaktadır. Çünkü söz konusu ürünler, ilgili işletmenin fiziki ortamında, yani işletmeye ait alanda, müşteriye hizmet şeklinde bütün halinde sunulmaktadır. Dolayısıyla, servis edilen yemeğin unsuru olan gıda ürünleri, alkollü içecekler hariç, ayrı ayrı vergilendirilemez. Bu noktada bir sorun yok.

Ancak, gıda maddelerinin dışarıda tüketilmek üzere müşterilere satışında aynı sonuca her zaman ulaşılamayacağını iddia ediyoruz. Müşteriye yeme içme hizmeti sunulmayan durumlarda, dışarıda tüketilmek üzere gıda ürünleri satışının, o ürünün tabi olduğu oran üzerinden vergilendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bunun denetlenememesi ya da denetlenmesinin çok zor olması yine ayrı bir konudur.

Yeme-içme hizmetinden bağımsız şekilde, dışarıda tüketilmek üzere gıda ürünleri satışının kimin tarafından yapıldığının, konuştuğumuz bağlamda önemi bulunmamaktadır. Bu ihtimalde, gıda ürününün içinde eriyeceği, onun bir unsuru sayılabileceği “hizmet” yoktur. Müşteriye hizmet sunulmamaktadır.

Örneğin bir pastane, hiçbir hizmet sunmadan, dışarıda tüketilmek üzere müşteriye sadece ekmek veya pakette meyve suyu veya su ya da bunların üçünü birden sattığında, KDV yönüyle bir marketten farklı bir işlem yapmamaktadır. Müşteri pastanede, yani işletmeye ait alanda hiç oturmamış, ilave bir siparişte bulunmamış, hiçbir hizmeti satın almamış ise bu bir mal teslimidir. Başka türlü değerlendirildiğinde, iktisadi ve ticari icaplara uymayan bir durum iddia olunmuş sayılır.

Beşinci eleştirimiz, Taslakta Örnek 2’nin hemen üstünde yer alan “Bu işletmelerin telefonla veya internet üzerinden sipariş suretiyle adrese gönderme, gel al gibi yöntemlerle yaptıkları tüm satışlar da aynı mahiyettedir.” paragrafına yöneliktir.

Biz bu satış yöntemlerinin, sadece yemek hizmeti bakımından ve bu hizmeti sunan işletmeler için geçerli olabileceğini düşünüyoruz.

Bu bağlamda, ayakta yemek yenilen yerler, yemeği pakette satan veya diğer şekillerde yemek hizmeti sunan yerler, Kararnamede yemek hizmetinin muhtemel sunuluş/satış biçimlerini ortaya koymakta; lokanta, içkili lokanta, kebapçı şeklinde yer bakımından alt ayrıntılara da yer verilmektedir.

Kısacası, sadece yemek hizmeti bakımından, Kararnamenin 24. sırasındaki “veya diğer şekillerde yemek hizmeti sunan yerler,” ibaresi farklı satış/sunuluş yöntemlerinin bu sıra kapsamında değerlendirilmesini mümkün kılıyor.

Nitekim “diğer şekillerde yemek hizmeti sunan yerler” ibaresi, KDV Genel Uygulama Tebliğinin (III/B-2.4.1) bölümünün ilk paragrafında, hazır yemek şirketlerini sıraya dâhil edecek şekilde yorumlanmıştır.

Ancak, bize göre, kahvehane, kır kahvesi, çay bahçesi, çay ocağı, kıraathane, kafeterya, pastane için bu yerlerin fiziki mekanları (ya da işletmeye ait alan) dışındaki mal teslimleri, 24. sıranın kapsamı dışında kalmaktadır.

Bize göre, yemek hizmetinin muhtemel sunuluş biçimleri bakımından Kararnamede yapılan ayrıntılandırma, aynı sıradaki diğer hizmet ve işletmelere yanlış bir şekilde teşmil edilmektedir. Eğer teknolojinin gelişmesi sonucunda farklı satış yöntemleri yaygınlaşmış ve söz konusu yöntemler miktar itibariyle ticaret hacmi içinde önemli bir noktaya ulaşmışsa, sorunu Tebliğle değil, Kararnamede değişiklik yapmak suretiyle çözmek gerekir.

Altıncı eleştirimiz ise şu an itibariyle yürürlükte olmayan bir uygulamada kabul edilmiş olan önemli bir şartın, belgelendirme gereğinin, Taslakla terk edilmiş olmasına yöneliktir.

