Vergi, Maliye, Ekonomi, Sosyal Güvenlik, Ticaret Hukuku Hakkındaki Herşey

Araştırmalar

Yavuz AKBULAK
Yavuz AKBULAK
450OKUNMA

‘Küresel Vergi Anlaşması’nda son durum

kuresel-vergi-anlasmasinda-son-durum

Son yıllarda ülkeler, çokuluslu şirketleri etkileyen uluslararası vergi kurallarında yapılan önemli değişiklikleri tartışıyorlar. Ekim 2021’de Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nde (Organisation for Economic Co-Operation and Development; OECD) yapılan görüşmelerin ardından 130’dan fazla üye ülke, yeni vergi kurallarına ilişkin bir taslak üzerinde anlaşmaya varmıştır.

Büyük şirketler müşterilerinin olduğu ülkelerde daha fazla, genel merkezlerinin, çalışanlarının ve operasyonlarının olduğu ülkelerde ise daha az vergi ödeyeceklerdir. Söz konusu anlaşma buna ek olarak, düşük vergili bölgelerde kazançları olan şirketlere uygulanan vergileri artıracak %15’lik (yüzde 15) bir küresel asgari vergiyi de belirlemektedir.

Birkaç düzine ülke şu anda asgari vergi kurallarını uygulamaktadır.

OECD tasarısı, 2019 yılından bu yana tartışılan bir taslağı takip etmektedir. Reformun iki “sütunu” vardır: Birinci Sütun, büyük şirketlerin vergi ödediği yerleri değiştirmektedir (kârlara yaklaşık 200 milyar ABD doları etki etmektedir); İkinci Sütun ise, küresel asgari vergiyi getirmektedir (vergi gelirlerini küresel olarak tahmini 220 milyar ABD doları artırmaktadır).

Birinci Sütun için çok taraflı anlaşmanın taslağı Ekim 2023’te yayınlanmış ve nihai anlaşma için son tarih olan 30 Haziran gelmiş ve geçmiştir. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile bazı ülkeler arasında ayrımcı dijital hizmet vergilerine ilişkin anlaşma da geçerliliğini yitirmiştir. Bu anlaşmanın parçası olmayan Kanada, kendi dijital hizmetler vergisini uygulamaya koymuştur.

İkinci Sütunun uygulanması, ilk benimseyenler için 2024 yılında gerçekleşecektir.

Birinci Sütun, geliri 20 milyar avronun ve kâr marjı %10’un üzerinde olan şirketler için geçerli olan “A Tutarı”nı (Amount A) içermektedir. Bu şirketlerin kârlarının bir kısmı, satış yaptıkları bölgelerde vergilendirilecek olup; %10’luk marjın üzerindeki kârların %25’i vergilendirilebilir. Yedi yıllık bir inceleme döneminin ardından 20 milyar avro eşiği 10 milyar avroya düşürülebilir.

A Tutarı, vergi gelirlerinin büyük çokuluslu şirketlerin faaliyet gösterdiği ülkelerden müşterilerinin bulunduğu ülkelere sınırlı bir şekilde yeniden dağıtılmasıdır. Bu şirketlerin büyük bir kısmını ABD şirketleri oluşturmaktadır.

ABD Kongresi’ndeki Müşterek Vergilendirme Komitesi (Joint Committee on Taxation in the United States Congress), ABD’nin A Tutarı nedeniyle muhtemelen bir miktar vergi geliri kaybedeceğini tahmin etmiştir. Tercih ettikleri tek yıllık tahmin ise 1,4 milyar dolardır. Ayrıca, A Tutarı kapsamında yeniden tahsis edilecek potansiyel kârların yaklaşık %70’inin ABD yerli çokuluslu şirketleri tarafından üretildiğini de tahmin etmektedirler.

Önerilen çok taraflı sözleşme, şirketlerin A Tutarı kapsamında vergi ödeyeceği durumları özetlemektedir. Anılan kurallar, bir şirket uzun bir tedarik zincirinde başka bir işletmeye satış yaparken bile nihai tüketicilerin belirlenmesine yönelik yaklaşımları içerir. Bu kurallar aynı zamanda şirketlerin, nihai müşterilerin yeri belirlenemediğinde vergilendirilebilir kârlarını dağıtmak için gayrisafi yurtiçi hâsılaya ilişkin makroekonomik verileri kullanmalarına da olanak tanımaktadır.

Birinci Sütun ayrıca, şirketlerin pazarlama ve dağıtım gibi yurt dışı operasyonlarına ilişkin vergileri hesaplamak için daha basit bir yöntem sağlayan “B Tutarı”nı da içermektedir. Nihai sürüm üzerinde anlaşmaya varıldığında ‘B Tutarı’nın transfer fiyatlandırması esaslarına dâhil edilmesi beklenmektedir.

