Vergi, Maliye, Ekonomi, Sosyal Güvenlik, Ticaret Hukuku Hakkındaki Herşey

Vergi

Mustafa BALCI
Mustafa BALCI
5020OKUNMA

Vergi Yargısı Yönünden  Avukatlık Asgari  Ücret Tarifesine İlişkin  Yaşanan Hukuki  Sorunlar Ve Çözüm Önerileri      

GİRİŞ

Avukatlık ücreti, kişinin avukattan almış olduğu hukukî yardımın karşılığı olan meblâğı veya değeri ifade etmektedir. Yargılamada taraf vekili olmak sadece avukatlara münhasır olup, avukatın; hukuki danışma, arabuluculuk hizmeti, dava takibi gibi hukuki yardımı karşılığında kendisine ödenecek avukatlık vekâlet ücretinin kapsamı ve sınırları 1136 sayılı Avukatlık Kanunu ve bu kanuna istinaden her yıl Türkiye Barolar Birliği (TBB) Yönetim Kurulu tarafından kabul edilen ve Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine (AAÜT) göre belirlenmektedir.

Avukat ile müvekkil arasında, hukuki yardım karşılığı ödenecek vekâlet ücreti konusunda taraflarca 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nda (AK) öngörülen tavan sınırlar dâhilinde serbest sözleşme yapılabilmekte olup, anılan Kanunda, avukat ve müvekkili arasında (taraflar) arasında akdi avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış veya kararlaştırılan akdi avukatlık ücretinin geçersiz sayılması hallerinde Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde tespit edilen ücretler geçerli olduğu ve taraflarca Tarifenin altında vekâlet ücretinin de belirlenemeyeceği kurala bağlanmıştır(1).

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (HMK) vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücreti yargılama giderleri arasında sayılmış olup, davasında haklı çıkan tarafın avukat tarafından temsil edilmesi halinde davayı kaybeden tarafın ödeyeceği vekâlet ücreti AAÜT’ye göre mahkemece belirlenmektedir. “Karşı vekalet ücreti” olarak da adlandırılan yargılama gideri kapsamında mahkemece hükmedilen vekalet ücreti taraf lehine hükmedilmekle birlikte avukata aittir (AK md. 164/ son fıkra). 

Çalışmamızda vergi yargısı boyutuyla, AAÜT düzenlemesi ile mahkemece hükmedilecek avukatlık vekâlet ücretine ilişkin hukuki sorunlar ve naçizane çözüm önerileri üzerinde durmaya çalışacağız.

 I- AVUKATLIK ASGARİ ÜCRET TARİFESİ

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (İYUK) 31’inci maddesinde yargılama giderleri konusunda HMK hükümlerine atıf yapılmış olup(2), 6100 sayılı Kanun’un 323’üncü maddesinin 1’inci fıkrasının (ğ) bendinde;  vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacakvekâlet ücretininyargılama giderlerinden olduğu, aynı Kanunun 326’ncı maddesinde(3) aleyhine hüküm verilen taraftan alınmak üzere davada haklı çıkan taraf lehine yargılama giderine hükmedileceği ve 330’uncu maddesinde ise, vekil ile takip edilen davalarda mahkemece, kanuna göre takdir olunacak vekâlet ücretinin, taraf lehine hükmedileceğiöngörülmüştür.

1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 164’üncü maddesinin birinci fıkrasında, avukatlık ücretinin, avukatın hukukî yardımının karşılığı olan meblâğı veya değeri ifade ettiği belirtilmiş son fıkrasında ise; dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekâlet ücretinin avukata ait olduğu ve bu ücretin iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemeyeceği gibi haczedilemeyeceği hükme bağlanmıştır.

"Avukatlık ücret tarifesinin hazırlanması" başlıklı 168’inci maddesi uyarınca yargılama sonunda mahkemece hükmedilecek avukatlık ücreti Türkiye Barolar Birliği (TBB) Yönetim Kurulunca(4) belirlenmektedir. Kanun maddesinde, Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulunca, baro yönetim kurullarının teklifleri de göz önüne alınmak suretiyle uygulanacak tarifenin o yılın Ekim ayı sonuna kadar hazırlanarak Adalet Bakanlığına gönderileceği ifade edilmiştir.

Kanun maddesinde TBB tarafından hazırlanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin, Adalet Bakanlığınca da onaylanması öngörülmüş ise de, Adalet Bakanlığınca uygun bulunmayan tarifenin bir daha görüşülmek üzere, gerekçesiyle birlikte TBB’ye geri gönderilmesi durumunda,  tarifenin TBB Yönetim Kurulunun en az üçte iki çoğunluk kararıyla aynen kabul edilmesi halinde tarifenin onaylanmış sayılacağı öngörüldüğünden, avukatlık vekâlet ücretinin TBB tarafından belirlendiğini söylemek yanlış olmaz. Diğer taraftan, uygulamada Adalet Bakanlığınca, TBB tarafından belirlenen tarifeye karşı zaman zaman dava açıldığı(5) da görülmektedir.

1136 sayılı Kanun’un 169’uncu maddesinde ise; yargı mercilerince karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücretinin, avukatlık ücret tarifesinde yazılı miktardan az ve üç katından fazla olamayacağı hükme bağlanmıştır.

3 Eylül 2022 tarih ve 31942 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan AAÜT’de vekâlet ücretinin kesin hüküm elde edilinceye kadar olan dava, iş ve işlemler ücreti karşılığı olduğu, Tarifenin “Avukatlık ücretinin aidiyeti, sınırları ve ortak veya değişik sebeple davanın reddinde davalıların avukatlık ücreti” başlıklı 3’üncü maddesinde;  yargı yerlerince avukata ait olmak üzere karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücretinin,bu Tarifede yazılı miktardan az ve üç katından çok olamayacağı, bu ücretin belirlenmesinde, avukatın emeği, çabası, işin önemi, niteliği ve davanın süresinin göz önünde bulundurulacağı ifade edilmiştir. 

6100 sayılı HMK’da dava sonunda haklı çıkan taraf lehine vekâlet ücreti hükmedileceği ve vekâlet ücretinin yargılama giderlerinden olduğu düzenlenmiş olup, mahkeme tarafından davasında haklı çıkan tarafın avukat tarafından temsil edildiği durumlarda, hükmedilecek vekâlet ücreti, davada haklı çıkan taraf ile avukatı arasında belirlenen akdi vekâlet ücreti olmayıp, TBB tarafından her yıl belirlenen ve Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde yer alan vekâlet ücretidir. 

3 Eylül 2022 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan AAÜT’nin ikinci kısım birinci bölümünde konusu para olan veya para ile değerlendirilebilen maktu ücrete bağlı hukuki yardımlara ödenecek vekâlet ücreti belirlenmiş olup, vergi mahkemelerinde takip edilen dava ve işler duruşmasız davalar için 5.500-TL, duruşmalı davalar için 11.000-TL;  ikinci kısım ikinci bölümünde vergi mahkemelerinde takip edilen konusu para olmayan veya para ile değerlendirilemeyen hukuki yardımlara ödenecek vekalet ücreti, duruşmasız davalar için duruşmasız davalar için 5.500-TL, duruşmalı davalar için 11.000-TL vekâlet ücretine hükmedileceği kurala bağlanmıştır.

Vergi mahkemelerinde tam yargı davalarını bir kenara bırakırsak dava konusu yapılan işlemler tarhiyat, ödeme emri, haciz, teminat isteme, ihtiyati haciz gibi vergilendirme işlemleri olup konusu önemli ölçüde para ile değerlendirilebilen nitelikte hukuki uyuşmazlıklar olduğundan uyuşmazlıklarda genel olarak Tarifenin ikinci kısmının birinci bölümüne göre vekâlet ücretleri hükmedilmektedir.

Mükellefiyetin terkin edilmesi veya mükellefiyet tesis edilmesi, kod listesine alınma gibi işlemler ise konusu para olmayan veya para ile değerlendirilemeyen hukuki uyuşmazlık niteliğinde olduğundan Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre vekâlet ücretleri hükmedilmektedir. Yürürlükteki Tarifede her iki bölümdeki uyuşmazlıklar aynı vekâlet ücretine tabi tutulmuştur.

Diğer taraftan AAÜT’nin 13’üncü maddesinde mantık hatası bulunduğu düşüncesindeyiz. Madde metninde; “ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise” ifadesi yer almakta ise de, konusupara olan veya para ile değerlendirilen uyuşmazlık zaten tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne değil ikinci kısmın birinci bölümüne tabi olacağından vergi uyuşmazlıkları yönünden 13’üncü maddenin 1 ve 2’nci fıkralarının uygulanma kabiliyeti bulunmamaktadır.    

