Vergi, Maliye, Ekonomi, Sosyal Güvenlik, Ticaret Hukuku Hakkındaki Herşey

Ekonomi, Maliye

Nazmi KARYAĞDI
Nazmi KARYAĞDI
4766OKUNMA

Genç İşsizliği İçimizi Dağlıyor!

Üniversitede okurken yaşadığım ilçede yaz aylarında canımın sıkıntısını gidermek hem de duyduğum merak üzerine bir tanıdığımın eczanesine yardıma giderdim.

O yıllardaki tecrübe sayesinde pek çok şey öğrendim.

İlaçlar ve hangi hastalıklara yaradıkları gibi.

Ya da insanların ilaç ya da diğer sağlık araç ve gereçlerini alırken ki ruh halleri gibi.

O yıllardan aklımda kalan pek çok anı vardır.

Ancak biri adeta zihnime kazınmıştır.

Haftada bir gün gelen nöbetçi eczane uygulamasında saatler gece yarısını geçtiğinde üzüntü ve heyecan içinde nöbetçi doktorun az önce yazdığı reçeteyi almaya gelen gariban köylü vatandaşın psikolojisi.

Dört beş şişe serum, şırınga, iğne, ilaç vb.lerinden oluşan ilaçları alan ve belki de cebindeki son parayı da gece yarısı eczaneye veren Anadolu insanı.

Kim bilir ki kızı mı oğlu mu karısı mı annesi mi babası mı yoksa bacısı ya da kardaşı mıdır acilde yatan.

Hemen hemen her gece nöbetinde böyle bir kişi gelirdi.

Ve ben 18’inde bir delikanlı olarak içimi kaplayan üzüntüyü hep hissederdim.

Gariban köylü hastasına mı yansın elindekini avucundakini verdiğine mi?

Normalde bir esnaf satış yapınca, para kazanınca sevinir, mutlu olur.

Öyle değil mi?

Bense hep içime oturan hüzünle onun uzattığı parayı alır ve yazarkasanın çekmecesine koyardım, üzgün bir ifadeyle.

Yıllar geçse de bu duygu hep benimledir.

Hiç unutmam.

Ancak son yıllarda bu duyguyu bir başka olayda da aynıyla vaki olmak üzere hissettiğimi fark ettim.

Türk Telekom Vergi Yönetiminde yönetici olarak çalıştığım dönemde zaman zaman şirketin vergi bölümüne personel almak üzere başvurular, özgeçmişler insan kaynakları tarafından bize iletilirdi.

Üniversiteden yeni mezun olmuş pırıl pırıl gençler.

Her bir özgeçmişte ayrı bir resim , ayrı bir hikaye ve geleceğe dair ayrı umutlar…

Hele sözlü aşamasında karşınıza gelip oturunca objektif olma kaygısı, en doğru kişiyi seçme hassasiyetinin yanısıra birden fark ettim ki eczanedeki gece nöbetlerinin duygusu çıkıp zihnimi işgal ediyordu.

Kim bilir belki otuz yıl öncesinden.

Onca yılın emeği, gencin hayalleri, ana babanın umutları ve sevdiklerinin beklentileri…

Gariban köylüde hissettiğim empati duygusu bu kez de karşımdaki gençte beni sarıp sarmalıyordu.

Geçtiğimiz haftalarda Türkiye Kalite Derneğinin Ankara Şubesinde bir kişilik çalışan için yaptığımız iş duyurusuna 700’den fazla başvuru aldığımızı duyduğumda hissettiğim burukluğu tarif etmem imkânsız.

700 tane benim oğlum ya da benim kızım üniversiteyi bitirmiş, hayallerinin değil ekmeğinin peşinde koşmakta…

TÜİK açıklama yayınlıyor:

“Her dört gençten biri işsiz”

İçimde Yeni Türkü’nün bir şarkısı avaz avaz çalmaya başlıyor.

Sözleri Yılmaz Erdoğan’a ait olan:

“Ankara’ya öyle yakışır ki kar
Asfaltlar ışıldar
Buz tutardı resmi yalanlar….”

Gençlere kıymayalım efendiler.

Onlar, bütün yaşlı ağaçlar durup beklerken, sanki bir acelesi varmışçasına yalancı baharda çiçek açan badem veya erik ağaçları gibidirler.

Gelin, çiçek açan fidanlarımıza yalancı baharlar değil, hakiki baharlar yaşatalım artık.

Yorumlar

  • M
    Mustafa Sefa KARA

    Üstad Selamlar, yazınızı bende aynı buruklukla okudum. Yaşadıklarınızı, anılarınızı ifade ettiğiniz duyguları kendi içimde yaşadım. Gerçekten çok içten bir yazı olmuş ellerinize sağlık. Umuyorum ki daha iyi günlerimiz olacak ülke olarak.

Yorumlarınızı Bize Yazınız

Soru Sor