01.04.2022 tarihinden önce, birinci sınıf lokanta ruhsatı ya da işletme belgesine sahip olan yerler ile üç yıldız ve üzeri oteller, tatil köyleri ve benzeri tesislerin bünyesindeki lokantalar sıra haricinde tutuluyordu.

01.04.2022 tarihinden önceki söz konusu uygulamada, konaklama tesislerinin bünyesindeki hizmet birimlerinde sunulan hizmetlerde KDV oranı tespit edilirken, belge (Kültür ve Turizm Bakanlığı veya ilgili belediyeden alınan yazı, turizm işletmesi belgesi) esas alınıyordu. Hizmet birimlerinin, işletmeye açılmadan önce bu yazıların temin edilerek vergi dairesine verilmesi zorunlu tutulmuştu. Söz konusu yazıların, bu tür hizmet birimlerinin işletmeye açılmadan önce, temin edilerek vergi dairesine verilmemesi halinde, mahiyetlerine bakılmaksızın bu yerlerde verilecek hizmetlere genel KDV oranı uygulanması hükme bağlanmıştı.

Bu hükümler, KDV Genel Uygulama Tebliğinin (III/B-2.4.1) bölümünün son 5 paragrafında halen durmaktadır.

Taslakta Örnek 3’ün hemen üstünde yer alan paragrafta ise;

“Öte yandan, yiyecek ve içecek hizmetlerine yönelik işyeri ruhsatı bulunmadığı halde müşterilerine masa, oturma yeri, tezgâh gibi servis yapılabilen alanlarda yiyecek ve içecek hizmetleri sunanların bu yerlerde yaptıkları satışlar da 2007/13033 sayılı BKK eki (II) sayılı listenin 24 üncü sırası kapsamındadır.” denilmektedir.

O halde, Taslağa göre, işyeri ruhsatı bulunmadığı halde çalışanlarla, kurallara uyanlar, aynı oranda vergilendirilecek, yani 2007/13033 sayılı BKK eki (II) sayılı listenin 24. sırası kapsamında işleme tabi tutulacaktır.

Bir sektördeki oran farklılığı istismarını önleme güdüsüyle yazılan bir metinde, böylesine bir paragrafa yer verilmesi gerçekten de çok ilginç bir çelişki örneğidir.

Sonuç

“51 Seri No.lu Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Taslağı” ile KDV oranlarında herhangi bir artış yapılabilmesi söz konusu değildir. Yani, prensip olarak, halen, gıda maddelerinde %1 oranında, yeme içme sektöründe ise %10 oranında KDV uygulanmaya devam edilmektedir.

Oran farklılıklarının başka sektörlerde de benzer davranışlara sebep olabileceği, benzer istismarların başka sektörlerde de yaşandığı unutulmamalıdır.

Yeme içme hizmeti karşılığında %10 KDV hesaplaması gerekirken, bu hizmet yerine bazı gıda ürünlerini satmış gibi göstererek %1 oranında KDV hesaplanması şeklinde ortaya çıkan sorun vesile kılınarak, belki de KDV oranlarına ilişkin köklü bir çözüme gidilebilir.

Şöyle ki, tipik bir Türk ailesinin günlük yaşamında miktar olarak önemli yer tutan, sınırlı sayıdaki mal ve hizmet için %1 KDV oranı tespit edildikten sonra, diğer tüm mal ve hizmetler için tek bir genel oran belirlenebilir. Yani tek indirimli oran, tek genel oran tespit edilip, daha basit ve halk tarafından da anlaşılabilir bir uygulamaya geçilebilir.

İndirimli orana tabi mal ve hizmetler örneğin; ekmek, simit, su, yumurta, peynir, çay, et, eğitim, ulaşım, haberleşme, elektrik, havagazı….. şeklinde belirlendikten sonra; kalan mal ve hizmetler için önceki birkaç yılın reel KDV hasılat ortalamasını sağlayan bir genel oran tespit edilebilir.

Genel oranın, siyasi iradenin isteğiyle, daha yüksek yahut bundan daha düşük seviyede belirlenmesi de mümkündür. Bu belirleme mevcut Kanun maddesinin verdiği yetki çerçevesinde, ilave bir kanuni düzenleme yapılmadan, Cumhurbaşkanı Kararı ile yürürlüğe konulabilir.

(VergiAlgı’nın Notu: Konuya ilişkin Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Seri No: 51), 27.04.2024 tarih ve 32529 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış olup yazı, Tebliğ yayımlanmadan önce kaleme alınmıştır.)

(1) Bu paragraftaki oranlar güncellenmemiş, mevcut metin aynen alınmıştır.

Yorumlarınızı Bize Yazınız

Soru Sor