Vergi, Maliye, Ekonomi, Sosyal Güvenlik, Ticaret Hukuku Hakkındaki Herşey

Sosyal Güvenlik

Ozan BARDAKÇI
Ozan BARDAKÇI
1618OKUNMA

“Kalmasın Benden Kimseye Aylık Falan” Diyorsanız Buyrun…

Bazen bir şeylere canımız sıkılır, yakınlarımız uzak olur, içimiz kararır, yalnızlık tüter…

Öyle tüter ki hiç kimseye veya herhangi bir kimseye bir şey bırakmak istemez insan. Ona kalmasın dediğiniz kişi ve kişiler olabilir. Sosyal güvenlik hakkınız kapsamında size bağlanan aylık da böyledir. Kalmasını istemediğiniz kişiler olabilir. Bu da en doğal hakkınızdır!

Bizden sonrasını düşünüyoruz yine. Bu günümüz güllük gülistanlık olduğundan yarına kafa yoruyoruz.

Gerçekten bizden bir şey kalmasını istemediğimiz kişilerin varlığı halinde ne gibi bir yol izleyerek bu kişileri mahrum bırakabiliriz?

Görkemli ama tedbirli bir törenle ebediyete intikalimizin ardından olan kalanlara olur. Nasıl mı? En başa alalım. Arşa yürüyen biz olduğumuza göre nasıl yürüdüğümüz bizim açımızdan çok da önemli değil. Uçmağa vardıysak nasıl vardığımız kalanların problemi olacak.

Genel kaideler ekseninde uçmağa üç şekilde varmamız mümkündür. İlk olarak kaza ve benzeri durumda beklenmedik bir son bizi bekliyor olabilir. Bu ani son sosyal güvenlik bakımından farklı haklar yaratabilir. Örneğin bir iş kazasıysa hak sahiplerimize (eş, çocuk, anne baba) ayrıca sürekli işgöremezlik ödemesi yapılabilir. Bu hak kısa vadeli kollardan sağlanan haktır. Bunun dışında 900 gün ve beş yılımız varsa hak sahiplerimize uzun vadeli kollardan zaten aylık bağlanır.

İkinci olarak belirli bir hastalığı ayakta geçirerek arşa yürüyor olabiliriz. Elbette hastalığımız için ilaç temin etmemiz gerekecek. Bu durumda %10 katılım payı aylığımızdan kesilecek. Şayet bedeli karşılanmayan ilaç varsa cebimizden gidecek. Onkoloji alanındaki bazı ilaçlar bu şekilde. Diyaliz sosyal güvenlik sistemi tarafından karşılanıyor ancak yaşlılığınızı bir bakımevinde geçirmek durumunda iseniz en az 35 yıllık bir öğretmen emeklisi olmanız gerekiyor ki emekli aylığınızın tamamı ile sadece bakımevi ücreti ödeyebilesiniz.

Üçüncü olarak belli sebeplerden dolayı bakıma muhtaç hale gelme ihtimalimiz var arş yolculuğumuzda. Bakıma muhtaç hale gelmek halk arasında “elden ayaktan düşmek” olarak da yaygın kullanıma sahiptir. Bu dönemimizde 10 yıllık sigortamız varsa malulen emekli olabiliriz. Şayet bakıma muhtaç malul isek aylıklarımız da %10 artırımlı ödenir. Beze ihtiyaç duymamız halinde genel sağlık sigortası tarafından bez sağlanıyor. Ancak ilave olarak almamız gerekebilir.

Yukarıdaki üç şekilde de hukuki varlığımız sona eriyor. Fakat bazı işlemlerin yapılması gerek. En başta bir rapor almak gerekiyor hastaneden, doktor kaşeli. (Bu rapor kalan’ın işlemlere başlaması için olmazsa olmaz.) Ardından statümüze göre kubbeli ve minareli bir yapının avlusunda bizi bekleyen kalabalığın önüne geleceğiz. Yine statümüze göre çelenkler ve yakasına resmimizi takmış birileri de olabilir meydanda. Garibansak mesele yok, kimse uğraşmaz öyle. Tabi buraya kadar olan kısım SGK’yı ilgilendirmiyor.

SGK’yı ilgilendiren kısım, bizi hastanenin bodrum katındaki -kendine ait ayrı bir çıkışı olan ve o çıkışta her zaman ağlamaklı insanlara rastlayabileceğiniz- bölümden alıp defin ve taziye sürecimizi kimin yürüttüğüdür. Şayet Emekli Sandığına tabiysek bu işlemleri yürüten kişiyi sağlımızda belirlersek emekli maaşımızın bir aylık tutarı bu kişiye ödeniyor. Bu kişi yukarıdaki işleri yürütmese de ödemeyi alıyor. Yeni memur, SSK’lı veya Bağ-Kurluysak bu kişiyi seçme hakkımız yok. SGK Yönetim Kurulunca belirlenip Bakan tarafından onaylanan tutar hak sahiplerimize cenaze yardımı(1)olarak ödeniyor.

Diyelim ki hiç hak sahibimiz yok. Böyle bir durumda yukarıdaki son yolculuk işlemlerini yürüten gerçek veya tüzel kişiler belge karşılığı masrafları SGK’dan alabiliyorlar.     