II- AVUKATLIK ASGARİ ÜCRET TARİFESİNE İLİŞKİN YAŞANAN HUKUKİ SORUNLAR

Vergi yargısı yönünden AAÜT’ye ilişkin sorunları başlıklar halinde sıralamak gerekirse;

* AAÜT’nin adli yargıya yönelik bir dille kaleme alınmış olması ve bu nedenle Tarifenin kimi maddelerinin idari yargı için uygulanıp uygulanamayacağı hususunda tereddüt oluşturması,

** Vekâlet ücretinin uyuşmazlık konusu tutarı geçemeyeceğine dair düzenleme bulunmaması,

*** Avukatlık vekâlet ücretinin hükmün verildiği tarihteki tarifeye göre belirlenmesi, 

**** Vergi davalarının maktu vekâlet ücretine tabi olması,

***** Birleştirilen davalarda tek vekâlet ücretine hükmedilmesi,

****** Seri dava kavramı ve birleştirilen davaların bu kapsama girip girmediği hususu ile seri davalarda kademeli tarife ihtiyacı şeklinde sıralayabiliriz.

Tarifenin Adli Yargıya Yönelik Bir Dille Kaleme Alınmış Olması

Avukatlık asgari ücret tarifeleri her yıl yenilenerek Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmekte olup, son yıllarda çıkarılan tarifeler incelendiğinde neredeyse güncellenen tutarlar dışında tarifelerin birebir aynı içerikte olduğu göze çarpmaktadır.

Avukatlık Asgari Ücret Tarifelerine getireceğimiz ilk eleştiri, tarifenin tüm mahkemeleri kapsamasına rağmen sadece adli yargı mahkemelerinde uygulanacak bir tarife gibi bir yazım diline sahip olmasıdır.

Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi, tüm mahkemeler için bağlayıcı bir düzenleme olup, tarifenin kaleme alınırken adli ve idari yargının kendine özgür mevzuatı ve literatürü olduğu dikkate alınması gerekirken, genel hükümlerin yer aldığı bazı maddelerinin (6,7 8 ve 22’nci maddeleri gibi(6)sadece adli yargı için uygulanacağı şeklinde bir intiba oluşturmakta olduğundan, tarifenin kimi kısımlarının idari yargıda uygulanıp uygulanmayacağı hususunda tereddüt ve hukuki tartışmalara yol açmaktadır.

Tarifenin 1’inci maddesinde “mahkemelerde” ifadesi ile adli ve idari yargı mahkemeleri arasında ayrım yapılmaksızın tarifenin tüm mahkemelerde geçerli olduğu kabul edilmiş ve 11, 12, 14 ve 15’inci maddelerinde ise mahkemeler yönünden vekâlet ücretleri özel olarak düzenlenmiştir.

Tarifenin idari yargıya ilişkin vekâlet ücretini düzenleyen “Danıştayda, bölge idare, idare ve vergi mahkemelerinde görülen dava ve işlerde ücret” başlıklı 15’inci maddesinde;

“MADDE 15- (1) Danıştayda ilk derecede veya duruşmalı olarak temyiz yoluyla görülen dava ve işlerde, idari ve vergi dava daireleri kurulları ile dava dairelerinde, bölge idare, idare ve vergi mahkemelerinde birinci savunma dilekçesi süresinin bitimine kadar anlaşmazlığın feragat, kabul, davanın konusuz kalması ya da herhangi bir nedenle ortadan kalkması veya bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesi durumunda bu Tarifede yazılı ücretin yarısına, diğer durumlarda tamamına hükmedilir.

(2) Şu kadar ki, dilekçelerin görevli mercie gönderilmesine veya dilekçenin reddine karar verilmesi durumunda avukatlık ücretine hükmolunmaz.” ifadeleri yer almaktadır.

Tarifenin 15’inci maddesi incelendiğinde; davanın taraflarca kabul veya feragati nedeniyle ya da uyuşmazlığın kanun hükmü ile konusuz kalması gibi herhangi bir nedenle ortadan kalktığı durumlarda, bu durumun; idarenin birinci savunma dilekçesi süresinin bitiminden önce gerçekleşmesi halinde vekâlet ücretinin yarısına, idarenin birinci savunma dilekçesi süresi geçtikten sonra gerçekleşmesi halinde ise vekâlet ücretinin tamamına hükmedileceği ve ayrıca idari merci tecavüzü nedeniyle verilecek mercie tevdi ve dilekçe ret kararlarında vekâlet ücretine hükmedilmeyeceği ifade edilmiştir.

Tarifenin 15’inci maddesinde görüldüğü üzere idari yargı yönünden çok sınırlı bir düzenleme yapıldığı dikkat çekmektedir. Örneğin; ortada davaya konu olabilecek icrai nitelikte bir işlemin bulunmaması nedeniyle davanın incelenmeksizin reddi, davanın açılmamış sayılması (İYUK 6/4, 6/5 ve 26/3 maddeleri kapsamında) ya davanın görev yönünden reddi gibi usulü nedenlerle verilen kararlar yönündenidari yargıya özel bir düzenleme bulunmamaktadır.

Tarifenin 7’nci maddesinde; ön inceleme tutanağı imzalanıncaya kadar davanın nakli, davanın açılmamış sayılması, görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi durumunda bu Tarifede yazılı ücretin yarısına, ön inceleme tutanağı imzalandıktan sonra karar verilmesi durumunda tamamına hükmolunacağı kurala bağlanmıştır.

İdari yargı kararları incelendiğinde, incelenmeksizin ret, davanın açılmamış sayılması kararlarında Tarifenin 7’nci maddesinin uygulandığı ve davalı idare savunma dilekçesi dava dosyasına girmeden ya da dava dosyası tekemmül etmeden(7) alınan bu tür kararlarda vekâlet ücretinin yarısına, savunma dilekçesi dosyaya girdikten sonra ya da dava dosyası tekemmül ettikten sonra ise tam vekâlet ücretine hükmedildiği görülmektedir.

 Tarifenin 7’nci maddesinde kriter olarak alınan ön inceleme tutanağının düzenlenmesi adli yargıda uygulama alanı bulacak bir kriter olup, adli yargıya göre kaleme alınan 7’nci madde uygulaması, idari yargı kararlarında davalı idare savunma dilekçesinin dava dosyasına girmesi ya da dava dosyasının tekemmül etmiş olması şeklinde uygulanmaktadır. Oysa tarifede böyle bir kriter bulunmamaktadır. Bu durum eleştirilebilir olmakla birlikte hakkaniyete uygun olan kriterin (fiili çözümün) yıllar geçmesine rağmen Tarifeye aktarılmamış olması gerçekten anlaşılması zor ve hayret vericidir.

Diğer taraftan, Tarifenin 7’nci maddesinde “görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi durumunda bu Tarifede yazılı ücretin yarısına” hükmedileceği öngörülmesine karşın, idari yargıda yetki yönünden davanın reddedilerek yetkili mahkemeye gönderilmesine veya idari yargı içinde idare veya vergi mahkemelerinin birbirlerini görevli görerek verdikleri görevsizlik kararlarında, uyuşmazlığın henüz devam ettiği ve esası hakkında karar verilmediği gerekçesiyle vekâlet ücretine hükmedilmemektedir. Ki uyuşmazlığın esası hakkında henüz bir karar verilmemiş olması nedeniyle doğru bir uygulamadır.

Yine aynı şekilde Tarifenin 8’inci maddesinde birleştirilen davalarda her dava için ayrı ayrı vekâlet ücreti hükmedileceği ve Tarifenin seri davalarda vekâlet ücreti başlıklı 22’nci maddesinin vergi yargısında uygulanıp uygulanamayacağı hususunda bir açıklık bulunmamaktadır.        İdari yargıda birleştirme kararı verilip verilemeyeceği hususu 2577 sayılı İYUK ile ilgili bir sorun olup, bu konudaki görüşümüz, yasal düzenleme yapılmadıkça mahkemelerin, İYUK’un 5’inci maddesi kapsamına giren birden fazla işleme karşı ayrı ayrı açılan davaları birleştiremeyecekleri yönündedir.  

Seri dava ve vekâlet ücreti düzenlemesine ilişkin olarak bu konuyu, ayrı bir başlık altında ele alacağız. Vergi yargısında; gerek birleştirme kararı verilip verilemeyeceği ve seri davalara ilişkin vekâlet ücreti düzenlemesinin vergi yargısında geçerli olup olmadığı yönünde her iki yönde verilmiş kararlar bulunmaktadır(8).

Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde idari yargının adli yargıdan farklı kendine özgü yargılama usulünün bulunması ve uyuşmazlıkların farklılık arz etmesi nedeniyle ayrı maddelerde düzenlenmesi ihtiyacı elzemdir. Diğer türlü Tarifenin mevcut yazım diliyle bir kısım maddelerinin idari yargı için geçerli olup olmadığı hususunda tartışma ve farklı uygulamalar devam edecektir.

Tarifenin mevcut yazım dilinden kaynaklanan sorunlara ilişkin açıklamalarımıza “Birleştirilen davalarda tek vekâlet ücretine hükmedilmesi” ve “Seri dava kavramı ve birleştirilen davaların bu kapsama girip girmediği hususu ile seri davalarda kademeli tarife ihtiyacı” başlıkları altında devam edeceğiz.

Vekâlet Ücretinin Uyuşmazlık Konusu Tutarı Geçemeyeceğine Dair Düzenleme Bulunmaması

Dava açılırken posta ücreti ve yargı harçlarından daha önemlisi davanın aleyhe sonuçlanması durumunda karşı tarafın avukat tarafından temsil olunduğu durumlarda mahkemece AAÜT’ye göre hükmedilecek vekâlet ücreti olup, bu durum, kişinin dava açarken iki kere düşünmesini gerektiren, hatta bazen dava açmaktan vazgeçmesine de neden olan bir durumdur.

