Vergi, Maliye, Ekonomi, Sosyal Güvenlik, Ticaret Hukuku Hakkındaki Herşey

Vergi

Murat YILDIRIM
Murat YILDIRIM
1485OKUNMA

Vergi incelemesine ibraz edilmeyen defter ve belgelerin vergi mahkemelerine sunulması – 2

Öncelikle, vergi incelemesinden gizlenmiş defter ve belgelerin vergi mahkemelerine sunulmasına yönelik ilk yazımızı özetleyelim:

Defter ve belgelerini vergi incelemesine ibraz etmeyen mükelleflerin tüm KDV indirimleri reddedilmektedir. Bu reddetme, bunları gizleyen mükelleflerin vergi yasalarında yer alan KDV indirim şartlarını taşımadıkları karinesinden kaynaklanmaktadır. Diğer yandan, vergi yasalarında, defter ve belgelerini gizleyen mükelleflerin “KDV indirim şartlarını taşımadıkları kabul edilir” veya “KDV indirimleri geçersiz sayılır” gibi bir hüküm de bulunmamaktadır. Öyleyse bu geçersiz sayma, yasadan doğan bir kesin karineden değil, olayın yorumuna dayalı bir adi karineden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle de, mükellefler tarafından vergi mahkemelerine defter ve belgelerin sunulması suretiyle bu karinenin çürütülmesi mümkündür. Danıştay bağlayıcı İBK kararı ile de, defter ve belgelerini vergi incelemesine ibraz etmeyen mükelleflerin bunları vergi mahkemelerine sunmaları halinde, bunların yargılamada dikkate alınmasının zorunlu olduğuna hükmedilmiştir.

Konumuza kaldığımız yerden devam edelim:

Mahkemelerin defter ve belgeleri dikkate alarak karar vermesi gerekmektedir

Vergi inceleme elemanları, defter ve belgelerini gizleyen mükelleflerin Yasada yer alan KDV indirim şartlarını taşımadan KDV indirimi yapmış oldukları gerekçesiyle KDV indirimlerini reddetmektedir.

İncelemeye dayalı tesis edilen işlemlere göre, yasalarda indirim için ne kadar şart varsa, mükellefler de o kadar şartı ihlal etmiş demektir. Yani defter ve belgelerini gizleyen bir mükellefin hem alış faturaları yoktur, hem alış faturaları sahtedir, hem alış faturalarında KDV’ler ayrı şekilde gösterilmemiştir, hem alış faturaları ticari defterlerine kaydedilmemiştir, hem de diğer şartlar noksandır.

Vergi mahkemesi, tarhiyata yol açmış her bir KDV indirimi bakımından, indirim şartlarının tamamının sağlandığına kanaat getirirse, ilgili verginin iptaline hükmedebilecek; tek bir şartın dahi noksan olması, iptal isteminin reddi ile sonuçlanabilecektir. (Gereken şartlar, kimi indirimler için sağlanıyor, kimileri için sağlanmıyorsa, davalar da kısmen iptal kısmen ret kararları ile sonuçlanabilecektir.)

Defter ve belgeler üzerinde yapılacak araştırmanın büyük kısmı, mahkemelerin delilleri inceleyerek, kendi tespit ve hukuki değerlendirmeleri ile doğrudan sonuçlandırılabilecek durumdadır.

Bir örnek verirsek; mükellefin yıl içinde yaptığı KDV indirimlerinin 200 adet alış faturasına dayandığını varsayalım. Mahkeme, defter ve belgeler üzerinde yapacağı araştırmada, sunulan belgeler arasında bu faturaların mevcut ve ticari defterlere kaydedilmiş olduğunu tespit ettiğinde, (belgelerin sahtelik ihtimali dışında) dava da büyük oranda aydınlatılmış olacaktır. Alış faturaları düzenleniş tarihlerine göre sıralanmış olan davacı mükellefin kayıt düzeni üzerinde yapılacak bu türden bir araştırma, 1- 2 saatlik bir zaman diliminde tamamlanabilecektir.

