Uluslararası elektronik hizmet ve Katma Değer Vergisi
Uluslararası elektronik hizmetin vergilendirilmesinde basitleştirilmiş mükellefiyet
Tüm diğer ülkeler gibi Türkiye de elektronik ticaretin gelişimi ile birlikte özellikle bu ticaretten kaynaklanan katma değer vergisinin tahsili bakımından önemli güçlüklerle karşı karşıya kalmışlardır.
Özellikle nihai tüketici gerçek kişilerin internet üzerinden dijital olarak temin ettikleri hizmetlerin üzerinden KDV’nin hesaplanması, beyan edilip ödenmesi en sıkıntılı noktalardan birisiydi.
Elektronik ortamda yurt dışından alınan malların vergilendirilmesi çok fazla sıkıntı yaratmamakta, mallar her hâlükârda gümrükten geçeceği için, gümrük aşamasında vergilendirilmesi mümkün olabilmektedir. Oysaki dijital olarak edinilebilen hizmetler için böyle bir imkân söz konusu değildi. KDV, hizmeti alan nihai tüketici gerçek kişi tarafından hizmet bedeli üzerinden hesaplanıp ödenmek durumundaydı.
Sorunun çözümüne yönelik olarak OECD tarafından hazırlanan Katma Değer Vergisi Uygulama rehberi bir ülkede işyeri veya kanuni temsilcisi olmaksızın o ülkeye elektronik ortamda hizmet satan işletmelerin o ülkede mükellefiyet tesis ederek teslimleri üzerinden hesaplayacakları katma değer vergisini basitleştirilmiş yöntemle beyan edip ödeyebileceği önerisini getirdi. Birçok ülke de bu öneri çerçevesinde KDV sistemlerinde gerekli değişiklikleri yaparak bu öneriyi hayata geçirdi.
Türkiye, 28 Kasım 2017 tarihli ve 7061 sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 41. maddesiyle Katma Değer Vergisi Kanununun 9. maddesinin (1) numaralı fıkrasında değişiklik yapmış, Türkiye’de ikametgâhı, işyeri, kanuni merkezi ve iş merkezi bulunmayanlar tarafından katma değer vergisi mükellefi olmayan gerçek kişilere elektronik ortamda sunulan hizmetlere ilişkin katma değer vergisinin, bu hizmeti sunanlar tarafından beyan edilip ödeneceği, Maliye Bakanlığının elektronik ortamda sunulan hizmetlerin kapsamı ile uygulamaya ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkili olduğu hükmünü getirmiştir.
Buna göre Türkiye’de ikametgâhı, işyeri, kanuni merkezi ve iş merkezi bulunmayıp, Türkiye’de KDV mükellefi olmayan gerçek kişilere bir bedel karşılığında elektronik ortamda hizmet sunanlar, bu hizmetlere ilişkin KDV’yi, “Elektronik Hizmet Sunucularına Özel KDV Mükellefiyeti” tesis ettirmek suretiyle beyan edebileceklerdir. Müşteriden bedel talep etme, söz konusu hizmete ilişkin genel şartları belirleme yetkisi veya hizmeti ifa etme yükümlülüğü bulunanlar, elektronik hizmet sunucusu olarak kabul edilmektedir.
Bu kapsamdaki hizmet sunucularının, hesapladıkları KDV’yi 3 no.lu KDV Beyannamesi ile beyan edecekler. KDV beyannamesini vermeye başlamadan önce, Gelir İdaresi Başkanlığının www.digitalservice.gib.gov.tr adresinde yer alan formu doldurmaları gerekiyor.
Söz konusu formun elektronik ortamda doldurulması sonrasında Büyük Mükellefler Vergi Dairesi hizmet sunucusu adına “Elektronik Hizmet Sunucularına Özel KDV Mükellefiyeti” tesis etmektedir.
Bu kapsamdaki mükelleflerden ayrıca işe başlama bildirimi aranmamakta, beyannamelerini meslek mensuplarına imzalatma zorunluluğu ve Vergi Usul Kanunu uyarınca defter tutma zorunluluğu bulunmuyor.
Konu ile ilgili olarak çıkarılan Genel Tebliğde, elektronik hizmet sunucusunun açıkça belirtilmediği ve bu durumun taraflar arasındaki sözleşmeye yansıtılmadığı, düzenlenen fatura ve benzeri belgelerde hizmete ve elektronik hizmet sunucusuna ilişkin bilgilere açıkça yer verilmediği hallerde, elektronik ortamda sunulan hizmetlere ilişkin KDV’nin, elektronik hizmet sunumuna aracılık edenler tarafından beyan edilip ödeneceği ifade edilmektedir. Ancak hizmet sunumuna aracılık edenlerden kastın ne olduğu Tebliğden çok da fazla anlaşılmamaktadır.
Katma değer vergisi hesaplanırken elektronik olarak temin edilen hizmetin tabi olduğu oran esas alınmaktadır.
Hizmet sunucularının Türkiye’de satın aldıkları mal ve hizmetlerle ilgili olarak yüklenmiş oldukları KDV’yi satışını yaptıkları hizmet ile ilişkili olmak kaydıyla indirim konusu yapmaları da mümkün bulunmuyor.