İdari yargının varlık sebeplerinden belki de en önemlisi hukuk devletinin tesisini sağlamak ve idarenin hukuka uygun hareket edip etmediğinin yargısal denetimini yapmaktır. Hukuka aykırı vergilendirme işlemine karşı dava açmak isteyen bir kişinin sırf davasında haksız çıkması durumunda ödeyeceği vekâlet ücretinin yüksek olması nedeniyle dava açmaktan vazgeçmesi ve bu riski göze almak istememesi, yargısal denetimi de olumsuz etkileyen bir husustur.

Çok yüksek tutarlarda vergilendirme işlemine muhatap olma durumunda kişinin dava açıp açmamasında belirleyici bir unsur olmasa da özellikle AAÜT’de vergi yargısı yönünden, mahkemece hükmedilecek karşı taraf vekâlet ücretinin uyuşmazlık konusu tutarı geçemeyeceğine dair bir hükmün bulunmaması nedeniyle davacılar, uyuşmazlık konusu tutarın çok üzerinde vekâlet ücreti ile karşı karşıya kalabilmektedir.

Bir de İYUK’un 5’inci maddesi kapsamında tek dava açabilme imkânı bulunan hallerde davanın avukat tarafından açıldığı ve daha fazla vekâlet ücreti alabilmek adına,  İYUK’un 5’inci maddesine istinaden her bir işlem için ayrı ayrı onlarca dava açılabilmekte ve davanın aleyhe sonuçlanması halinde, davacı açısından, uyuşmazlık konusu tutarın çok çok üzerinde vekâlet ücreti ödemek zorunda kalabilmektedir.

Normal şartlarda çok cüzi tutarlarda (örneğin bin lirayı geçmeyecek) tesis edilen vergilendirme işlemlerine ilişkin davayı takip etme hususunda takibe değer görmesi beklenmeyecek durumlarda, davanın kabulü halinde her bir dava hakkında ayrı ayrı hükmedilecek vekâlet ücreti gözetilerek (örneğin yürürlükteki tarifeye göre 5.500-TL)  düşük tutarlı vergilendirme işlemlerinin ayrı ayrı dava konusu yapılması uygulamada dikkat çekici bir hale gelmiş durumdadır.

Ayrı bir hukuki irdeleme ve araştırma gerektirmeyen ve İYUK’un 5’inci maddesi kapsamında tek bir dava ya da üç dört dava dilekçesinde dava konusu yapılabilecek vergilendirme işlemlerine karşı onlarca dava açmak usul ekonomisine uygun düşmeyeceği gibi her bir davada ortaya konulan hukuki emeğin karşılığı olarak düşünülen karşı vekâlet ücreti müessesesine de uygun düşmemektedir.

Yargıtay Onuncu Hukuk Dairesinin 2011 yılında verdiği bir kararda(9); tek bir dava dilekçesi ile amacına ulaşma imkânı olan davacı vekilinin, pek çok dava açmak suretiyle yargılama sonunda ayrı ayrı vekâlet ücretine hükmedilmesinin, tek dava yerine pek çok dava açılması, seri davalara harcanın emek ve mesainin çok üzerinde vekâlet ücretinin kazanılmasının iyi niyet kuralları ile bağdaşmayacağı ve dolayısıyla hukuk düzenince de korunmayacağına hükmedilmiştir.

Açıkçası İYUK’un 5’inci maddesinde öngörülen şartları taşıyan işlemlere karşı davacı vekilinin ayrı ayrı dava açma şeklinde tercihini kullanması İYUK’un 5’inci maddesi kapsamında kanundan doğan bir hakkın kullanımı (tek dava dilekçesi/ayrı ayrı dava dilekçesi) olduğu gibi her idari işlem aleyhine ayrı ayrı davanın açılacağını ( İYUK md. 5/1) öngören İYUK’un temel bir prensibidir.

Buradaki asıl sorun; AAÜT’de vergi yargısı yönünden, mahkemece hükmedilecek karşı taraf vekâlet ücretinin uyuşmazlık konusu tutarı geçemeyeceğine dair bir düzenlemenin bulunmamasından kaynaklanmaktadır.

AAÜT’ye baktığımızda hükmedilecek vekâlet ücretinin uyuşmazlık konusu tutarı geçemeyeceği yönünde pek çok madde(10) bulunmasına karşın ücretin asıl alacağı geçemeyeceği öngörülmüş olup, aynı sınırlamanın vergi mahkemelerinde görülecek davalar için de getirilmesinin hakkaniyete uygun düşeceği ve dolayısıyla dava açma konusunda yüksek tutarlarda vekâlet ücreti ödeme riski ortadan kalkacağından bu durumun vergilendirme işlemlerinin yargıya taşınmasını da kolaylaştıracağı düşüncesindeyiz.

Avukatlık Kanunu’nda veya Tarifede bu yönde yapılacak düzenleme; özellikle tek dava dilekçesi yerine cüzi tutarlardaki her bir işlemi ayrı ayrı dava konusu yaparak, işlemin iptal edilmesinden ziyade sırf her bir davadan elde edilecek vekâlet ücretini almak gibi usul ekonomisine uygun düşmeyen ve hakkaniyet ve ölçülülük ilkelerine de uygun düşmeyen dava tercihlerini ortadan kaldıracak ve dava sayılarının gereksiz yere şişirilmesinin de önüne geçecektir. 

Hükmün Verildiği Tarihteki Tarifeye Göre Avukatlık Vekâlet Ücretine Hükmedilmesi 

Kanun koyucu tarafından, mahkemece davasında haklı çıkan taraf vekili lehine hükmedilecek vekâlet ücretininhükmün verildiği tarihte yürürlükte olan AAÜT’ye göre belirleneceği öngörülmüştür.

Yargı sürecinin kimi zaman birkaç yılı bulabilmesi ve bu sürede yaşanması muhtemel enflasyonist bir ortamda Türk Lirasının değer kaybetmesi olasılığı gibi ekonomik nedenlerle mahkemece hükmedilecek vekâlet ücretinin tespitinde hükmün verildiği tarihte yürürlükte olan AAÜT uyarınca vekâlet ücretine hükmedilmesi ilk bakışta makul gibi gözükse de bu durumun bazı sakıncaları da bulunmaktadır.

Davacı yönünden dava açılırken, davalı idarenin hazine avukatı tarafından temsil edilecek olması ve davanın kaybedilmesi halinde ödemek zorunda kalacağı vekâlet ücretinin ne kadar olacağı hususunda bir belirsizliğin bulunması önemli bir sorundur. Çünkü, kimi zaman davanın açıldığı tarih ile karara bağlandığı tarihlerde yürürlükte olan tarifeler arasında üç dört katı bulabilen vekalet ücretleri ortaya çıkabilmektedir. 

Çok yüksek tutarlı vergilendirme işlemlerinde asgari vekâlet ücreti davanın açılıp açılmayacağında önemli olmayan bir detay olmasına karşın hükmedilecek karşı taraf vekâlet ücretinin uyuşmazlık konusu tutarı geçemeyeceğine dair bir hükmün de bulunmaması nedeniyle özellikle düşük tutarlı vergilendirme işlemlerine karşı dava açmaktan vazgeçme gibi bir tercihe yol açabilmekte ve bu durum aynı zamanda hukuka aykırı işlemlerin yargısal denetimini de fiilen engellediği için hukuk devleti ilkesi yönünden bir zafiyet yaratmaktadır.

Yukarıda vergi yargısı için önerdiğimiz “hükmedilecek karşı taraf vekâlet ücretinin uyuşmazlık konusu tutarı geçemeyeceği” şeklindeki önerinin Tarifeye eklenmesi halinde bahsettiğimiz sakınca da ortadan kalkacaktır.

Maktu Vekâlet Ücretine Hükmedilmesi

AAÜT incelendiğinde vergi mahkemelerinde görülecek davalar yönünden maktu vekâlet ücretine hükmedilecek olması dikkat çekicidir. Nitekim Danıştay Sekizinci Dairesince 2008 yılında verilen bir kararda(11) Tarifenin bütününe bakıldığında nisbi vekalet ücreti yönünden üst sınır bulunmazken, vergi davaları yönünden üst sınır bulunmasının tarifenin bütününe aykırı olduğu gerekçesiyle tarifenin nispi vekalet ücretine üst sınır getiren düzenlemenin iptaline karar verilmiştir.

Danıştay Sekizinci Dairesi kararının temyiz edilmesi üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca(12); vergi uyuşmazlıklarına ilişkin davaların büyük bir kısmında, uyuşmazlık konusu meblağın yüksek olması nedeniyle, bu tür davalardaki hukuki yardımlar için ödenecek avukatlık ücretinin tarifenin üçüncü kısmına göre, nispi olarak hesaplanması halinde, dava aleyhine sonuçlanan tarafın yüksek miktarda avukatlık ücreti ödeyeceği, bu durumun da haksız vergi salındığını düşünen kişilerin hak arama yoluna başvurusunu engelleyeceği, nitekim vergi davalarının bu niteliği dikkate alınarak, vergi uyuşmazlıklarının konusu para olmasına karşın, vergi mahkemelerinde görülmekte olan dava ve işlerde yapılacak hukuki yardımlarda ödenecek avukatlık ücretinin dava konusu düzenleme ile maktu olarak belirlenmesinin hukuka uygun olduğu gerekçesiyle Daire kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Diğer taraftan, Avukatlık Kanunu’nun 168’inci maddesinin ikinci fıkrasında yapılan değişiklikle (16/6/2009-5904/35 md) genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler ve bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin davalar ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarı maktu olarak belirleneceği öngörülmüş ve bu konu yasal bir düzenlemeye kavuşturulmuştur.