Mükellefin alış faturalarının 200 adet değil de 20.000 adet gibi, teker teker kontrol edilmesine imkan bulunmayacak sayılarda olması durumunda da Mahkemenin yapacağı araştırmanın yanı sıra vicdani kanaati önem kazanmaktadır. Bu konuda yapılacak belge düzeni araştırmasında, yüksek tutarlı faturalarda ve ayrıca vicdani kanaate yeter sayıda rassal tespit edilen faturalarda sorun görülmemesi halinde, (belgelerin sahtelik ihtimali dışında) mükellefin yasadaki şartları taşımaksızın KDV indirimi yaptığı tespitine dayalı tesis edilen işlemlerin hukuka aykırı olduğu sonucuna varılabilecektir. Rassal olarak yapılan bu araştırmada kimi indirimler için şartların taşındığı, kimi indirimler bakımından ise en az bir şartın noksan olduğu anlaşılırsa, uygulanacak yöntem, usul ekonomisi ve tarh zamanaşımı da gözetilerek ayrıca takdir edilmelidir.

Mükellefin KDV indirimleri arasında, binek otomobil alış faturasına veya muhteviyatı gelir/kurumlar vergisi bakımından yasaklanmış bir faturaya dayanan KDV bulunması gibi hallerle ancak nadiren karşılaşılabilecektir. Hukuki bir sorun olan bu tür durumların da mahkemelerce tespit edilebileceği ve bu suretle KDV indiriminin reddine dayalı olarak yapılan tarhiyatın hukuka uygunluğuna kanaat getirilebileceği tabidir.

Bu davaların konusu, mükelleflerin KDV indirimlerinin reddine dayalı olarak yapılan KDV tarhiyatları olduğundan, davaların aydınlatılmasında, mükelleflerin KDV matrahlarının doğruluk taşıyıp taşımadığı, kayıt dışı hasılat elde edip etmediği, amortismanları doğru ayırıp ayırmadığı, kazancının vergiden istisna olup olmadığı,  genel yönetim giderlerinin işletmeyle alakalı giderler olup olmadığı gibi konularda araştırma veya inceleme yapılmaması gerekmektedir. Bu anlamda, davacının satış faturalarının teslim alınmasına da gerek bulunmayabilecektir.

Davada vergi idaresinden görüş istenilmesi zorunludur

İBK Kararı, olaydan vergi idaresinin de haberdar edilerek görüşünün sorulmasını zorunlu tutmaktadır. Zaten işin doğası da, bir tarafın dosyaya sunduğu delillere ilişkin olarak, diğer tarafa bu delilleri inceleme; iddia ve savunmalarını dava dosyasına sunma imkanı tanınmasını gerektirmektedir.

İdareden görüş istenilmesi, mahkemece bir ara karara hükmedilerek, idareye defter ve alış faturalarının asıllarının veya birer örneğinin gönderilmesi ve KDV indirimlerine ilişkin tespit ve değerlendirmeleri sorularak makul bir süre tanınması suretiyle sağlanabilecektir.

Vergi idaresi, davacı mükellefin KDV indirim şartlarını taşımadığı yönündeki tespit ve değerlendirmelerinden oluşan görüşünü, verilen süre içerisinde mahkemeye sunmalıdır. Örneğin, defter kayıtlarında indirilecek KDV olarak yer alan bir kayda tekabül eden alış faturasının mevcut olmadığı, fatura alınmış bir mükellef hakkında sahte belge düzenleme yönünde rapor/inceleme/tespit bulunduğu, defter kayıtlarındaki sonuç hesaplarından daha yüksek bir tutarda indirilecek KDV beyan edildiği gibi tespitler, mahkemeye sunulmuş olmalıdır.

Konuya ilişkin İBK kararı vergi idaresi üzerinde de bağlayıcıdır. Bu nedenle de idarenin; mükellefin defter ve belgelerinin mahkemeye sunulamayacağı, bunlara ilişkin görüş beyan etmelerinin mümkün olamayacağı, bu durumun ancak vergi incelemesinin konusunu oluşturacağı gibi, defter ve belgelere ilişkin görüş sunmak yerine aksi yönde savunma yapması, faydasız olmanın da ötesinde, bağlayıcı hükme aykırı olacaktır.

