Prof. Barış Bahçeci ile yeni kitabı “Türkiye Devletinin Varoluş Döngüsünde Maliye Teftiş Kurulu 1879-2011” konulu röportaj
Geçtiğimiz haftalarda İmge Kitabevinden yayınlanan ve Türkiye Maliye tarihine önemli bir ışık tutan “Türkiye Devletinin Varoluş Döngüsünde Maliye Teftiş Kurulu 1879-2011” kitabı maliye ile ilgili çevrelerde büyük ilgi gördü.
Biz de VERGİALGI olarak kitabın yazarı Prof. Barış Bahçeci ile bir röportaj gerçekleştirdik.
Söyleşimize geçmeden önce Prof. Bahçeci’yi sizlere kısaca tanıtmak isteriz.
Prof. Dr. Barış Bahçeci, 1979’da Ankara’da doğdu. Ankara Atatürk Anadolu Lisesi’nin ardından 2001 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi.
2007 yılında Ankara Üniversitesi’nde Kamu Hukuku doktoru oldu. Mali Hukuk alanında 2017’de doçentliğe, 2023 yılında ise profesörlüğe yükseldi.
Prof. Barış Bahçeci halen İzmir Ekonomi Üniversitesi Hukuk Fakültesinde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır.
VERGİALGI: Bu kitabı yazma fikri nasıl oluştu?
Prof. Barış Bahçeci: Türkiye mali tarihi ilgi duyduğum bir alan. İzmir Ekonomi Üniversitesi Hukuk Fakültesinden kürsü arkadaşım Doç. Dr. Hüseyin Işık, eski bir maliye müfettişidir. Kurul tarihinin dışarıdan, müfettiş olmayan biri tarafından yazılması için bir çaba içindeydi. Kişisel ricasıyla konuyu incelediğimde konunun aynı zamanda bir Türk Mali Tarihi boyutu olduğunu gördüm ve bu kitabı yazdım.
VERGİALGI: Kitabı hazırlarken nasıl bir araştırma süreci yaşadınız? Ne kadar sürede kitabınızı tamamladınız?
Maliye Bakanlığı arşivi fiilen kapalı olduğu için araştırma zor ve zaman alıcıydı. İki yılı bulan bir süre içinde, 1908’den itibaren meclis tutanaklarının tamamını taradım, devlet arşivinde erişime açık tüm belgeleri elden geçirdim. Yaklaşık yirmi maliye müfettişinden sözlü ya da yazılı olarak bilgi aldım. İşimi en çok kolaylaştıran ise az sayıda da olsa bazı müfettişlerin yazdıkları anılar oldu. Böylece resmi kayıtlarla, gayri resmi tanıklıkları karşılaştırma ve tahlil etme imkânım oldu.
VERGİALGI: Kitabınızın önsözünü “Bu çalışma, hangi meslekten olursa olsun, vatanın gözyaşlarını kendisine dert edinenler için yapıldı.” cümlesiyle tamamlamamışsınız. Maliye Teftiş Kurulu’nun tarihini yazarken sizi en çok etkileyen konular neler oldu?
Bahsi geçen atıf Türkiye’de, yürüttüğü kamu hizmetini kamu yararını sağlama amacıyla ifa eden tüm bürokrasiyi hatta onunla sınırlı olmayan toplumun tüm kesimlerini kapsıyor. Bu kitabı özel olarak maliye müfettişlerini övmek ya da kurulu güzellemek için yazmadım. Maliye Teftiş Kurulu ile aynı anda kapatılan bir başka güzide kurum olan Hesap Uzmanları Kurulunda da, idarenin kolluğun ya da yargının başka birimlerinde de bu kapsayıcı tanımın içine giren çok sayıda kamu görevlisi vardı. Bu insanlar birbirine zıt fikirlere sahip olsa da, kamu yararını gözetmek gibi ortak bir kurumsal değerle çalıştılar. Çoğu kez aynı kurum içinde tam tersine kendi çıkarları doğrultusunda hareket eden meslektaşlarına karşı durmak zorunda da kaldılar. Dolayısıyla atıf duygusal bir bakış içerse de, anlattığım tarih hiç de romantik değil. Tam tersine ortak paydası vatan sevgisi olan bürokratların genellikle hüsranla sonuçlanan ama bitmeyen mücadelelerini anlatıyor.
VERGİALGI: 132 yıllık Maliye Teftiş Kurulu tarihini incelediğinizde ulaştığınız sonuçları nasıl özetlersiniz?