İkinci Sütun küresel asgari vergidir. Vergi anlaşmalarına ilişkin üç ana kural ve bir de dördüncü içermektedir. Bu kuralların, geliri 750 milyon avronun üzerinde olan şirketlere uygulanması amaçlanmaktadır. Model kuralları Aralık 2021’de yayınlanmıştır.

Bunlardan ilki, ülkelerin şu anda %15’lik asgari efektif oranın altında vergilendirilen vergi kârlarına ilişkin birinci hakkı talep etmek için kullanabileceği yerel asgari vergidir.

İkincisi, bir şirketin yurt dışı gelirinin ne zaman ana şirketin vergiye tabi gelirine dâhil edilmesi gerektiğini belirleyen gelire dâhil etme kuralıdır. Anlaşmada asgari efektif vergi oranı %15 olarak belirlenmektedir, aksi takdirde şirketin kendi ülkesinde ek vergiler ödenmesi gerekecektir.

Gelire dâhil etme kuralı, maddi varlıkların (ekipman ve tesisler gibi) değerinin %8’i ve ücret maliyetlerinin %10’u düşüldükten sonra yabancı menşeili kârlara uygulanacaktır. Bu kesintilerin her biri 10 yıllık geçiş dönemi boyunca %5’e düşürülecektir.

Daha da önemlisi, İkinci Blok kuralları vergi muhasebesi verilerinden ziyade öncelikle finansal (yani “defter”) muhasebe verilerine dayanır. Bu defter/vergi farklılıkları, İkinci Blok kurallarının, net işletme zararlarını ve vergi indirimlerini içerebilen ertelenmiş vergi varlıklarına odaklanarak zamanlama farklılıklarını hesaba kattığı anlamına gelir. Ancak bu ertelenmiş vergi varlıklarının asgari %15 vergi oranıyla değerlenmesi gerekmektedir.

Yabancı kazançları vergilendiren diğer kurallar gibi, gelire dâhil etme kuralı da sınır ötesi yatırımların vergi maliyetlerini artıracak ve yurt içi operasyonlar da dâhil olmak üzere dünya çapında nerede işe alım ve yatırım yapılacağına ilişkin işletme kararlarını etkileyecektir.

İkinci Sütundaki üçüncü kural, farklı bir yetki alanındaki ilgili başka bir kuruluşun %15’lik efektif oranın altında vergilendirilmesi durumunda bir ülkenin bir şirket üzerindeki vergileri artırmasına olanak tanıyan, eksik vergilendirilmiş kârlar kuralıdır. Birden fazla ülkenin benzer bir ek vergi uygulaması durumunda vergiye tabi kâr, maddi varlıkların ve çalışanların konumuna göre bölünür.

Yurtiçi asgari vergi, gelire dâhil etme kuralı ve eksik vergilendirilmiş kârlar kuralı (domestic minimum tax, income inclusion rule, and undertaxed profits rule) birlikte, hem yurt dışında yatırım yapan şirketler hem de yurt içinde yatırım yapan yabancı menşeili şirketler için asgari bir vergi oluşturmaktadır. Bunların hepsi en az %15’lik asgari efektif orana bağlıdır ve bir şirketin faaliyet gösterdiği her yetki alanı için geçerli olacaktır.

Sütun İkinin dördüncü kuralı da, ülkelere, aksi takdirde yalnızca düşük bir vergi oranıyla karşı karşıya kalabilecek ödemeleri vergilendirme yeteneği vermek için bir vergi anlaşması çerçevesinde kullanılması amaçlanan “vergiye tabi olma kuralı”dır (subject to tax rule). Bu kurala ilişkin vergi oranı %9 olarak belirlenecektir.

Birinci Sütunun işe yaraması için tüm ülkelerin kuralları aynı şekilde benimsemeleri ve mevcut vergi anlaşmalarını geçersiz kılmaları gerekmektedir ki; bu, şirketlerin dünya çapında farklı yaklaşımlarla uğraşmasını önleyecektir.

İkinci Sütun ise daha isteğe bağlıdır. İkinci Sütunun özetlenen sürümü, ülkelerin kendi kurallarını tasarlamak için kullanabilecekleri bir şablon gibidir. Yeterli sayıda ülke kuralları benimserse, dünya genelinde şirket kârlarının önemli bir kısmı %15’lik bir vergi oranıyla karşı karşıya kalacaktır.

Hem Birinci Sütun hem de İkinci Sütun, uluslararası vergi kurallarında yapılan büyük değişiklikleri temsil etmektedir. Birinci Sütun Anlaşması, belirli sayıda dijital hizmet vergisini kaldıracaktır.

Avrupa Birliği’nin (AB) 27 üye ülkesi, oybirliğiyle kabul edilen bir direktif doğrultusunda İkinci Sütun kurallarını uygulama sürecindedir. Yıllık cirosu en az 750 milyon avro olan şirketler, 2024 yılından itibaren %15’lik asgari oranı ödemeye başlayacaktır. Buna, gelir eşiğini karşılayan tamamı yerli gruplar da dâhildir.