Vergi idaresinin davalı olduğu bir davada savunma yapma zorunluluğu bulunmadığı gibi, davacı tarafından mahkemeye sunulmuş delillere ilişkin görüş beyan etme zorunluluğu da bulunmamaktadır. Diğer yandan, ilgililerin bu suretle kamu alacaklarının yeterince iyi savunulmamasına yol açması, görevin ifası anlamında sorumluluk doğurabilecektir.

Vergi idaresinin görüşünün sorulması, adil yargılama bakımından son derece önemli olmakla birlikte, idarenin görüş belirtmemesi, mahkemenin resen araştırma yükümlülüğünü ortadan kaldırmamaktadır.   

Davayı aydınlatacak bilgi ve belgeler vergi idaresinden istenilmelidir

Davayı aydınlatacak nitelikte olan, vergi idaresi uhdesinde olup dava dosyasında mevcut bulunmayan veya mahkemenin vakıf olmadığı bilgi ve belgelerin vergi idaresinden istenilmesi gerekmektedir.

Bu konuda istenilmesi gereken en önemli bilgi, mükellefe fatura düzenleyen mükellefler hakkında sahte belge düzenleme yönünde tanzim edilmiş bir rapor bulunup bulunmadığıdır. En önemli belge de, bu rapor veya raporların kendisidir.

İdarenin bu türden bir ara karar gereğini yerine getirmesi zorunlu mudur? Bu durum, mahkemenin konuya bakışına göre değişecektir.

Eğer mahkeme, davalı idareyi davacı mükellef aleyhine delil sunmaya zorlamayı uygun görmez ve bunu idarenin takdirine bırakırsa, idarenin ara karar gereğini yerine getirme zorunluluğu bulunamayacaktır. Bu durum mahkemenin vereceği ara kararda, “ara karar gereğinin yerine getirilmemesi halinde dosyada mevcut bilgi ve belgelere göre karar verileceği hususunun davalı idareye tebliğine” şeklinde bir ibare ile vurgulanabilmektedir. (Bu kararlara uyma konusunda mahkemenin idareyi serbest bırakması, ilgililerin kamu alacaklarının savunulmasına yönelik sorumluluğunu elbette ortadan kaldırmamaktadır)

Ara kararda yukarıda bahsettiğimiz türden bir ibare yer almaz veya karar gereğinin yerine getirilme zorunluluğuna işaret eden bir ibare bulunursa, vergi idaresi, istenen bilgi ve belgeleri sunmak zorundadır. Aksi durum mahkeme kararının gereğinin yerine getirilmemesi anlamına gelerek ilgililerin cezai sorumluluğuna yol açabilecektir.

Vergi idaresinden ancak idare uhdesinde olup dava dosyasında bulunmayan veya mahkemenin vakıf olmadığı bilgi ve belgeler istenilmelidir. Örneğin, dava dosyasında bulunan alış faturalarının yine dava dosyasında bulunan ticari defterlere kaydedilip kaydedilmediği, faturalarda KDV tutarının satış bedelinden ayrı şekilde gösterilip gösterilmediği gibi hususların (görüş sorulması haricinde) davalı idarece açıklığa kavuşturulmasının istenilmemesi; bu konuların mahkeme tarafından aydınlatılması, gerekmesi halinde de bilirkişiye başvurulması gerekmektedir.

Vergi idaresinden vergi incelemesi yapması istenilmemelidir

Mükelleflerin defter ve belgelerini vergi mahkemesine sunduğu durumlarda, vergi idaresinden bu defter ve belgeler üzerinde vergi incelemesi yapılmasının ve hazırlanacak raporların belli bir süre içerisinde mahkemelere sunulmasının istenilebildiği görülmektedir.

Bu usul yöntemine katılmamaktayız.