Doktor kaşeli raporla hayat devam ediyor. Kalanlar, ilkin nüfus idaresine gidip bizi nüfustan düşürüyorlar. Nüfus idaresi ile SGK düzenli olarak verileri paylaşıyor. Doktor kaşeli rapordan en geç on gün sonra SGK kayıtlarında yer alan hak sahiplerimiz talepte bulunmaya başlıyor.

Tabi yine statümüze göre hak sahiplerimiz de değişebiliyor. Hatta kendi statümüzün içinde bile değişik ödeme şekilleri oluyor.

Bağ-Kurlu isek işveren kendimiz olduğundan tazminat falan yok. SSK’lı isek işveren kıdem tazminatı ödüyor. Çalıştığımız süre çarpı son maaş. Hesaplayıp veraset ilamındaki kişilere ödüyor işveren. Tipik bir miras hukuku ödemesi…

Altsoya tazminatın ¾’ü eşe ½’si, altsoy yoksa eşe ½ ana babaya ½, ana baba/kardeş yoksa eşe ¾ üçüncü zümreye (büyükanne, büyükbaba ve onların altsoyu) ¼’lük kısmı ödeniyor.

Memurlar ise emekli ikramiyesini SGK’dan alıyorlar. Çalışılan her yıl için bir aylık tutarında ikramiye hesaplanıyor. Anayasa Mahkemesi E.2012/33 ve K.2012/174 sayılı kararında(2); “hizmet akdiyle çalışanlara ödenmekte olan kıdem tazminatı ile benzer hukuki niteliği haiz olan emekli ikramiyesi ödenebilmesi için” kıdem tazminatı şartlarının aranmasının anayasaya aykırı olmadığını karar bağlıyor.

Emekli ikramiyesi de kendi içinde mülkiyet hakkına dahil olan ile sosyal güvenlik hakkına dahil olan şeklinde ikiye ayrılıyor. 

Şayet emeklilik dilekçemizi verdik ancak işlemler devam ederken emri hak vaki oldu. Bizim için hazırlanan ikramiyesi terekeye dahil oluyor. Bu yönüyle kıdem tazminatına benziyor. Aradaki fark “miras olarak emekli ikramiyesi” yalnızca tahakkuk eden ikramiyemizi alamadığımız durumlar için geçerli.

Bu işin genci yaşlısı yok, vade dolmaya görsün. Görevdeyken bir hastalık baş gösterebilir. Böyle bir durumda bazı hastalıklar için 18 aya kadar sıhhi izin kullanabiliriz. Bu süre, iyileşmezsek 18 ay daha uzatılabiliyor. Üç yılın sonunda iyileşmediysek malullük işlemlerine başlanıyor. 10 yıllık süremiz yoksa toptan ödeme veriliyor. Yani aylık bağlanmadan da vade dolabiliyor.

Biz görevdeyken böyle bir durum hasıl olursa bizim için bir ikramiye (tahakkuk) hazırlanıyor.  Bu ikramiye terekeye dahil edilmiyor. Kanunda özel düzenleme olduğu için sosyal güvenlik hukuku ödemesi oluyor. Bu yüzden mirasçılara değil, kanunda yazılı hak sahiplerine ödeniyor. Hal böyle olunca bazı mirasçılara ikramiye verilirken bazıları alamıyor.

30 yıllık bir öğretmeni ele alalım. Emekli olmamış ve çalışmaya devam ederken hataya gözlerini yumuyor. Haliyle 30 yıllık bir ikramiye hesaplanması gerekiyor. Yaklaşık 150 bin lira ediyor.  

Bu öğretmenin sağ eşi ve üç çocuğu olduğunu varsayalım. Memur değil de işçi olsaydı kıdem tazminatını ¼ eşe, ¾ altsoya (çocuklar; 1. ¼, 2. ¼, 3. ¼,) herkese 37,500 TL verip meseleyi çözüyorduk. Aynı şekilde bu memur aylık talebinde bulunduktan sonra hakkın rahmetine kavuşmuşsa eşe ve çocuklara 37,500’er TL ödüyorduk. Ancak aylık talebi yoksa ve kendisi için işlemler yeni başlıyorsa ödemenin niteliği tamamen değişiyor. Çünkü bu durumda ödeme sosyal güvenlik hukukuna dahil oluyor. Parayı yalnızca hak sahipleri alabiliyor.               

Sosyal güvenlik hukukunda hak sahipleri eş, çocuk, anne ve baba olarak sayılmış. Bu kişiler dışında hak sahibi olamayacağı gibi bu kişilerin de bazı özelliklere sahip olması gerekiyor.

Kanun, tüm eşleri hak sahibi kabul ediyor. Çocuklar bakımından ise erkek ve kız çocukları ayrılıyor. Erkek çocuklarda 25 yaşına kadar eğitim şartı var, kız çocuklarında ise evli olmama şartı aranıyor. Anne babaların ise muhtaç olması gerekiyor. Hal böyle olunca hak sahipliği şartını taşımayan mirasçılar olabiliyor.   