Konuya ilişkin değerlendirmemiz; Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca; nispi vekâlet ücretine tabi kılınmasının davanın kaybedilmesi durumunda yüksek tutarlarda nispi vekalet ücreti ödeme gibi bir durum ortaya çıkaracağı ve bu durumun da haksız vergi salındığını düşünen kişilerin hak arama yoluna başvurusunu engelleyeceği yönündeki değerlendirmesi bizce de isabetli olmakla beraber Danıştay Sekizinci Dairesinin nisbi vekalet ücreti yönünden üst sınır bulunmazken, vergi davaları yönünden üst sınır bulunmasının tarifenin bütününe aykırı olduğu gerekçesi de kanımızca gayet isabetlidir.

Bu noktada kanımızca idari yargının hukuk devletinin tesisi ve uygulanması açısından son derece önemli bir görevi ifa ettiği hususu göz önüne alınarak, hak arama özgürlüğünün önündeki engelleri kaldırmak ve adil bir vekâlet ücretini de belirlemek adına, idari yargıda açılacak davalarda davacı aleyhine vekâlet ücretine hükmedilmeyeceği veya makul bir tutarda maktu bir vekâlet ücretine hükmedileceği şeklinde bir düzenlemenin daha isabetli olacağı düşüncesindeyiz.

Birleştirilen Davalarda Tek Vekâlet Ücretine Hükmedilmesi

Vergi yargısında, aynı mahkemenin esasına kayıtlı ve 5’inci madde kapsamında aralarında maddi veya hukuki yönden bağlılık ya da sebep-sonuç ilişkisi bulunan birden fazla işleme karşı ayrı ayrı açılan davaların, tek dava dosyasında birleştirilmesi uygulamasının oldukça yaygın olması nedeniyle, birleştirilen davalarda, yargılama sonunda tek bir vekâlet ücretine mi hükmedileceği yoksa birleştirilen her dava sayısı kadar vekâlet ücretine mi hükmedileceği tartışması halen güncelliğini korumaktadır.

Yargı kararları incelendiğinde(13); ortada bir yargılama ve tek dava bulunduğundan birleştirilen dava dosyasında da tek vekâlet ücretine hükmedilmesi görüşünün vergi yargısında çoğunlukta olduğunu söyleyebiliriz.

Diğer taraftan, aksi yönde verilen yargı kararlarında(14), birleştirme uygulamasının 2577 sayılı Kanun yönünden yasal dayanağının bulunmadığı belirtildikten sonra, AAÜT’nin 8. maddesi uyarınca birleştirilen dava sayısı kadar vekâlet ücreti takdir edilmesi gerektiği ifade edilmiştir.

Konuya ilişkin görüşümüze gelince;

İYUK’da aralarında maddi veya hukuki yönden bağlılık ya da sebep-sonuç ilişkisi bulunan birden fazla işleme karşı açılan davaların aynı mahkemece görüşülüp karara bağlanması konusu (bağlantı) açıkça düzenlenmiş olmasına karşın, aynı tür davaların aynı mahkemede tek davada birleştirilmesi konusunda Kanunda açık bir hüküm bulunmaması ve HMK hükümlerine (İYUK hükümleri ile çatışmayan) atıf yapılan konular arasında davaların birleştirilmesi müessesesine de yer verilmemiş olması sebebiyle, hukuken sorunlu bu uygulamadan kaçınılması gerektiği düşüncesindeyiz.

Kanımızca aralarında maddi veya hukuki yönden bağlılık ya da sebep-sonuç ilişkisi bulunan birden fazla işleme karşı açılan davalar birleştirilmemeli ve her bir davada tam vekâlet ücretine veya birazdan değineceğimiz seri dava kapsamında değerlendirebileceğimiz türden davalar olarak AAÜT’nin 22’nci maddesi uyarınca seri davalara göre vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği düşüncesindeyiz.   

Diğer taraftan aralarında maddi veya hukuki yönden bağlılık ya da sebep-sonuç ilişkisi bulunan birden fazla işleme karşı açıların davaların, mahkemece tek davada birleştirilmesi uygulaması uzun zamandır beri uygulanagelmiş ve vakıa haline dönüşmüş ve birden fazla dava dosyasının birleştirildiği tek dava dosyasında yapılan yargılama sonunda tek bir vekâlet ücretine mi hükmedileceği yoksa birleştirilen her dava sayısı kadar vekâlet ücretine mi hükmedileceği tartışması yaşanmıştır.

Cumhuriyet döneminde, günümüze kadar yayınlanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifeleri(15) incelendiğinde;

1941 ve 1947 yılı AAÜT’nin 13’üncü maddesinde(16) karşılık davalar ve birleştirilen davalar için vekâlet ücretinin nasıl hesaplanacağı açıklanmış ve üçüncü davadan itibaren tam vekâlet ücretin 1/3, ¼ , 1/5 şeklinde azalan oranda vekalet ücreti alınacağının öngörüldüğü,      1954 yılından itibaren(17) karşılık davalar ve birleştirilen davalar için ayrı ayrı vekalet ücreti alınacağının öngörüldüğü, 1962 yılından 2002 yılına kadar yayınlanan AAÜT’lerin 9’uncu maddesinde; 2002 yılından günümüze değin yayınlanan tarifelerin ise 8’inci maddesinde; “Bir davanın takibi sırasında karşılık dava açılması veya başka bir davanın bu davayla birleştirilmesi yahut davaların ayrılması durumlarında her dava ayrı ücreti gerektirir” ifadeleri yer almıştır. Tarifelerde madde metni gibi, madde başlığı da “Karşılık Davada, Davaların Birleştirilmesinde veya Ayrılmasında Ücret” şeklinde istikrarlı olarak yerini almıştır.

Yukarıda yer verilen yargı kararları irdelendiğinde, birleştirilen dava dosyalarına ilişkin olarak AAÜT’nin “Karşılık Davada, Davaların Birleştirilmesinde veya Ayrılmasında Ücret” başlıklı 8. maddesinde yer alan “başka bir davanın bu davayla birleştirilmesiifadesinin esas alındığı görülmektedir.

Daha önce de ifade ettiğimiz üzere tarife hükümlerinin, hem adli yargı hem de idari yargı mahkemelerini kapsamasına karşın, bazı düzenlemelerin içerdiği ifade ve terimler nedeniyle, yargı uygulamasında, bahsi geçen düzenlemelerin sadece adli yargıya yönelik olduğu yönünde bir takım izlenim ve tartışmalara yol açtığı görülmektedir. Bu düzenlemelerin başında da Tarifenin 8’inci ve 22’nci maddeleri gelmektedir.

Tarifenin 8’inci maddesinin idari yargıda yer almayan “karşılık davada” ibaresi ile başlaması, 22’nci maddenin ise medeni usul hukuku alanında düzenlenen “İhtiyari dava arkadaşlığının bir türü olan seri davalar” ifadesi ile başlaması, bahsi geçen maddelerin, idari yargı için geçerli olup olmadığı tartışmasına sebebiyet vermiştir.

Netice itibariyle, aralarında maddi veya hukuki yönden bağlılık ya da sebep-sonuç ilişkisi bulunan birden fazla işleme karşı açılan davalar birleştirilmemesi ve her bir davada tam vekalet ücretine veya birazdan değineceğimiz seri dava kapsamında değerlendirebileceğimiz türden davalar olarak AAÜT’nin 22’nci maddesi uyarınca seri davalara göre vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini düşünmekle beraber, birleştirilen dava dosyalarında birleştirilen her bir dava sayısınca vekâlet ücretine mi yoksa tek vekalet ücretine mi hükmedilmesi gerektiği tartışması özelinde ise; davanın açıldığı tarihten itibaren nihai karar aşamasına kadar uzunca bir sürenin geçmiş olması, hatta istinaf veya temyiz aşamasına gelmiş bir dosya için bu yargılama süresinin daha da uzun olduğu dikkate alınarak, yukarıda yer verilen pek çok emsal kararda da belirtildiği üzere, birleştirme kararı verilmesinin usul kurallarına uygun düşmediği belirtilmek suretiyle, başta ayrı ayrı açılan ve yargılama sonunda ayrı vekâlet ücretine hükmedilmesi gereken bir durum olduğu da göz önüne alınarak, en azından avukatın vekalet ücreti boyutunda hak kaybı yaşamaması sonucunu da içerdiğinden, AAÜT’de yer alan birleştirilen dava sayısı kadar vekâlet ücretine hükmedilmesi uygulamasının, tek vekâlet ücretine hükmedilmesi uygulamasına göre çok daha hakkaniyete uygun düştüğünü söyleyebiliriz.