Vergi incelemeleri, başta amaç ve usulü olmak üzere, VUK’ta kapsamlı şekilde tarif edilmiş işlemlerdir. Kanaatimizce, bu incelemelere vergi davalarını aydınlatma amacı atfedilmesi, incelemelerin Yasadaki düzenleniş amacına uygun düşmemektedir.

Mahkeme kararı uyarınca yapılan vergi incelemeleri sonucunda mükellef hakkında başkaca vergilerin de tarh edilmesi, vergi cezalarının kesilmesi, bir kısım vergi suçlarına rastlanılarak, zaten gizleme fiilini işlemiş olan mükellef/temsilci/sorumlu hakkında yeni bir suç duyurusunda bulunulması ihtimal dâhilindedir. Bu nedenle de, mahkemelerin vergi idaresinden vergi incelemesi yapmasını istemesi, iptal davası açan mükellefin durumunun kötüleşmesi ve hatta cezalandırılması sonucunu doğurabilecektir.

Vergi idaresi tarafından davacı hakkında vergi incelemesi yapılması istemiyle verilmiş ara kararlar bağlayıcılığı olamayacaktır. Mahkemeler, davayı aydınlatabilecek her türlü bilgi ve belgeyi isteme yetkisine elbette haizdirler. Altını önemle çizmek gerekir ki, bir mükellef hakkında vergi incelemesi yaptırılması yönünde verilecek kararlar, idareden bilgi ve belge isteme yetkisi kapsamına girmemektedir. Hangi mükellefin vergi incelemesine tabi tutulacağı konusunda idarenin takdir yetkisi bulunmaktadır. Yürütme erkinin, ancak mükellefin ödediği vergilerin doğruluğunu araştırma maksadıyla ve kamu yararı gözeterek kullanabileceği bu takdir yetkisine, mahkemece belirli bir kimsenin vergi incelemesine tabi tutulmasına karar verilmesi suretiyle müdahale edilemeyeceği tabidir.

Davacı mükellef hakkında vergi incelemesi yapma yönünde irade göstermiş ancak mükellefin defter ve belgelerini elde edememiş olan vergi idaresi, defter ve belgelerin vergi mahkemesine sunulduğunu öğrenmesi üzerine, bunları alarak yeni bir inceleme başlatma yönünde irade gösterebilecektir. Sahte fatura kullanımı gibi amaç zaten hâsıl olmuş kimi incelemeleri göz ardı edersek, idarenin kamu yararı gözeterek bu suretle yeni bir inceleme başlatması, daha tutarlı bir davranış olacaktır.

Bu türden bir incelemenin yapılacak olması halinde, konunun mahkemece bekletici mesele yapılması ve buna ilişkin tanzim edilecek inceleme raporundan süre gelen davada da yararlanılması söz konusu olabilecektir. Bu konuda vergi mahkemesi ile vergi idaresinin mutabakat sağlaması önemlidir. Bahse konu durum, mahkemece verilecek bir ara kararla vergi idaresine mükellef hakkında inceleme yapılıp yapılmayacağının sorulması ve inceleme yapılacak olması halinde defter ve belgelerin mahkemeden talep edilebileceğinin duyurulması suretiyle gerçekleşebilecektir.

Vergi incelemesi Yasaya göre ancak tarh zamanaşımı süresi içerisinde yapılabileceğinden, bu süre dolduktan sonra hiçbir suretle vergi incelemesi yapılmamalıdır.

Konunun nihai çözümünün, tarh zamanaşımının vergi davaları karşısındaki durumuna yönelik bir yasal düzenleme ile sağlanabileceğini de vurgulayarak, kendi değerlendirmelerimizden oluşan ve kendi içinde tutarlı olmasını ümit ettiğimiz bu yazımızı noktalamış olalım.

Not:

Defter ve belgelerini ibraz etmeyen mükellefler hakkında sahte belge düzenleme yönünde tesis edilen işlemler, harici verilerle yapılan incelemelere dayandığından, yazımızın kapsamı dışındadır.

Yorumlarınızı Bize Yazınız

Soru Sor