Örneğimizdeki öğretmenin eşinin ev hanımı, 1. çocuğunun memur bekar kız, 2. çocuğunun çalışmayan evli kız, 3. çocuğunun üniversite mezunu 23 yaşında bekar erkek olduğunu varsayalım.

Bu durumda eş hak sahibi olurken 1. çocuk memur olduğu için, ikinci çocuk evli kız olduğu için 3. çocuk ise öğrenci olmadığı için aylık yönüylehak sahibi olamayacaklar. Fakat 1. çocuğa memuriyetinden dolayı aylık bağlanmasa da bekar kız olduğu için ikramiye ödemesi yapılıyor. 100 bin TL eşe, 50 bin TL memur bekar kıza ödeniyor.

Örnekteki eş memur olsaydı eşe 93,750 TL, memur bekar kıza ise 56.250 TL ödenecekti.

Örnekteki 23 yaşındaki bekar erkek çocuk yükseköğrenim görseydi eşe 75 bin, 1. çocuğa (memur bekar kız) 37,500 TL, 3. çocuğa (yükseköğrenim gören 23 yaşında erkek) 37,500 TL ödenecekti. Hatta oğlumuz evli de olsa yükseköğreniminden dolayı bu parayı alacaktı.

İkinci çocuğumuz yükseköğrenim de görse evli olduğu için ikramiyeden pay alamıyor. Birinci çocuk da (memur kız) evli olsaydı ikramiye alamayacaktı. Hesaplama yine eşin memur olup olmamasına göre değişecekti.

Miras hukukumuza göre altsoyun olduğu yerde miras hakkı olmayan anne ve babanın hak sahipliğini işin içine katarsak işler iyice karışıyor. Muhtaçlık belgesi gelene kadar ikramiyenin bir kısmı emanete alınıyor, feragat dilekçesi isteniyor, anne babanın evli olup olmadığına bakılıyor...

Anayasa Mahkemesinin E.2012/33 ve K.2012/174 sayılı kararına göre kıdem tazminatına benzeyen ikramiye, emekli olmamış kişiler için dağıtılırken miras hukukuna göre dağıtılmıyor. Kimseler ve hisseler değişebiliyor, sosyal güvenlik hukukunun bir parçası oluyor. Hal böyle olunca mirasçılardan kimi alıyor kimi bakıyor.

Kanunun bu hükmü itiraz yoluyla Anayasa mahkemesine götürülmüş. AYM E.2018/8 ve K.2018/85 kararında(3);

Sosyal Güvenlik Kurumunca tahakkuk ettirilmeden görevi başında ölen kişinin emekli ikramiyesi meşru beklenti temelinde mülkiyet hakkı kapsamında elde edilmesi umulmakla birlikte henüz mevcut mülke girmeyen sosyal güvenlik alacağı niteliğindedir. Dolayısıyla tahakkuk ettirilmiş veya ettirilecek emekli ikramiyelerini almadan ölenlerin kanuni mirasçılarına ödenecek emekli ikramiyesi ile emeklilik başvurusu olmadığı için emeklilik ikramiyesi tahakkuk ettirilmemiş iştirakçilerin kanuni mirasçılarına ödenecek emekli ikramiyesinin hukuki niteliği aynı değildir.

şeklinde hüküm kurmuş. Yani tahakkuk etmemiş ikramiyeyi miras kabul etmemiş.

Bizim dışımızda gelişen tüm bu olayların miras boyutuna bir şekilde müdahale edebiliyoruz elbette. Örneğin malvarlığımızı bağışlayabiliyoruz. Bağışlayabiliyoruz dediysek de hepsini değil tabii ki. Çocukların ½, anne babanın da ¼  da saklı payı var. Yani az da olsa yine mirastan hakları olabiliyor. 

Konu sosyal güvenlik hakkı olunca miras hukukunda olduğu gibi bağış da yapamıyorsunuz. Hak sahipleriniz, -sevseniz de sevmesenizde- ayın belli günleri sizi ATM önünde hatırlayabiliyorlar. Yok ille de mahrum bırakmak istiyorsanız 5510 sayılı Kanunun 56 ncı maddesi çözüm olabilir.  

Maddeye göre; hak sahibiniz sizin bu dünyadan göçmenize kasten sebep olduysa veya teşebbüs ettiyse ya da hak sahibinizi size karşı aile hukukunda doğan sorumluklarını yerine getirmediği için mirasçılıktan çıkardıysanız o kişiye aylık bağlanmayacaktır.

Tabi bu hususta kesinleşmiş bir yargı kararının olması gerekiyor. Kesinleşme dediysek derece mahkemesi, istinaf ve temyiz aşamalarının tümünün tamamlanması. Bu süreçler tamamlanana kadar kemiklerimizin sızlaması da cabası.       

Anayasa Mahkemesi Kararları:

https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2013/09/20130921-16.htm https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2018/12/20181204-4.pdf 

1-2021 yılı için 918 TL
2-21.09.2013 Tarihli Resmi Gazete
3-04.12.2018 Tarihli Resmi Gazete

Yorumlarınızı Bize Yazınız

Soru Sor