Son cümle olarak; öncelikle 2577 sayılı Kanun’un 5’inci maddesinde yapılacak değişiklik ile idari mahkemelere birleştirme kararı verme yetkisinin tanınması ve tarifenin idari yargıya uygulanacak kısmının ayrı maddeler ile düzenlenerek mevcut düzenlemedeki belirsizliğin ortadan kaldırılmasında fayda olduğu düşüncesindeyiz.

Seri Dava Kavramı ve Birleştirilen Davaların Bu Kapsama Girip Girmediği Hususu ile Seri Davalarda Kademeli Tarife İhtiyacı

Tarifenin “Seri davalarda ücret” başlıklı 22’nci maddesinde; “İhtiyari dava arkadaşlığının bir türü olan seri davalar ister ayrı dava konusu yapılsın ister bir davada birleştirilsin toplamda on dosyaya kadar açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam avukatlık ücretine,toplamda elli dosyaya kadar açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam ücretin %50’si oranında avukatlık ücretine, toplamda yüz dosyaya kadar açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam ücretin %40’ı oranında avukatlık ücretine, toplamda yüzden fazla açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam ücretin %25’i oranında avukatlık ücretine hükmedilir. Duruşmalı işlerde bu şekilde avukatlık ücretine hükmedilmesi için dosyaya ilişkin tüm duruşmaların aynı gün aynı mahkemede yapılması gerekir.” ifadeleri yer almaktadır.     

Tarife maddesinin uygulanabilmesi için öncelikle seri davanın ne olduğunu ortaya koymak gerekmekte olup, yasal düzenlemelere baktığımızda seri davaların tanımının yapılmadığını görmekteyiz. Bu nedenle öncelikle seri davanın yasal bir tanıma kavuşturulması ihtiyacı elzemdir.

Yargı kararlarında, “seri davalar” ibaresi çok geçmekle beraber, kararlarda hangi davaların seri dava olduğu hususunda irdeleme veya tanım yapmaksızın, uyuşmazlığa konu davaların seri dava olduğu ya da olmadığı yönünde ifade kullanıldığı görülmektedir.

Danıştay İkinci Dairesinin bir kararında(18); literatürde; aynı veya benzer sebeplerden doğan ve aynı zamanda konuları da birbirine oldukça benzer olan, aynı davalı kişi ya da kişilere karşı açılmış bulunan davaların seri dava olarak isimlendirildiği ifade edilmiştir.

Tarifede, seri davanın tanımının yapılmamış olması bize göre önemli bir eksiklik olup, yargı uygulamasına baktığımızda; birden fazla davalar arasında aynı veya benzer sebeplerden doğan,ayrı bir hukuki irdeleme ve araştırma gerektirmeyen, dava konusu işlemin; dönemi, sayısı gibi unsurlarının değiştiği davaları seri dava olarak nitelendirebiliriz.

 Örneğin; mükellefin bir takvim yılının on iki dönemine ilişkin vergi beyannamelerinin yasal sürede verilmemesi nedeniyle kesilen 12 adet özel usulsüzlük cezasına karşı açılan 12 ayrı dava; mükellefin değişik tarihlerde ithal ettiği X ürüne ilişkin olarak, gözetim uygulamasına tabi tutulması nedeniyle haksız şekilde fazladan gümrük vergilerinin ödendiği iddiasıyla aynı eşyaya ilişkin değişik tarihlere ait 40 adet gümrük beyannamesi bazında Gümrük Kanunu’nun 211’inci maddesi kapsamında yapılan 40 adet geri verme başvurusunun reddine dair işlemelere karşı açılan 40 ayrı dava, seri dava olarak örnek olarak gösterilebilir.

İdari uyuşmazlıklar açısından ise; açıktan ilk ataması yapılan kamu görevlilerine karşı harcırah ödenmeyeceğine dair düzenleme bulunduğunu varsayalım, söz konusu uygulamadan kaynaklı binlerce ilk ataması yapılan kamu görevlisinin açtığı her bir dava birbirinden bağımsız davalar olmakla beraber, davalısı aynı kurum olan idareler yönünden, aynı davalı idare vekili tarafından dava savunması hazırlanırken her bir dosyada ayrı bir hukuki irdeleme yapılmasını gerektirmeyen bir uyuşmazlık türü olduğundan bu tür davaları da davalı idare vekili yönünden seri dava olarak görmek mümkündür. Aynı şekilde aynı örnekten devam edecek olursak, harcırah konusunda 50 ayrı davacının vekili olan avukat yönünden de açılan bu 50 ayrı davayı seri dava olarak kabul edebiliriz.    

Seri davalara ilişkin öngörülen vekâlet ücreti düzenlemesinin temel mantığı, avukatlık vekâlet ücretinin, avukatın uyuşmazlık konusu olayda harcadığı hukuki emeğin bir karşılığı olduğundan, seri dava dediğimiz bu tür davalarda, avukatın her bir dosyada ayrı bir hukuki irdeleme ve araştırma yapmasının gerekmemesi anlayışına dayandığını söyleyebiliriz. 

HMK’da vekâlet ücreti yargılama giderleri arasında sayılmış ve vekalet ücreti ödenmesi konusunda haklı çıkma kriteri kabul edilmiş olup, Tarifede vekalet ücretinin hukuki emeğin karşılığı olduğu hususu göz önüne alınarak seri davalar yönünden tam ücret yerine on dava sayısının aşılması halinde tam vekalet ücretinin % 50’si ila %25’i arasında vekalet ücretine hükmedileceği öngörülmüştür.

Diğer taraftan, Avukatlık Kanunu’nda vekâlet ücretinin, avukatın hukuki emeğinin karşılığı ücret olarak tanımlanmış olup, gerek 6100 sayılı HMK’da gerek 1136 sayılı Kanunda vekâlet ücretinin seri davalar yönünden tam ödenmeyeceği veya kısmen ödenmesi hususunda bir ayrıma gidilmemiş olup, kanunda düzenlenmeyen bir konunun TBB tarafından çıkarılan tarife ile düzenlenmiş olması ayrıca tartışılması gereken bir konudur

Tarifenin mevcut yazım dili nedeniyle gerek 8’inci ve gerekse 22’nci maddesinin idari yargı açısından uygulanıp uygulanmayacağı hususunda yargı uygulamasında yeknesaklığın sağlanamadığını(19) ifade etmiştik. Tarifenin idari yargıya uygulanacak kısmının ayrı maddeler ile düzenlenerek mevcut düzenlemedeki belirsizliğin ortadan kaldırılmasında fayda olduğu düşüncesindeyiz.

Seri davalara ilişkin tarifede irdelenmesi ve belki yeniden gözden geçirilmesi gereken bir hususa değinmekte fayda bulunmaktadır. Tarifenin 22’nci maddesinde “10 seri dava sayına kadar tam ücret” ifadesine yer verildikten sonra 50 seri davaya kadar açılan davalarda her bir dosya için tam vekâlet ücretinin yüzde 50’si; 100 seri davaya kadar açılan davalarda her bir dosya için tam vekâlet ücretinin % 40’ı, 100’ün üzerinde seri davalar için,her bir dosya için tam vekâlet ücretinin %25’i şeklinde azalan oranda vekâlet ücreti öngörülmüştür(20).

Oysa tarifede belirtilen dilimlerin aşılması halinde, 10, 50 ve 100 dosyaya kadar öngörülen dosya sayılarının aşılması durumunda, tarife dilimini aşan kısmın bir üst tarifeye tabi tutulup, altında kalan kısım için alt tarife dilimi şeklinde kademeli olarak uygulanması gerekirken, toplam dava sayısı üzerinden oranlanması hakkaniyet açısından değerlendirilmesi gereken bir düzenleme olarak karşımıza çıkmaktadır.

Örneğin; seri dava niteliğindeki 10 dava dosyası için 10x 5.500-TL= 55.500-TL vekâlet ücretine hükmedilirken, seri dava niteliğindeki 11 dava dosyası için tam vekâlet ücretinin yüzde 50’si oranında yani 30.525-TL vekâlet ücretine hükmedilecek olması ölçüsüz bir düzenleme olup, hakkaniyete uygun gözükmemektedir.

Bir başka örnekte mevcut tarifeye göre 101 adet seri dava dosyası için (tam vekalet ücretinin 555.500-TL’nin %25’i) 138.875-TL vekalet ücretine hükmedilecek olup,  oysa tarife dilimleri ayrı ayrı uygulandığında ( toplam 101 seri dava dosyasının 10 seri dava için 55.500-TL, (ilk elli dosyanın 40’ı için yüzde elli oranında) 40 seri dava dosyası için 110.000-TL, (50 dosyayı aşan 100 dosyanın altında kalan 50 dosya için yüzde kırk oranında) 50 seri dava dosyası için 110.000-TL ve 1 seri dosya (100 dosyayı aşan) için 1.375-TL)  toplam 276.875-TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerekecektir.

Yukarıdaki örneklerde görüleceği üzere mevcut tarifeye göre olması gereken vekâlet ücretinin yarısı kadar vekâlet ücretine hükmedilmesi söz konusudur.