Kitabın başlığında da vurgulamak istediğim gibi Kurul tarihi, Türkiye Devletinin tarihine koşut. Düşüş sürecinde de yükseliş dönemlerinde de. Nitekim 1974 yılında ülke içinde ve dışındaki boyutlarıyla Türkiye Devleti maalesef bir düşüş dönemine girdi. 1990’ların sonu bir başka kırılma noktası olarak bu süreci hızlandırdı. Meclisteki rakip partiler birbirleriyle ilgili yolsuzluk dosyalarını açtılar, meclis soruşturma komisyonlarında çalıştırılan maliye müfettişleri yapılan yolsuzlukları ortaya çıkardı. Sürecin sonunda tüm partiler anlaşıp aynı gün tüm yolsuzluk dosyalarından birbirlerini akladılar. Geriye bu yolsuzlukları ortaya çıkaran maliye müfettişlerinin çabası kaldı. Bir de yolsuzluğa bulaşmış siyasetçiler için ne denli bir tehlike yarattıkları gerçeği. Dolayısıyla ne Maliye Teftiş Kurulu ne de Hesap Uzmanları Kurulu gibi Devletin temel çekirdeğini oluşturan kurumların kapatılması ve görevlerinin bir vergi denetimine indirgenmesi basit, günlük ya da münferit olaylar değil.
VERGİALGI: 2011’de bir Kanun Hükmünde Kararname ile Maliye Bakanlığındaki denetim birimlerinin kapatılması ile tarih sahnesinden çekilen Maliye Teftiş Kurulu’nun eksikliğini nasıl değerlendirirsiniz?
Türkiye ve benzeri ülkelerde, kamu yararını anayasa, hukuk devleti, yargı bağımsızlığı gibi kulağa hoş gelen sloganlarla sağlayamazsınız. Bunu Türkiye’de ilk anayasanın yapıldığı 1876 yılında dönemin Danıştay Başkanı İbrahim Ethem Paşa, bize konstitüsyon (anayasa) değil enstitüsyon (kurumlar) lazımdırdiyerek ifade etmişti. Paşanın kastettiği kurumlar maliye alanında, Maliye Teftiş ve Hesap Uzmanları Kurulları olmuştur. Bu iki kurul tarihleri boyunca, popüler olmayan ancak devleti ve kamu yararını ayakta tutan bir işlev üstlendiler.
Nitekim sermaye ve siyasetin organize suç örgütleriyle bu kadar yakın ilişkiler içinde olduğu bir toplumsal yapıda, kamu yararını sağlayabilecek bir denge unsuru olabilecek kurum bürokrasidir. Maliye Teftiş Kurulu ve Hesap Uzmanları Kurulu bir vergi denetim organı değil, yolsuzlukla ve özel olarak mali suçlarla uzmanlık seviyesinde mücadele kurumlarıydı.
Yakın tarihimize bakarsak Uğur Mumcu’nun dikkat çektiği bir gerçeklik var. 1974’te Türkiye Kıbrıs Barış Harekâtını yaptıktan sonra uluslararası düzeyde organize bir saldırıyla karşılaştı. Akdeniz’in liman kentlerinde kümelenen kaçakçılık örgütleri önce Ermeni terörünün maddi finansmanını sağladılar, sonra da Türkiye’yi 12 Eylüle götürecek silah kaçakçılığını yürüttüler. İç siyasetteki olaylar da bunun tamamlayıcısı oldu. Uğur Mumcu buna çok dikkat çekmiştir. 1974 yılındaki af kanunu ile bürokrasinin (ki içine müfettiş de, polis de hâkim de girer) adeta kelle koltukta mücadele ettiği organize suç örgütü üyeleri, affedildiler ve artan bir hızla silah ve uyuşturucu ticaretine devam ettiler. Aynı yıl Türkiye’de bürokratik liyakatin yerini, arpalık rejimi aldı. Koalisyon ortakları devlet kadrolarını daha önce görülmemiş bir biçimde yandaşlarıyla doldurmaya başladı. Bu sadece bürokrasi değil, kamu yararı yaklaşımı için de sonun başlangıcı oldu. Bu süreç sonunda Maliye Teftiş Kurulu ve Hesap Uzmanları Kurulu gibi kilit kurumların önce Fethullahçı sızmalarla zayıflatılması sonunda da tamamen kapatılmasıyla devam etti. Dolayısıyla, suç örgütleriyle iç içe geçmiş siyaset ve sermayeye karşı kamu yararını savunabilecek bürokratik yapıdan yoksun kaldık. Bu eksiklik anayasa gibi araçlarla çözülebilecek nitelikte değildir.
VERGİALGI: Son olarak kitabınızı okuyacak VERGİALGI takipçilerimize nasıl bir mesaj vermek istersiniz?
Maliye Teftiş Kurulu ve Hesap Uzmanları Kurulu Türkiye’de Gelir Vergisi ve Vergi Usul Kanunu gibi temel kuralları kaleme almış kurumlardı. Vergi kanunu yapmak anayasa yapmaktan zordur. Siyasi sloganların ötesinde, çeşitli çevrelerin çıkarlarını dengeleyecek ve kamu yararını sağlayacak bir mücadeleye girmeyi gerektirir. Kitabımda bunu anlattım. Takdiri okuyucuya aittir. Bu vesileyle ilginiz için teşekkür ediyor, değerli takipçilerinize saygılarımı sunuyorum.