Vergi, Maliye, Ekonomi, Sosyal Güvenlik, Ticaret Hukuku Hakkındaki Herşey

Ekonomi, Maliye

Mesut KOYUNCU
Mesut KOYUNCU
3077OKUNMA

İşletme Yönetiminde Öncelikler ve Denge

Zaman akıp gidiyor. Yaşam geçerken, bizlere de bir şeyler bırakıyor. Buna tecrübe diyoruz. Maliye Okulu sonrası 1987 yılında memur olarak başladığım, üniversite bitiminde on üç yıl Hesap Uzmanlığı ile devam eden kamudaki meslek yaşamım, 2005 yılında özel sektöre geçtiğimde farklı bir mecraya dönüştü. Önce mali işler koordinatörlüğü, 2008 yılından itibaren de bir üretim işletmesinde genel müdürlük yaparak bazı kazanımlarım, tecrübelerim oldu.

İçinde bulunduğumuz aydan itibaren, plaza dilinde “career break” denilen bir mola sürecindeyim. Fırsat bu fırsat, az da olsa edindiğim tecrübeleri paylaşabilirim diye düşünüyorum.

İşletme yönetiminde önceliklerimiz ve dengede tutmamız gereken unsurlarımız olmalı.

Kuşkusuz her işletmenin satış, kâr gibi hedefleri var.

Lakin hiçbir hedef, aktaracağım önceliklerden daha önemli değildir.

Öyleyse nedir bu öncelikler?

  • İş güvenliği
  • Üretim tesislerinin güvenliği
  • Müşteri memnuniyeti

Uzun, orta ve kısa vadede belirleyeceğimiz her hedefte birinci önceliğimiz iş güvenliği olmalıdır. Çalışanlarımızın yaşam korkusu olmadan işlerini yapabilmeleri bir yöneticinin en büyük sorumluluğudur. Bu konuda her türlü tedbir alınmalıdır. Eğitim ve duyarlılık seviyesi artırılmalı, yöneticilerin ve çalışanların ihmalciliğine olanak verilmemelidir. Performansların kontrol edildiği her toplantının ilk gündemi iş güvenliği olmalı, “ramak kala” diye adlandırılabilecek hususlar tespit edilmeli ve gerekli tedbirler alınmalıdır.

Unutulmamalı ki, çalışanlar, ailelerinin emanetidir. Sağlıklı bir şekilde işyerlerine gelen çalışanların, yine sağlıklı bir şekilde evlerine dönebilmelerini sağlamak, bir yöneticinin en büyük sorumluluğudur.

İş güvenliği konusundaki zafiyet işletmenin diğer hedeflerini de altüst edecektir. Soma’da 300’den fazla işçinin hayatını kaybettiği bir kazadan sonra aynı işletme, artık diğer konularda ne kadar başarılı olabilir ki?

Başta iş güvenliği olmak üzere çalışana verilen değer O’nun mutluluğunu, iş huzurunu artıracaktır.

Mutlu çalışan, verimli çalışandır.

Kuşkusuz ikinci öncelimiz üretim tesislerimizin güvenliği olmalıdır. Herhangi bir ihmal ile üretime ara verildiğinde, çalışan, müşteri, tedarikçi ve işveren işini kaybedecektir.

Olayı sadece bir fabrikanın tamamen üretim dışı kalacağı yangın gibi büyük olaylar olarak görmemeli, gerekli bakım onarım yapılmadığı, eğitimsiz kişilerce gerektiği gibi veya aşırı performansla çalıştırılmak suretiyle kısmen veya tamamen üretim dışı kalan makinelerimiz için de gerekli tedbirler alınmalıdır.

Eski veya çalışmayan makine yoktur, bakım ve onarımı yapılmamış, işin ehli tarafından çalıştırılmamış makine vardır.

Bir diğer önceliğimiz ise müşteri memnuniyetidir. Müşteriyi kazanmak kolay, kaybetmek an meselesidir. Bir işletme yöneticisi, performans toplantılarında, kazanılan müşterilerden ziyade kaybedilen müşterileri incelemelidir.