Diğer taraftan seri davaların ayrı ayrı açılan davalar olduğu göz önüne alındığında, yukarıda bahsi geçen hesaplamanın fiilen zorluğu ve seri dava olarak açılan davaların özellikle Ankara ve İstanbul gibi çok sayıda vergi mahkemelerine tevzi edildiği hallerde hangi dava dosyasının hangi dilimin altında kaldığı veya üstünde olduğunun tespitinin zorluğu ortadadır.                   

Bu çalışmamızda vergi yargısına ilişkin AAÜT’den kaynaklanan sorunlara değinmeye çalıştık. Bu konular dışında; karşı vekalet ücretinin katma değer vergisine tabi olup olmadığı, vekalet ücretine hak kazanmak için sadece vekalet sunulmasının yeterli olup olmadığı ayrıca yargısal olarak bir hukuki katkısının da gerekip gerekmediği, idarenin ölen kişi adına işlem tesis edip mirasçılarına tebliğ edilen ve avukat eliyle açılan davalarda verilen ehliyet ret kararlarında davanın açılmasına sebebiyet veren davalı idare aleyhine vekalet ücretine hükmedilip hükmedilemeyeceği gibi pek çok sorun ve tartışma bulunmaktadır. Bu konuları da başka çalışmalarda kaleme almak ümidiyle.

