Vergi, Maliye, Ekonomi, Sosyal Güvenlik, Ticaret Hukuku Hakkındaki Herşey

Araştırmalar

Yavuz AKBULAK
Yavuz AKBULAK
536OKUNMA

Vergi sorunlarında yeni bir uluslararası organizasyon kurmanın vakti geldi mi? “Dünya Vergi Örgütü”

Vergi sorunlarında yeni bir uluslararası organizasyon kurmanın vakti geldi mi? “Dünya Vergi Örgütü”

Uluslararası vergi politikasının kontrolü Birleşmiş Milletler’e (BM) mi geçiyor? BM Genel Sekreteri Guterres’in geçen Ağustos (2023) ayındaki raporunun ardından, Afrika Devletleri Grubu’nun sunduğu Kararı onaylayan 22 Kasım 2023 tarihli BM Genel Kurulu sonrasında tasavvur edilebilecek senaryo budur. Söz konusu Kararda, hükümetler arası bir organın uluslararası vergi işbirliğine ilişkin bir çerçeve sözleşmesinin (a framework convention on international tax cooperation) görev tanımlarını oluşturması yönünde çağrıda bulunuluyor. Toplam 125 ülke bu kararın lehine oy kullanrken; 48’i aleyhte, 9’u ise çekimser kaldı. Oylamada kaybedenler Avrupa ülkeleri, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Kanada ve Japonya oldu. Oylama, uluslararası vergi politikasının küresel yönetimini şekillendirmede bir dönüm noktası olabilir.

Uluslararası vergilendirmeye ilişkin ilk çalışmalar geçen yüzyılın başında Milletler Cemiyeti tarafından yürütülmüştü. Bu yıl ise, mevcut sistemin temellerini belirleyen dört ekonomistin Çifte Vergilendirme Raporunun (Report on Double Taxation) yüzüncü yılı kutlanıyor: vergilendirme haklarının kaynak ülkeye birincil (sınırlı da olsa) tahsisi ve kalan vergilendirme haklarının ikamet edilen ülkeye tahsisi [primary (albeit limited) allocation of taxing rights to the country of source and residual taxing rights to the country of residence]. Milletler Cemiyeti’nin kapatılmasının ardından mezkûr çalışmalar, Mali İşler Komitesi aracılığıyla OECD (Organisation for Economic Co-operation and Development; Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Örgütü) tarafından yürütülmektedir. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Marshall Planı’nı yönetmek üzere 1960’lardan günümüze kadar kurulan OECD, son on yılların küreselleşmiş ekonomisinin kirişini inşa etmek için Model Vergi Sözleşmesi ve Transfer Fiyatlandırması Kılavuzları’ndan (Model Tax Convention and the Transfer Pricing Guidelines) yararlanmıştır. 2008 finans krizi ve vergilendirme de dâhil olmak üzere sistemik açıdan önemli sorunların G20 tarafından devralınması ile birlikte, OECD üyesi olmayan ülkelerin de karar alma sürecine kademeli olarak dâhil edilmesiyle, çalışmanın hem içeriğinde hem de yönetiminde bir değişim yaşanmıştır.

G20’nin himayesi altında, vergi cennetlerinin diğer ülkelerin talebi üzerine bilgi alışverişinde bulunma taahhüdüyle vergi amaçlı bankacılık gizliliği kaldırılmıştır. Obama yönetiminin Amerika Birleşik Devletleri’ne gelişi ve Yabancı Hesaplar Vergi Uyum Yasası’nın (Foreign Account Tax Compliance Act-FATCA) uygulamaya konulmasıyla birlikte, banka hesap bilgilerinin otomatik olarak alınıp verildiği mekanizma olan Müşterek Raporlama Standardının (Common Reporting Standard) uygulamaya konulması için gerekli temeller atılmıştır. Ayrıca G20’nin talebi üzerine OECD, çokuluslu şirketlerin vergilendirilmesi konusunu ilk olarak Matrah Aşındırma ve Kâr Transferi (base erosion and profit shifting-BEPS) projesi aracılığıyla ve günümüzde de İkili Sütun (Two Pillars) adı verilen çalışma marifetiyle ele almıştır. İkinci Sütun (yani küresel asgari vergi) giderek artan sayıda ülkede uygulanırken (ABD ve Çin’in bu konuda ne yapacağına dair belirsizlik varken), Birinci Sütunun yakın zamanda gün ışığına çıkması pek mümkün görünmemektedir.

Kurumsal yönetişim açısından bakıldığında ise, hem vergi şeffaflığı hem de çokuluslu şirketlerin vergilendirilmesine ilişkin çalışmalar, yüzden fazla ülkenin eşit düzeyde katılımıyla kapsayıcı bir ortama sahiptir. Üye olmayan ülkelerden birçok yetkili, kararların alındığı komitelerde ve bürolarda kilit roller üstleniyor ve teknik destek, artık üye olmayan ülke yurttaşlarını da içeren OECD Sekreterliği tarafından sağlanıyor. Ancak tüm bunlar yeterli olmamış gibi görünüyor. Bir yandan alınan önlemlerin yeterince ciddiye alınmaması ve en etkili ülkeler lehine algılanan yorumlar sıklıkla öne sürülüyor; beri yandan, işin veya karar alma süreçlerinin gündemini belirleyecek güce veya fikir birliğine sahip değilseniz, tek başına katılım fırsatının da yeterli olmadığı söyleniyor.

Bu bağlamda ve aynı zamanda bazı sivil toplum kuruluşlarının itici iletişimleri sayesinde, çoğu kişinin hemen tarihi olarak adlandırdığı 22 Kasım gerçekleşti. Ama gerçekten öyle mi? Bu “gerçek bir zafer” mi olacak, yoksa gerçeklik bir Pirus zaferini mi ortaya çıkaracak? Deneyimler, en gelişmiş ülkelerin katılımı olmadan küresel kuralların belirlenemeyeceğini göstermektedir. Buradaki somut risk, tanımı gereği her türlü ilerlemeyi engelleyen farklı konumların kutuplaşmasıdır. “Tarihi” olan 22 Kasım 2023 oylaması değil, önümüze çıkan fırsattır. Daha önce bahsettiğimiz Milletler Cemiyeti günlerinde olduğu gibi, belki de birkaç on yıl önce Vito Tanzi’nin öngördüğü yeni bir uluslararası örgüt (“Dünya Vergi Örgütüne İhtiyaç Var mıdır?”) yaratmanın zamanı gelmiştir [Daha iyi bir isim olmadığı için Dünya Vergi Örgütü (World Tax Organization)]: Ne BM ne de OECD olan, bir dünya savaşının küllerinden değil, ortak ve katılımcı bir yoldan doğan bir organizasyon. Önümüzdeki yıllarda ekonomik, sosyal ve teknolojik ilerlemeye yön verecek yeni bir küresel vergi altyapısı oluşturmak amacıyla hızlı ve etkili bir şekilde çalışmasını sağlayacak kurallara sahip yeni bir uluslararası organizasyon.

Yorumlarınızı Bize Yazınız

Soru Sor