Kapsam dâhilinde 12’den fazla çokuluslu gruba sahip Avrupa Birliği Üyesi Devletler, gelire dâhil etme kuralını 31 Aralık 2023 tarihinden itibaren ve eksik vergilendirilmiş kârlar kuralını 31 Aralık 2024 tarihinden itibaren uygulamak durumundadır. 12’den az sayıda çokuluslu gruba sahip olan AB Üyesi Devletler, her iki kuralın uygulanmasını altı yıl süreyle ertelemeyi seçebilir. Raporlara göre bunlar arasında Estonya, Letonya, Litvanya, Malta ve Slovak Cumhuriyeti yer almaktadır.

7 Haziran 2024 tarihi itibarıyla 45 ülke ya taslak mevzuatı uygulamaya koymuş ya da İkinci Sütunun model kurallarını kendi ulusal yasalarına aktaran nihai mevzuatı kabul etmiştir. İlave 10 yargı bölgesi İkinci Blok’u uygulamayı planlamakta, ancak bunu yapacak bir mevzuat tasarıları bulunmamaktadır.

Şu ana kadar ABD Kongresi, küresel vergi anlaşmasına uygun değişiklikleri uygulamamayı tercih etmiştir. Biden yönetimi anlaşmayı desteklese de ABD Kongresi bu değişiklikleri 2022 tarihli Enflasyonu Düşürme Yasası’nın (Inflation Reduction Act) dışında bırakmıştır. Ayrıca, ABD Temsilciler Meclisi Yöntemler ve Araçlar Komitesi (House Ways and Means Committee) Başkanı Temsilci Jason Smith, yakın zamanda Amerikan çokuluslu şirketlerine asgari vergi kuralları uygulayan yabancı ülkeler tarafından kabul edilen yasalara karşı çıkacak misilleme niteliğinde bir mevzuatı uygulamaya koymuştur.

Vergi anlaşmasının onaylanması Senato’da 67 oy gerektirmekte ve bu da ABD’de geniş, iki partili destek olmadan Birinci Sütun A Tutarının kabul edilmesini zorlaştırmaktadır.

ABD politikası değişmezse ABD şirketleri, Küresel Maddi Olmayan Düşük Vergi Geliri (Global Intangible Low-Tax Income), Matrah Aşındırma ve Kötüye Kullanımı Önleme Vergisi (Base Erosion and Anti-Abuse Tax), Enflasyonu Düşürme Yasası’nın yeni Alternatif Asgari Kurumlar Vergisi ve muhtemelen küresel asgari vergi kurallarının bir kısmı da dâhil olmak üzere kafa karıştırıcı bir asgari vergiler ağına yakalanacaktır. İkinci Sütun ile ilgili son rehberlik, ABD Küresel Maddi Olmayan Düşük Vergi Gelirinin yabancı asgari vergilerden sonra uygulanacağı ve Küresel Maddi Olmayan Düşük Vergi Geliri vergisinden elde edilen ABD vergi gelirlerinin azaltılacağı anlamına gelmektedir.

Bu kuralların yapısı, 27 Avrupa Birliği ülkesi, Japonya, Güney Kore, Birleşik Krallık ve diğer bazı önemli yargı bölgelerinde benimsenmesinin dünya çapında çokuluslu şirketleri önemli ölçüde etkileyeceği anlamına gelmektedir. Bu aynı zamanda diğer ülkeler üzerinde mezkûr kuralların bazı sürümlerini benimsemeleri veya vergi yasalarında başka değişiklikler yapmaları yönünde baskı yaratmaktadır.

Söz konusu kurallar, artan maliyetlerin bir kısmını asgari vergiden dengelemek için işletmelere devlet sübvansiyonlarını açıkça teşvik etmektedir. Bunun nedeni, standart vergi kredilerinin devlet teşvikleri ve iade edilebilir kredilere göre dezavantajlı olmasıdır.

Kuşkusuz bu, hem ülke hükümetlerinin yasama ve uygulama rolleri hem de vergi mükellefleri ve yasal uyum yükleri açısından kurumlar vergisinin karmaşıklık düzeyinde atılmış bir adımdır.

Mezkûr anlaşma vergi rekabeti açısından büyük bir değişikliği temsil etmektedir ve birçok ülke çokuluslu şirketlere yönelik vergi politikalarını yeniden düşünecektir. Birinci Sütun uygulaması başarısız olursa, ufukta çarpık Avrupa dijital hizmet vergileri ve misilleme niteliğindeki Amerikan tarifeleri dünyasına dönüş olabilir.

Yorumlarınızı Bize Yazınız

Soru Sor