* Mustafa BALCI, Samsun Bölge İdare Mahkemesi 2. Vergi Dava Dairesi Başkanı

(1) 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun164’üncü maddesinin dördüncü fıkrasında “Avukatlık asgarî ücret tarifesi altında vekâlet ücreti kararlaştırılamaz. Ücretsiz dava alınması halinde, durum baro yönetim kuruluna bildirilir.(Değişik üçüncü ve dördüncü cümle:13/1/2004 – 5043/5 md.) Avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış olduğu veya taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı yahut ücret sözleşmesinin belirgin olmadığı veya tartışmalı olduğu veya ücret sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünün geçersiz sayıldığı hallerde; değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarını incelemeye yetkili merci tarafından davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilâmın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktar avukatlık ücreti olarak belirlenir. Değeri para ile ölçülemeyen dava ve işlerde ise avukatlık asgari ücret tarifesi uygulanır.” ifadeleri yer almaktadır.
(2) İYUK’un 31’inci maddesinde sayılan hususlara ilişkin olarak 1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanununa (HMUK) atıf yapılmış ise de, 04.02.2011 tarih ve 27836 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 447’nci maddesinde yer alan; “Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanununun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır.” hükmü uyarınca 2577 sayılı Kanun’un 31’inci maddesinde belirtilen hususlarda HMUK’un HMK’da karşılığı olan maddelerine atıf yapılmış sayılacaktır.
(3) 6100 sayılı Kanunun 326’ncı maddesinde;
“1- Kanunda yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir.
2- Davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa, mahkeme, yargılama giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylaştırır.
3-  Aleyhine hüküm verilenler birden fazla ise mahkeme yargılama giderlerini, bunlar arasında paylaştırabileceği gibi, müteselsilen sorumlu tutulmalarına da karar verebilir.” ifadeleri yer almaktadır.
(4) 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun168’inci maddesinin ikinci fıkrasında; “ Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulunca, baro yönetim kurullarının teklifleri de göz önüne alınmak suretiyle uygulanacak tarife o yılın Ekim ayı sonuna kadar hazırlanarak Adalet Bakanlığına gönderilir. Şu kadar ki hazırlanan tarifede; genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler ve bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin davalar ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarı maktu olarak belirlenir. Bu tarife Adalet Bakanlığına ulaştığı tarihten itibaren bir ay içinde Bakanlıkça karar verilmediği veya tarife onaylandığı takdirde kesinleşir. Ancak Adalet Bakanlığı uygun bulmadığı tarifeyi bir daha görüşülmek üzere, gösterdiği gerekçesiyle birlikte Türkiye Barolar Birliğine geri gönderir. Geri gönderilen bu tarife, Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulunca üçte iki çoğunlukla aynen kabul edildiği takdirde onaylanmış, aksi halde onaylanmamış sayılır; sonuç Türkiye Barolar Birliği tarafından Adalet Bakanlığına bildirilir. (...) " ifadeleri yer almaktadır.
(5) Örneğin; 2019 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin, "Seri davalarda ücret" başlıklı 22. maddesinde ".... toplamda onbeş dosyaya kadar açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam avukatlık ücretine, toplamda altmış dosyaya kadar açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam ücretin %60’ı oranında avukatlık ücretine, toplamda yüzelli dosyaya kadar açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam ücretin %50’si oranında avukatlık ücretine, toplamda yüzelliden fazla açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam ücretin %30’u oranında avukatlık ücretine hükmedilir....." yer alan düzenlemenin iptali istemiyle açılan davada, Danıştay Sekizinci Dairesinin 30/05/2019 günlü ve E:2019/145 sayılı kararıyla, "... seri davalarda harcanan emek ve çabanın oldukça üstünde avukatlık ücretine hükmedilerek taraflara ölçüsüz bir yükümlülük getirileceği, kademelendirmenin gerek dosya sayısı açısından, gerekse hükmedilecek ücretin oranı açısından başta usul ekonomisi olmak üzere, ... avukatın, hukuki yardımının karşılığı olan oran göz önüne alınarak makul bir şekilde yapılması gerekirken, seri davalarda ilk olarak 15'ten başlar şekilde ve tam ücretin %60'i oranında avukatlık ücretine hükmedileceği şeklindeki düzenleme, hukuka ve hak arama özgürlüğüne aykırı olduğundan bu maddeye ilişkin yürütmenin durdurulması isteminin kabulüne" karar verilmiştir.
(6) 3 Eylül 2022 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan AAÜT’nin;
Davanın konusuz kalması, feragat, kabul ve sulhte ücret başlıklı 6’ncı maddesinde;
 1-  Anlaşmazlık, davanın konusuz kalması, feragat, kabul, sulh veya herhangi bir nedenle; ön inceleme tutanağı imzalanıncaya kadar giderilirse, bu Tarife hükümleriyle belirlenen ücretlerin yarısına, ön inceleme tutanağı imzalandıktan sonra giderilirse tamamına hükmolunur. Bu madde yargı mercileri tarafından hesaplanan akdi avukatlık ücreti sözleşmelerinde uygulanmaz.ifadeleri yer almaktadır.
Tarifenin “Görevsizlik, yetkisizlik, dava ön şartlarının yokluğu veya husumet nedeniyle davanın reddinde, davanın nakli ve açılmamış sayılmasında ücret” başlıklı 7’nci maddesinde; “(1) Ön inceleme tutanağı imzalanıncaya kadar davanın nakli, davanın açılmamış sayılması, görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi durumunda bu Tarifede yazılı ücretin yarısına, ön inceleme tutanağı imzalandıktan sonra karar verilmesi durumunda tamamına hükmolunur. Şu kadar ki, davanın görüldüğü mahkemeye göre hükmolunacak avukatlık ücreti, bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçemez.
2- Davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmemiş olması ve husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde, davanın görüldüğü mahkemeye göre bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunur.
3- Kanunlar gereği gönderme, yeni mahkemeler kurulması, iş bölümü itirazı nedeniyle verilen tüm gönderme kararları nedeniyle görevsizlik, gönderme veya yetkisizlik kararı verilmesi durumunda avukatlık ücretine hükmedilmez. ifadeleri yer almaktadır.
TarifeninKarşılık davada, davaların birleştirilmesinde ve ayrılmasında ücret” başlıklı 8’inci maddesinde; “(1) Bir davanın takibi sırasında karşılık dava açılması, başka bir davanın bu davayla birleştirilmesi veya davaların ayrılması durumunda, her dava için ayrı ücrete hükmolunur ifadeleri yer almaktadır.
TarifeninSeri davalarda ücret” başlıklı 22’nci maddesinde; 1) İhtiyari dava arkadaşlığının bir türü olan seri davalar ister ayrı dava konusu yapılsın ister bir davada birleştirilsin toplamda on dosyaya kadar açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam avukatlık ücretine, toplamda elli dosyaya kadar açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam ücretin %50’si oranında avukatlık ücretine, toplamda yüz dosyaya kadar açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam ücretin %40’ı oranında avukatlık ücretine, toplamda yüzden fazla açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam ücretin %25’i oranında avukatlık ücretine hükmedilir. Duruşmalı işlerde bu şekilde avukatlık ücretine hükmedilmesi için dosyaya ilişkin tüm duruşmaların aynı gün aynı mahkemede yapılması gerekir.” ifadeleri yer almaktadır.
(7) Dosyanın tekemmülü, davalı idarenin savunma dilekçesi vermemesi; verilen savunma dilekçesine davacının cevap dilekçesi verme hakkını kullanmaması veya davacı tarafından verilen savunmaya cevap dilekçesine karşı idarece cevap verilmesi veya cevap verme süresinin geçirilmesi şeklinde gerçekleşmektedir.
(8) Bu konuda kapsamlı açıklamalar için bkz. Mustafa BALCI,  Vergi Yargısında Birleştirme Kararı ve Yaşanan Hukuki Sorunlar, 07.01.2021, https://vergialgi.com/vergi-yargisinda-birlestirme-karari-ve-yasanan-hukuki-sorunlar (erişim 05.10.2022).
(9) Yar.10.HD. 27.12.2011 tarih ve E: 2011/18171, K: 2020/20469 sayılı kararında; “Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin hazırlanması aşamasında, avukatların davanın görülmesinde harcadığı çaba, gayret ve emeğin karşılığı uyuşmazlığa konu alacağın değeri, taraflara ölçüsüz bir yükümlülük getirmemesi ve çeşitli sözleşmeler yoluyla avukatlık mesleğinin zarar görmesinin engellenmesi hususlarının da dikkate alınması gerekliliğini zorunlu kılar. Haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kuralına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılması hukuk düzenince korunmayacaktır. "İyi Niyet" başlıklı 3. maddesinde ise, kanunun iyi niyete hukuki sonuç bağladığı durumlarda, asıl olanın iyi niyetin varlığı olduğu, ancak, durumun  gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimsenin iyi niyet iddiasında bulunamayacağı düzenlenmiştir.
Açıklanan hukuki duruma göre, davacı vekili tek dava açmakla elde edebileceği haklar yönünden pek çok dava açmış, bu davalarda da lehine vekalet ücretine hükmedilmiştir. Açılan davaların değeri, aynı amacı elde edilmesine yönelik tek dava yerine pek çok dava açılması, seri davalara harcanın emek ve mesainin çok üzerinde vekalet ücretinin kazanılması iyiniyet kuralları ile bağdaşmaz, dolayısıyla hukuk düzenince de korunmaz.
Yukarıda belirtilen maddi ve yasal olgular gözetilmeksizin, davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmiş olması, usul ve yasaya aykırı” ifadeleri yer almaktadır. ifadeleri yer almaktadır. (Karara UYAP üzerinden 26/12/2020 tarihinde ulaşılmıştır.)
(10) AAÜT’nin;
İcra ve iflas müdürlükleri ile icra mahkemelerinde ücretbaşlıklı 11’inci maddesinin 1 ve 6 nolu fıkralarında; “Ancak belirlenen ücret asıl alacağı geçemez.” ifadesi;
Tüketici mahkemeleri ve tüketici hakem heyetlerinde ücret” başlıklı 12’nci maddesinin 2 nolu fıkrasında; “Ancak, hükmedilen ücret kabul veya reddedilen miktarı geçemez.” ifadesi;
Tarifelerin üçüncü kısmına göre ücret” başlıklı 13’üncü maddesinin 2 nolu fıkrasında; “Ancak, hükmedilen ücret kabul veya reddedilen miktarı geçemez.” ifadesi;
Ceza davalarında ücretbaşlıklı 14’üncü maddesinin 2 nolu fıkrasında; “Ceza hükmü taşıyan özel kanun, tüzük ve kararnamelere göre yalnız para cezasına hükmolunan davalarda bu Tarifeye göre belirlenecek avukatlık ücreti hükmolunan para cezası tutarını geçemez.” ifadesi;
Arabuluculuk, uzlaşma ve her türlü sulh anlaşmasında ücretbaşlıklı 16’ncı maddenin 2-a ve 2-c maddelerinde; “Ancak, bu ücret asıl alacağı geçemez.” ifadesi yer almaktadır.
(11) Dan. 8.D. 23/1/2008 tarih ve E.2007/1110, K.2008/332 sayılı kararında; “Yukarıda aktarılan yasa hükmü uyarınca hazırlanıp, 13.12.2006 gün ve 26375 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin İkinci kısmında, yargı yerlerinde, icra ve iflas dairelerinde yapılan hukuki yardımlar; konusu para olsa veya para ile değerlendirilse bile maktu ücrete bağlı olan hukuki yardımlar ve konusu para olmayan veya para ile değerlendirilemeyen hukuki yardımlar olarak bölümlendirilmiş, iptali istenilen Birinci Bölüm 4. maddede, vergi mahkemelerinde takip edilen dava ve işler için a) Duruşmasız ise  350,00.-YTL b) Duruşmalı ise 500,00 YTL, şu kadar ki, davanın ilişkin bulunduğu vergi miktarı duruşmasızlarda 3.000,00 YTL'ye, duruşmalılarda 400.00-YTL'ye kadar olan işlerde üçüncü kısma göre avukatlık ücreti uygulanacağı belirtilmiş, üçüncü kısımda ise yargı yerleri ile icra ve iflas dairelerinde yapılan ve konusu para olan veya para ile değerlendirilebilen hukuki yardımlarda ödenecek ücretler düzenlenmiştir. İkinci kısmın Yargı Yerleri ile İcra ve İflas Dairelerinde Yapılan Konusu Para Olmayan veya Para ile Değerlendirilemeyen Hukuki Yardımlara Ödenecek Ücret başlıklı ikinci bölümünün 14. bendinde de idare ve vergi mahkemelerinde takip edilecek davalar için ödenecek avukatlık ücreti belirtilmiştir.