Hesaplanan KDV, takvim yılının aylık vergilendirme dönemleri itibariyle, vergilendirme dönemini takip eden ayın yirmi dördüncü günü akşamına kadar, internet vergi dairesi aracılığıyla ve 3 no.lu KDV Beyannamesi ile Türk Lirası cinsinden beyan edilmeli, beyan edildiği ayın yirmi altıncı günü akşamına kadar ödenmelidir.
Bedelin döviz olarak hesaplanması halinde ise, vergiyi doğuran olayın meydana geldiği günkü Resmî Gazetede yayımlanan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası döviz alış kuru üzerinden Türk parasına çevrilerek üzerinden KDV hesaplanmalıdır.
Konu ile ilgili tebliğde ayrıca KDVK’nın (9/1). maddesinde yer alan elektronik ortamda sunulan hizmetlere yönelik beyan yükümlüğüne ilişkin düzenlemelere uymayanlar hakkında, VUK’un vergi cezalarına dair hükümlerinin uygulanacağının tabii olduğu ifade edilmektedir.
Basitleştirilmiş mükellefiyet sisteminin değerlendirilmesi
Bu sistemin yumuşak karnı nasıl uygulanacağına ilişkindir. Türkiye’de bir işyeri veya temsilcisi bulunmayan bir işletmenin söz konusu katma değer vergisini beyan edip ödemesi nasıl sağlanacaktır? Burada vergi idaresine önemli bir görev düşmektedir. Tebliğde beyan edilmeyen vergilerle ilgili olarak Vergi Usul Kanunundaki cezaların uygulanacağı belirtiliyor.
Ancak sorun bu cezaların uygulanabilip uygulanamayacağı noktasındadır.
Söz konusu 3 no.lu beyanname kapsamında ne kadar bir KDV’nin yıllık olarak beyan edilip ödendiği bilgisi maalesef kamuoyuna açıklanmamaktadır. Bu nedenle bu kapsamda ne kadarlık bir verginin toplandığını bilmiyoruz.
Ancak Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma istatistikleri yapılan ithalat tutarları bakımından bir fikir vermektedir. Türkiye’nin yıllar itibariyle uluslararası dijital olarak sunulabilen hizmet ithalat tutarları ABD doları olarak, ortalama döviz kuru üzerinden TL karşılığını da içerecek şekilde aşağıdaki gibidir.
YILLAR | İTHALAT TUTARLARI | |
ABD DOLARI | TL KARŞILIĞI | |
2010 | 4.581.000.000 | 6.914.103.300 |
2011 | 5.081.000.000 | 8.705.023.250 |
2012 | 5.390.000.000 | 9.881.217.500 |
2013 | 9.822.000.000 | 19.192.188.000 |
2014 | 10.958.000.000 | 24.421.546.700 |
2015 | 10.415.000.000 | 27.313.337.500 |
2016 | 10.942.000.000 | 35.218.468.300 |
2017 | 11.792.000.000 | 42.988.325.600 |
2018 | 11.564.000.000 | 52.343.867.800 |
2019 | 12.211.000.000 | 68.509.815.500 |
2020 | 12.758.000.000 | 87.910.274.800 |
2021 | 14.574.000.000 | 154.267.247.400 |
2022 | 15.975.000.000 | 255.818.058.750 |
Kaynak: unctad.org
Hizmet sunucularının bu vergiyi beyan edip ödemelerini sağlamanın, ödemeyenlere yaptırım uygulamak için Gelir İdaresinin dijital hizmet temini ile ilgili veri akışını ve bu hizmet bedellerinin ödenmesi ile ilgili para transfer akımını takip etmesi gerekmektedir. Bunun için Bilgi Teknolojileri İletişim Kurumu, Telekomünikasyon şirketleri ve banka ve ödeme şirketleri gibi finans kuruluşları ile iş birliği içerisinde olması gerekir.
Gelir İdaresi ayrıca uluslararası bilgi değişimi ve karşılıklı yardımlaşma anlaşmaları çerçevesinde diğer ülke vergi idareleri ile iş birliği yoluna gidebilir. Türkiye’nin taraf olduğu ikili ve çok taraflı anlaşmalar bunun için geniş imkanlar sağlamaktadır. Gelir İdaremizin bu imkanları en etkin bir şekilde kullanarak söz konusu verginin beyanı ve ödenmesini güvence altına alması gerekiyor.
Sonuç
Türkiye’ye yurt dışından dijital olarak hizmet ithalatı tutarı hızlı bir şekilde artıyor. Bu hizmetlerin katma değer vergisine tabi tutulması ülkemizde üretilen benzer hizmetlerin rekabet eşitsizliği ile karşı karşıya kalmaması bakımından önemlidir.
Ayrıca giderek büyüyen bu ticari alan Hazine bakımından önemli bir vergi geliri kaynağıdır.
Gelir İdaremizin bu vergileri etkin bir şekilde topladığını yayınlayacağı istatistiki bilgilerle kamuoyuna açıklaması gerekir. Ancak bu şekilde vergi toplarken kamuoyu desteğini arkasına alabilir.
(ICT Media dergisinin Mayıs 2024 sayısında yayınlanmıştır.)