Vergi, Maliye, Ekonomi, Sosyal Güvenlik, Ticaret Hukuku Hakkındaki Herşey

Vergi

Nazmi KARYAĞDI
Nazmi KARYAĞDI
14905OKUNMA

Türkiye’nin Vergi Rekortmeni “Öztürk Ailesi”

Her yıl Nisan ayı içinde bir önceki yıl kazançlarına göre Türkiye genelinde en fazla gelir vergisi ödeyen gerçek kişiler vergi rekortmeni ya da son yıllardaki tabiriyle “vergi şampiyonu” olarak açıklanmakta.

Bu yılın vergi rekortmeni ünlü bir aile değil. Aslında bu yılın rekortmeni neredeyse 1990’ların başından beri değişmeksizin hep aynı aile : Öztürk Ailesi.

Öztürk ailesi aslında hayali bir isme sahip olsa da gerçekte milyonlarla ifade edilen orta halli bir Türk ailesi. 1985’te Katma Değer Vergisi, 1999’da Özel İletişim Vergisi ve 2002’de de Özel Tüketim Vergisi sayesinde Türk Vergi Sistemi gelir üzerinden vergi alan bir sistem olmaktan çıkıp harcama üzerinden vergi alan bir sistem haline dönüştü. İşte o günden beri Öztürk ailesi hep vergi rekortmeni.

Kişisel düşüncemize göre dolaylı vergilerin egemenliğindeki Türk Vergi Sisteminde vergi adaleti ciddi bir biçimde sorgulanmalıdır. Bu sistemde artık “kazanan değil harcayan vergi öder” ilkesi geçerli hale geldiği için bu rekortmenlik de yapılması zorunlu hale gelen gelir vergisi reformu ile bir an önce değiştirilmelidir.

İndirim, istisna, muafiyetler ve en önemlisi de kayıt dışı ekonomi nedeniyle gelir üzerinden alınan vergiler son 30 yılda çok ciddi bir şekilde erozyona uğradı. 1980’lerin başında %65-70 civarında gelir ve kazanç üzerinden vergi alınırken günümüzde aynı oranda dolaylı vergi tahsil edilir hale gelindi.

En Zengin ile En Fakir Arasındaki Dolaylı Vergi Yükü Farkı %3,69

Türkiye İstatistik Kurumu’nca en son yayınlanan “2010 yılı Hanehalkı Bütçe Araştırması” verilerinden hareketle yaptığımız hesaplamaya göre en alt gelir grubu içinde yer alan bir aile yıllık harcamasının %14,14’ü oranında dolaylı veri öderken, orta gelir grubundaki bir aile %16,35 oranında en üst gelir grubundaki bir aile ise %17,83 oranından dolaylı vergi ödemekte.

Gelir üzerinden alınan vergilerde artan oranlılık nedeniyle vergide adalet sağlanırken, yani klasik deyimle “çok kazanandan çok az kazanandan az” vergi alınırken harcama üzerinden alınan vergilerde, ailelerin vergili ya da vergisiz ürün ve hizmetler için yaptığı harcamaların kompozisyonuna göre neredeyse aynı oranda vergi ödemeleri sözkonusu olmakta.

Nitekim 2010 yılında en zengin aile ile en fakir aile arasında harcama vergileri arasındaki oran farkı sadece %3,69 (%17,83 - %14,14 =) olarak gerçekleşti.

Özel Tüketim Vergisi Yoksul Kesimin Üzerinde

Alkollü içecekler, tütün ve tütün mamulleri, akaryakıt ürünleri ve madeni yağ, doğalgaz, LPG, buzdolabı, çamaşır makinası, fırın, ısıtıcı, klima, televizyon, ses kayıt cihazları, kamera gibi dayanıklı tüketim malları, bakım ürünleri, otomobil, motosiklet, mobil telefon cihazları üzerinden üretim aşamasında ödenen ve fiyat içerisinde tüketiciye yansıtılan ÖTV’de yükün büyük kısmı yoksul kesimin üzerinde.

ÖTV’ye tabi ürünlerin satın alımında en düşük gelirli kesim toplamda %38,53 oranında vergi öderken en zengin kesim %38,18 oranında vergi ödemekte. Orta gelir düzeyinde olan bir ailenin vergi yükü oranı ise %36,07.

Türkiye’de Hanehalkının Efektif KDV oranı %9,8

Ülkemizde KDV oranları ürün ve hizmetlerin türüne göre %1, %8 ve %18 olarak uygulanmakta. TÜİK 2010 Hanehalkı Bütçe Araştırması verilerinden hareketle yaptığımız hesaplamaya göre ortalama bir Türk ailesinin harcamalarındaki Katma Değer Vergisi vergi yükü oranı %9,8’dir.

Toplam harcamalarda ilk sırada konut ve kira harcamaları, ikinci sırada gıda ve alkolsüz içecekler, üçüncü sırada ise ulaştırma giderleri yer almaktadır. Kira harcamalarının KDV’ne tabi olmaması gıda harcamalarının ise büyük bir çoğunlukla %8 oranına tabi olması nedeniyle ailelerin efektif KDV yükü %9,8’e inmektedir.

(Bu yazı, yazarımızın VERGİALGI’da yayımlanan ilk yazısı olup 8.7.2012 taarihinde sitemizde yayımlanmıştır.)

Yorumlarınızı Bize Yazınız

Soru Sor