(…)
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin ikinci kısmının ikinci bölümünde yer alan dava konusu düzenleme ile vergi mahkemelerinde görülecek uyuşmazlıklar için ödenecek avukatlık ücreti belirlenmiş ancak, Tarifenin başka bir kısmında yer almayan bir şekilde azami bir sınır getirilmiştir. Ayrıca yukarıda ifade edildiği gibi Tarifenin ikinci Kısmının, İkinci Bölümünde konusu para olmayan veya para ile değerlendirilemeyen uyuşmazlıklar için vergi mahkemelerinde ödenecek avukatlık ücreti ayrıca sabit olarak belirlenmiş ve 12. maddede yapılan düzenleme ile konusu para olan veya para ile değerlendirilebilen uyuşmazlıklar için vergi mahkemelerinde ödenecek ücretin üçüncü kısımdaki nisbi oranlar üzerinden hesaplanacağı belirtilmiştir. Dolayısıyla dava konusu düzenleme gözönüne alındığında vergi mahkemelerinde görülen uyuşmazlıklarda alınacak avukatlık ücretleri için Tarifenin bütünlüğü içindeki tutarlılığı bozacak şekilde düzenlemeler yapıldığı anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan dava konusu düzenleme, konusu para olsa ve parayla değerlendirilse bile maktu ücrete bağlı hukuki yardımlar başlığı altında düzenlendiği halde anılan hüküm ile konusu para olan ve parayla değerlendirilebilen uyuşmazlıklarda olduğu gibi nisbi oranlar üzerinden yapılacak hesaplama için üst sınır getirilmiştir.
Bu durumda, Tarifenin kendi bütünlüğü içindeki tutarlılığı bozacak şekilde vergi uyuşmazlıklarında nisbi olarak hesaplanacak avukatlık ücretine dava konusu miktar baz alınarak üst sınır getirilmesine ilişkin düzenlemede hukuka uyarlık görülmemiştir.” ifadelerine yer verilmiştir.) (Karara UYAP üzerinden 04.10.2022 tarihinde ulaşılmıştır.)
(12) Dan. İDDK. 23/1/2008 tarih ve E.2008/776, K.2009/1605 sayılı kararında; “Vergi uyuşmazlıklarına ilişkin davaların büyük bir kısmında, uyuşmazlık konusu meblağın yüksek olması nedeniyle, bu tür davalardaki hukuki yardımlar için ödenecek avukatlık ücretinin tarifenin üçüncü kısmına göre, nispi olarak hesaplanması halinde, dava aleyhine sonuçlanan tarafın yüksek miktarda avukatlık ücreti ödeyeceği, bu durumun da haksız vergi salındığını düşünen kişilerin hak arama yoluna başvurusunu engelleyeceği tartışmasızdır.
Nitekim vergi davalarının bu niteliği dikkate alınarak, vergi uyuşmazlıklarının konusu para olmasına karşın, vergi mahkemelerinde görülmekte olan dava ve işlerde yapılacak hukuki yardımlarda ödenecek avukatlık ücreti, dava konusu düzenleme ile maktu olarak belirlenmiştir.
İdarenin düzenleyici işlemlerindeki bir kuralın, hukuka aykırılığı ortaya konulmadıkça, aynı düzenlemede yer alan diğer bir kurala aykırılığından bahisle iptali söz konusu olamaz.
Bu durumda, vergi davalarının niteliği göz önüne alındığında, dava konusu istisnai düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığından, bu düzenlemenin Tarifenin bütünlüğünü bozduğundan da söz edilemeyeceği açıktır.
Yukarıda yer verilen yasal düzenleme uyarınca, ülke çapında kurulu bulunan tüm baro yönetim kurullarının hazırlayarak Türkiye Barolar Birliğine sundukları tarifeler dikkate alınarak anılan Birlikçe son şekli verilen ve Adalet Bakanlığının da incelemesinden geçerek yayımlanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin İkinci Kısım, Birinci Bölüm 4 no'lu alt bendinde; ülkenin ekonomik ve sosyal durumu, avukatların davanın görümü sırasında harcadığı çaba, gayret ve emeğin karşılığı ile kişilerin hak arama özgürlüğünün önünün açılması hususu dikkate alındığında hukuka aykırılık bulunmadığından,  Dairenin iptal kararında hukuka uyarlık görülmemiştir.” ifadelerine yer verilmiştir.  (Karara UYAP üzerinden 04.10.2022 tarihinde ulaşılmıştır.)
(13)İstanbul BİM 5.VDD. 24.06.2019 tarih ve E.2019/545, K.2019/2587 sayılı kararında; “Olayda, İstanbul 6. Vergi Mahkemesi’nin 24/09/2018 tarihli "Birleştirme Kararı"yla E:2018/129,130,131,132 ve 133 esas numaralı dosyaların E:2018/128 sayılı dosyayla birleştirilerek 17/10/2018 tarih ve E:2018/128, K:2018/2494 sayılı karar ile de davanın kabulüne karar verildiği, kararda davacı lehine toplam 6 adet dosya için 7.260,00-TL vekalet ücretine hükmedildiği görülmekle birlikte dosyaların birleştirilmesinin ardından tek bir dosya haline gelen ve bu haliyle de tek bir karar ile sonuca bağlanan dosya için tek bir avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekeceğinden aksi yöndeki Mahkeme kararında hukuka uyarlık yoktur
İstanbul BİM 1.VDD. 13.12.2017 tarih ve E.2017/4389, K.2017/6060 sayılı kararı
İstanbul BİM 3.VDD. 29.12.2016 tarih ve E.2016/2705; K.2016/2111 sayılı kararı,
İstanbul BİM 4.VDD. 23.01.2018 tarih ve E.2017/4124, K.2018/89 sayılı kararı,
İstanbul BİM 5.VDD. 31.05.2018 tarih ve E.2018/625, K.2019/2587 sayılı kararı,
İstanbul BİM 6.VDD. 31.05.2018 tarih ve E.2018/625, K.2018/1654 sayılı kararı
Konya BİM 2.VDD. 11.04.2017 tarih ve E.2016/111, K.2017/919 sayılı kararı,
Dan. 4.D. 18.04.2013 tarih ve E.2012/141, K.2013/2587 sayılı kararı aynı yöndedir.” BALCI, a.g.m.
(14) Dan. 9.D. 04.11.2019 tarih ve E.2016/21701, K.2019/5330 sayılı kararında; “Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin "Karşılık davada, davaların birleştirilmesinde ve ayrılmasında ücret" başlıklı 8. maddesinde, bir davanın takibi sırasında karşılık dava açılması, başka bir davanın bu davayla birleştirilmesi veya davaların ayrılması durumunda, her dava için ayrı ücrete hükmolunacağı ifade edilmiştir.
Sakarya Vergi Mahkemesi'nin 15/01/2016 tarih ve E:2016/32, K:2016/25 sayılı birleştirme kararıyla, cezalı katma değer vergilerinin aynı yılın muhtelif dönemlerine ilişkin olduğu gerekçesiyle Mahkemenin E:2016/32, 33, 34 sayılı dosyalarının işbu dava dosyasında birleştirilmesine karar verilmiştir.
Bu nedenle, birleştirilen bu üç dosya için ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinden, temyize konu mahkeme kararının vekalet ücretine ilişkin hüküm fıkrasında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.” ifadeleri yer almaktadır.
İstanbul BİM.2.VDD.11/04/2018 tarih ve E: 2017/1832, K: 2018/555 sayılı kararında; “Avukatlık ücreti yönünden yapılan değerlendirmeye gelince; isteme konu Mahkeme kararında,  birleştirilen 6 dava için (davalı lehine) tek vekalet ücretine hükmedildiği görülmektedir.
Birleştirilen dava dosyalarında, davaların, tekemmül ettirilerek nihai karara bağlanana kadar olan süreçteki usulü işlemleri bir dosya üzerinden ortak yürütülmekle birlikte, yargılama sonunda, birleştirilen her davanın konusu ve talepler hakkında ayrı ayrı hüküm kurulduğu dikkate alındığında, birleştirilen davaların, birbirinden ayrı ve bağımsız davalar olarak kalmaya devam ettiği sonucuna varılmakla, iş bu dava dosyasıyla birleştirilmesine karar verilen istinaf istemine konu kararda haklarında ayrı ayrı hüküm kurulan her bir dava için ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerekmektedir. Nitekim, 2020 yılına ilişkin Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 8. maddesinde, bir davanın takibi sırasında karşılık dava açılması, başka bir davanın bu davayla birleştirilmesi veya davaların ayrılması durumunda, her dava için ayrı ücrete hükmolunacağı” ifadeleri yer almaktadır. Karşı oy gerekçesinde; AAÜT’nin 8’inci maddesinin karşı/karşılıklı davalarda verilen birleştirme kararları için uygulanacağı, 2577 sayılı Kanun’da karşı/karşılıklı davanın dava türleri arasında sayılmamış olması nedeniyle, tarifede yer alan 8’inci maddenin idari yargı uyuşmazlıklarında uygulanma imkânının bulunmadığı ileri sürülmüştür.
Ankara BİM 4.VDD. 03.05.2017 tarih ve E.2016/558, K.2017/1142 sayılı kararında; “6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Davaların Birleştirilmesi" başlıklı 166.  maddesinde ise, aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davaların, aralarında bağlantı bulunması durumunda, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebileceği; birleştirme kararının, ikinci davanın açıldığı mahkemece verileceği ve bu kararın, diğer mahkemeyi bağlayacağı, hükmü yer almıştır.
2577 sayılı Kanununun yukarıda bahsedilen  31. maddesinde Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na gönderme yapılan konular arasında "davaların birleştirilmesi" müessesesi yer almadığından, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 166. maddesinin idari davalarda uygulanabilmesi yasal olarak olanaklı bulunmadığı gibi, 2577 sayılı Kanunun 38. maddesinde de bağlantılı davaların bileştirilebileceğine dair bir hükme yer verilmediğinden, Mahkemece  ayrı ayrı açılan davaların birleştirilmesinde usule uyarlık bulunmamakla birlikte, Mahkemece karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin "Karşılık davada, davaların birleştirilmesinde ve ayrılmasında ücret" başlığını  taşıyan  8. maddesinde, bir davanın takibi  sırasında karşılık dava açılması, başka bir davanın bu davayla birleştirilmesi veya davaların ayrılması durumunda, her dava için ayrı ücrete hükmolunacağı belirtildiğinden, işbu davada, birleştirilen her bir dava dosyası için  ayrı (toplam 750x19=14,250 TL) vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, bir vekalet ücretine hükmedilmiş olmasında da usul hükümlerine uyarlık görülmemiştir.ifadeleri yer almaktadır.
Ankara BİM 2. Kurulu’nun 24.12.2015 tarih ve E.2015/4395, K.2015/7596 sayılı kararı
İzmir BİM 3.VDD. 25.04.2017 tarih ve E.2017/793, K.2017/663 sayılı kararı da aynı yöndedir.” BALCI, a.g.m.
(15) Tarifelerin tümüne https://www.barobirlik.org.tr/Haberler/avukatlik-asgari-ucret-tarifeleri-5435 adresinden ulaşılabilir.
(16) 1941 ve 1947 yılı AAÜT’nin 13’üncü maddesinde; “Ayni avukat tarafından mahkemede bir davanın savunması sırasında mütekaiblen diğer bir dava ikame veya diğer bir mahkemeden gönderilen davanın birleştirilerek bakılmasına devam edildiği takdirde eğer dava nisbî tarifeye tâbi ise ücret her iki davanın yekûnu üzerinden alınır. Her ikisi de maktu tarifeye tâbi ise fazla ücrete tâbi dava için tam, diğeri için nısıf alınır. Biri nisbî, biri maktu ise nisbî üzerinden tam, maktu üzerinden nısıf alınır. Birden ziyade davanın birleştirilerek veya müstakil olarak bakılması halinde üçüncü ve müteakip davalar için taallûk ettiği her davadan alınacak ücretin sırası ile 1/3, 1/4, 1/5... ilh. nisbet dairesinde zammiyle istifa olunur” ifadesi yer almıştır.
(17 ) 1954 yılı AAÜT’nin 11’inci maddesinde; “Aynı avukat tarafından, mahkemede bir davanın takibi sırasında mütekabilen bir dava ikame edildiği veya diğer bir mahkemeden gönderilen davanın bu dava ile birleştirilerek bakılmasına devam olunduğu takdirde her davadan ayrı ayrı ücret alınır.” ifadesi yer almıştır.
1959 yılı AAÜT’nin 7’nci maddesinde ise; “Aynı avukat tarafından mahkemede bir davanın takibi sırasında mütekabil bir dava ikame edildiği veya diğer bir davanın dava ile birleştirilerek rüyetine devam olunduğu takdirde her davadan ayrı ücret alınır.” ifadesi yer almıştır.
(18) Dan. 2.D. 04.03.2020 tarih ve E: 2018/964, K: 2020/1320 sayılı kararı. (Karara UYAP üzerinden 06.10.2022 tarihinde ulaşılmıştır.)
(19) Bu konuda yargı uygulamasına ilişkin kararlar hakkında bkz.BALCI, a.g.m.
(20) Duruşmalı işlerde bu şekilde avukatlık ücretine hükmedilmesi için dosyaya ilişkin tüm duruşmaların aynı gün aynı mahkemede yapılması gerekir. (AAÜT md. 22/son cümle).

Yorumlarınızı Bize Yazınız

Soru Sor