Vergi, Maliye, Ekonomi, Sosyal Güvenlik, Ticaret Hukuku Hakkındaki Herşey

Makaleler

Enes CEBE
Enes CEBE
619OKUNMA

Medyanın politik ekonomiye etkisi  

Devletler ekonomide düşük gelirli kesim ile piyasadaki büyük oyuncuların dengesini gözeterek harcama yapmaya çalışır. Kimi zaman bu denge üst kesim lehine kimi zamansa alt kesim lehine sonuçlanabilir. Neye göre bu dengeler bozulur derseniz bir sürü şey saymak mümkün ancak bugün medyanın etkisine ayrı bir yer açmak istiyorum.

Medya ile ekonomiyi sentezlemeye ve her iki taraf için de tüketici-üretici davranışlarını analiz etmeye çalışalım.

Bugün haber yapan ve haber alan bir kesim var. Haber yapan kesim tüketicisine göre haberini şekillendiriyor. Yani haberde de arz talep kanunu geçerli. Bugünün hâkim anlayışı haber içeriğini kısa, öz ve çoğu zaman alelade servis etmekten geçiyor. Bu aleladelikte haberin teyit süresine katlanmak yerine hızlı servis etmeyi gerektiriyor.

Ayrıyeten gönüllü yönlendirmeler de hâkim habercilik yaklaşımının maalesef ki bir gerçeği. Örneğin haber yapan kesim belirli bir grup tarafından fonlandığı için öncelikli olarak onların isteklerini gündeme taşıyabilir.

Diğer yandan haber yapan kesim toplumun kendisi olabilir. Bu da günümüz sosyal medyasında haber tüketicilerinin üreticiye dönüşmesi ile mümkün oluyor. Yani artık haberi tüketenler bir nebze üretici konumuna da gelmiş durumda. Onların sesi ile bir konu gündem olabilir ve böylece ana görevi haber üretmek olan platformlar da gündeme eşlik edebilir.

Sırayla gidelim. Haberlerin alelade hazırlanarak gerçeklikten uzaklaşması, toplumu, yanlış konular üzerinde hükümetlere baskı yapmaya yitebilir. Zengin azınlığın fonladığı bir haber ajansının yukarıdan aldığı talimatları haber yapması ise hükümetleri yüksek gelirliler lehine karar almaya zorlayabilir. Diğer yandan toplum özellikle yeni medya araçları ile örgütlenebilirse bu sefer de hükümetler toplum lehine karar almak zorunda kalabilir.

Yeni medyada katılımcılar haber üretme ve tüketme sürecine aynı anda dahil olarak kendi gündemlerini oluşturabilirler. Böylece ayrıcalıklı kişilerin medyasına ilaveten örgütlü habercilik hükümetlerin karar almasında etkin rol oynamış olur. Bunu sendikalara benzetebiliriz. İşçinin hakkını savunan bir sendika gibi yeni medya platformları da toplumun hakkını savunur hale gelebilir.

Bu gibi ilişkiler ağını düşündüğümüzde hükümetler piyasa ya da toplum çıkarına karar verirken baskıların ağırlığıyla hareket ediyor. Tabii ki gönüllü olarak kamu yararına yapılan harcamalar mevcut ancak baskı oluşması durumunda bu daha fazla olacaktır.

Bir de medyanın uzun zamandır hükümetler üzerinde sadece var olmasının getirdiği otomatik harcatma etkisi var. Örneğin bir şey henüz halkın gündeminde değilken hükümetler takdir toplamak ve oy kazanmak için harcamaya girişebilir. Bu, medyanın seçmen üzerindeki etkisini bilen hükümetler için tercih edilebilecek bir seçenek. Yani nasıl vatandaşlar medya aracılığıyla örgütlenerek hükümetlerin ekonomik kararını etkiliyorsa, hükümetler de aynı araçlarla seçmenlerin oy kararlarını etkileyebilir.

Sonuç olarak sadece geleneksel medya varken hükümetlerin büyük ölçüde medyayı yönlendiren varlıklı kesim lehine karar alabileceğini söylemek mümkün. Ancak yeni medyanın gelişmesi ile örgütlü habercilik yapabilen vatandaşlar kendi gündemlerini oluşturarak hükümetlerin ekonomik kararlarında etkili olabilirler. Böylece yeni medyanın varlığı kamu harcamalarının demokratikleşmesi adına yararlı olabilir. Ayrıca yeni medya ile geleneksel medyanın ülkedeki bütün vatandaşlara etkisini bilen hükümetlerin harcamaya daha eğilimli olması da görülebilecek bir davranış.

Karmaşık gibi görünen bu ilişkiler ağından basitçe sıyrılmak için şu soruyu sormak belki de zihnimizi açabilir:

Kitle iletişim araçları böylesine gelişmeseydi hükümetlerin harcama konusundaki tavrı acaba nasıl olurdu?

Yorumlarınızı Bize Yazınız

Soru Sor