Her ne üretilip satılırsa satılsın, aslında üretilen ve satılan “hizmettir.” Müşteri kendisine taahhüt edilen hizmeti almalı, bu konuda asla taviz verilmemelidir. İşletmelerin başta karlılık olmak üzere yaşamsal hedefleri, başlangıçta ortaya konulan, garanti edilen müşteri memnuniyetini azaltmamalıdır.

Uzun vadede, bugün daha çok satan veya daha çok kâr eden işletmeler değil, her ne iş yapıyorsa yapsın, bunu bir hizmet olarak gören, müşteri memnuniyetinden taviz vermeyen hatta artıran işletmeler ayakta kalacaktır.

Optimal kalitede bir ürünü, hizmet anlayışıyla, istenilen özellikte, istenilen zamanda, istenilen miktarda ve uygun maliyetle müşterisine sunabilen ve bu anlayışı sürekli hale getirebilen işletmeler, ancak uzun vadeli planlar yapabilirler.

Memnun müşteri, alternatif tedarikçileri unutmuş müşteridir.

Gelelim denge meselesine. Öncelikleri konusunda başarılı bir yönetici, üç hususta denge gütmelidir:

  • Satış Miktarı
  • -Kâr
  • Tahsilat

Zaman zaman bu üç husustan birisi diğerlerinden daha önemli hale gelse de orta ve uzun vadede bu üç hususun dengede olması gerekir. 

Satış miktarını artırmak ve büyümek mi istiyorsun! Bu hedef kârını da artıracak mı? Toplamda eskisi kadar veya eskisinden daha fazla kâr elde edecek misin? Vadenin uzaması ve/veya riskli müşterilerinin portföye girmesi olasılığı ile tahsilat problemi yaşayacak mısın? Nakit dengen bozulabilir mi? 

Maliyetleri kısarak veya fiyat artışı yoluyla kârlılığını artırmak istiyorsun! Maliyetleri kısarken, çalışan memnuniyetini ihmal ediyor musun? Bunun üretim verimliliğini olumsuz yönde etkileyeceğini ve kâr kaybına neden olacağını düşündün mü? Kısacağın maliyetler ürün kalitesini düşürüp, müşteri memnuniyetsizliği yaratır mı?

Fiyat artışı kısa özellikle orta ve uzun vadede müşteri kaybettirir mi?

Vergi oranlarındaki değişimin vergi gelirlerine etkisini ortaya koyan zamanın ABD Başkanı Ronald Reagan’ın da danışmanlığını yapan Artur Laffer tarafından popüler hale getirilen ve onun adıyla anılan Laffer Eğrisi teoremine göre artan vergi oranları, bir noktadan sonra vergi gelirlerini düşürecektir.

Aynı teorem işletme bilimi için de geçerlidir. Kârlılığı artırmaya yönelik fiyat artışları, bir noktadan sonra satış miktarını azaltacak ve toplam kâr başlangıçtan daha düşük hale gelecektir.

Tüm sektörü kapsamayan fiyat artışları satışların rakiplere kaymasına neden olurken, bütün sektörü kapsayan artışlar, tüketimin azalmasına veya alternatif ürünlere kaymasına yol açacaktır. 

Tahsilata yönelik ilave tedbirler almak istiyorsun! Rakiplerin veya alternatif ürün üreticileri bu durumu nasıl algılayacaklar? Bu durum, müşteri kaybına neden olup, satış miktarını ve kârlılığı aşağıya çekecek mi?

Tahsilat verimliliği veya vadenin kısaltılması adına yapılacak işlemler, müşterilerin nakit dengesinin bozulmasına sebep olup, iflaslara dolayısıyla kendi başına tahsilat problemine neden olacak mı?

İşletme yöneticisi, bu üç sacayağını, senfoni orkestrası şefi kıvamında yönetmeli, aykırı seslere izin vermemelidir.

Yorumlarınızı Bize Yazınız

Soru Sor