Trump döneminde küresel ticaretin ve yatırımların rotası
ABD’de bir dönem sonra başkanlık seçimini yeniden kazanan Donald Trump’ın görevi devralacağı 2025 başından itibaren ikinci döneminde atması beklenen adımların, bölgesel ve küresel boyutta uluslararası ilişkilerin her alanını etkileyen değişikliklere yol açması beklenmektedir.
Kuşkusuz en belirgin değişiklik uluslararası ticarette, ekonomik ilişkilerde ve ödeme sistemlerinde yaşanacaktır. İkinci dönemine; geniş bir ekip ve uzunca bir dönemdir üzerinde çalışılan projeleri ile hazırlıklı olduğu bilinen Donald Trump’ın, birinci dönemine kıyasla hızlı bir başlangıç yapması, özellikle uluslararası ticaret ve yatırımları ilgilendiren konularda atacağı adımların daha radikal olması beklenmektedir. Birinci dönemi, ABD ile Çin arasında geçen “ticaret savaşları” ile anılan Trump’ın ikinci dönem politikaları; “MAGA-Make America Grate Again” vizyonuna uygun olarak, uluslararası yatırımların adresi ve ticaretin yönü ile ABD dolarının üstünlüğüne dayalı finansal sistemin işleyişiyle ilgili daha keskin kararlar ve uygulamalarla ABD lehine değiştirmeye dönük olacaktır.
Bu yazımızda; Trump politikalarının uluslararası ticaretin, ülkeler arası ikili yada sektörel boyutta yol açacağı spesifik etkilerinden öte bölgesel ve küresel boyutta uluslararası ticaretin ve yatırımlarının yön değiştirmesine muhtemel sonuçlarını değerlendireceğiz.
Trump’ın birinci döneminin özeti
2017 başında birinci başkanlık görevini devralan Trump döneminde, küresel ticaret ve yatırımlara dönük olarak aşağıdaki adımlar atıldı.
- Obama döneminde, Pasifiğin iki yakasından 12 ülkenin imzaladığı TPP-Trans Pasific Partnership anlaşmasından ABD’nin imzası geri çekildi.
- Obama döneminde Avrupa Birliği ile imza aşamasına getirilen TTIP-Transatlantic Trade and Investment Partnership anlaşması imzalanmayıp rafa kaldırdı.
- 1992’de imzalanan Amerika, Kanada ve Meksika’nın taraf olduğu NAFTA-North America Free Trade Area serbest ticaret anlaşması; ABD üreticileri ve çalışanları lehine yapılan değişikliklerle USMC anlaşmasına dönüştürüldü.
- Başta Çin’den gelen mallar olmak üzere diğer ülkelerden yapılan ithalata ilave vergiler getirildi.
Trump’ın birinci döneminde uygulanan politikaların başarılı olup olmadığını anlamak için görev yaptığı 2017-2020 yıllarında ABD’nin Çin ile ticaretinde verdiği dış ticaret açığı rakamlarına bakmak gerekir. ABD aleyhine 2018 yılındaki 418 milyar Dolarlık açığın 2020 yılı sonunda 308 milyar Dolara düşmüş olması ilk bakışta Trump politikalarının başarılı olduğunu göstermekle birlikte, bu düşüşte pandemi döneminde uluslararası ticaretin daralmasının ve lojistik sektöründe yaşanan duraklamanın etkisinin ne olduğuna da bakılması gerekir. Trump döneminde alınan dış ticaret önlemlerine Biden döneminde de devam edilmesine rağmen, 2022 yılında ABD’nin Çin’e verdiği dış ticaret açığı tekrar artışa geçerek 382 milyar Dolara ulaşınca Biden yönetimi, Çin’den ithalata ilave yeni vergiler koymak zorunda kalmıştır.
Esasen genel resme bakıldığında, ABD’nin küresel boyutta serbest ticaret yanlısı bir ülke olduğu söylenemez. ABD’nin halen yürürlükte olan 20 (+ Japonya ile bazı minerallerin ticareti ile sınırlı) serbest ticaret antlaşmasının 12’si (kuzey ve orta ağırlıklı) Amerika kıtasından; 4’ü (İsrail, Ürdün, Bahreyn, Umman) Orta Doğu’dan; ikisi (Güney Kore ve Singapur) Güney Asya’dan; kalan 2 ülke ise Avusturalya ve Fas ile yapılmıştır. Üstelik bu anlaşmalardan bazılarının, ülkelerin jeopolitik konumları nedeniyle ikili siyasi ilişkiler gereği yapılmış anlaşmalar olduğu da bilinmektedir. Oysa Avrupa Birliği’nin (dolayısıyla Birliği oluşturan 27 ülkenin) yürürlükte olan serbest ticaret anlaşması sayısı 78 olup 23 ülke ile de serbest ticaret anlaşması imzalanması görüşmeleri devam etmektedir. Diğer taraftan, 2001’de Dünya Ticaret Örgütü üyesi olan Çin; arada geçen sürede 21 serbest ticaret anlaşmasını uygulamaya koymakla kalmayıp bölgesel ve küresel ticaretini geometrik artıracak önemli adımlar atmakta, çok sayıda yeni anlaşmalar imzalamaktadır. Birkaç örnek vermek gerekirse, bu çerçevede son yıllarda Çin;
- 2013 sonunda duyurduğu, gelinen aşamasında 150’ye yakın ülkenin taraf olduğu ve 2049 yılında tamamlamayı hedeflediği “BRI-Bir kuşak bir yol” projesini; öncelikli gündem maddesi kabul ederek ilerletmektedir.
- Tam üye sayısını artıran, çok sayıda ülkenin üyelik başvuruları nedeniyle yeni üyelik formatının konuşulduğu BRICS oluşumunda etkisini arttırmaktadır.
- Şangay Beşlisi’nin, daha kapsamlı hale getirilerek SCO-Şangay İşbirliği Örgütü’ne dönüştürülen oluşumda liderlik konumunu pekiştirmektedir.
- Pandemi döneminde Avrupa Birliği ile AB-Çin Kapsamlı Yatırım Anlaşmasını imzalayarak; küresel ticarette önde gelen dış ticaret şirketlerinin merkezlerini, dünyada en fazla serbest ticaret anlaşmasına taraf (ve yeni anlaşmalar peşinde) olan Avrupa Birliği ülkeleri olarak belirlemektedir.
Değerlendirme
Trump’ın birinci dönem icraatlarına ve güncel söylemine bakıldığında ikinci dönemine, özellikle uluslararası ticaret, yatırımlar ve finansal konularda hızlı ve radikal adımlarla başlaması bekleniyor. Alınacak kararlarla ABD eksenli yeni bir “korumacılık savaşları” dönemi yaşanacaktır. Doğal olarak başta Çin ve Avrupa Birliği olmak üzere, diğer ülkelerin münferit ya da ülkeler grubu olarak karşı önlemlerine tanık olacağız. Özetle; önümüzdeki dönem artan korumacılığın; küresel serbest ticarete ve uluslararası yatırımların tercihlerine yapacağı etkinin hacmi, küresel ticaretin geleceğini de belirleyici olacaktır. Şüphesiz benzer bir durum uluslararası finansal sistemde de yaşanacak; küresel rezervlerde ve ticarette, ABD Dolarının yerine kendi milli paralarıyla ikili ödeme sistemlerinin kullanımının yaygınlaşması ile alternatif ortak para birimini ikame etme girişimlerinin hızlanması sonucunu da doğuracaktır.