Gecikme zammındaki artış üzerine değerlendirmeler
Resmi Gazetede 21 Mayıs 2024 tarihinde yayımlanan düzenlemeye göre gecikme zammı oranı aylık, % 3,5’tan % 4,5’a çıkarılmıştır.
Gecikme zammı, AATUHK’taki tanımına göre, vadesinde ödenmemiş amme alacağına vade tarihinden itibaren belli bir oranın tatbik olunması suretiyle yapılan hesaplamadır. Borcunu vadesinde ödemeyenler, borçlarıyla birlikte, ödeme/tahsil tarihine kadar hesaplanacak gecikme zammını da ödemekle yükümlü olurlar.
Doktrinde, gecikme zammının, bir tazminat mı, bir faiz mi, yoksa bir ceza mı olduğu yönünde tartışmalar bulunmaktadır.
Yazımı, konuya ilişkin tazece bir literatür taraması yapmaksızın, bir bakıma sesli düşünerek yazdığımı da belirterek, bir soruyla devam edeyim:
Gecikme zammı, aynı anda hem tazminat, hem faiz, hem de ceza olamaz mı?
Bu sorunun bendeki cevabı, olabileceği, hatta olması gerektiği yönündedir. Fakat gecikme zammına bir ceza niteliği de atfedebilmek için % 4,5 oranının da düşük kaldığı kanaatindeyim. Üzülerek söylemeliyim ki, benim yorumuma göre, gecikme zammı 1-2 puan daha arttırılmalıdır.
Ülkemizdeki güncel enflasyon ve faiz oranlarını da gözeterek, gecikme zammını varsayımsal oranlarla bir örnek üzerinde inceleyelim:
A Ülkesinde aylık enflasyon, % 4’tür. Mevduat ve kredi faizi % 5, gecikme zammı ise % 6’dır.
Yorumumuza göre, bu örnekteki 6 puanlık gecikme zammının 4 puanlık enflasyona tekabül eden kısmı, paranın değer kaybına ilişkin bir tazminattır. Bu suretle, borcun geç ödenmesi nedeniyle paranın değerinde meydana gelen aşınma, borçlu tarafından tazmin edilmektedir. Bu tazmin sonucunda kamu geliri reel olarak değişmemekte, sadece korunmaktadır.
Gecikme zammının 5 puanlık faiz ile 4 puanlık enflasyon arasında kalan 1 puanlık kısmı, reel faizdir. Geç tahsilattan kaynaklanan aşınmayı tazmin ettirmiş olan devlet, bu suretle 1 puan kadar da faiz elde ederek, gelirini reel olarak arttırmaktadır.
Ve geldik 6 puanlık gecikme zammının 5 puanlık faizi aşan 1 puanlık kısmına atfettiğimiz ceza niteliğine;
Bilindiği üzere, vergilerin mükelleften kaynaklanan nedenlerle vadesinde tahakkuk etmemesi, bir yaptırım olarak, vergi ziyaı cezasına bağlanmıştır. Bu durumda, mükellefleri vergilerin zamanında ve noksansız tahakkuk etmesini sağlamaya zorlayan cezai bir neden var demektir.
Buna karşın, amme borçlarının vadesinde ödenmemesi hali için düzenlenmiş cezai bir yaptırım bulunmamaktadır. Öyleyse; amme borçluları borçlarını neden vadesinde ödemesinler sorusunun yerini, borçlarını vadesinde neden ödesinler ki sorusu alır desek, yanlış mı olur?
“Amme borçluları borçlarını vadesinde ödemelidirler, aksi durumda gecikme zammı da ödemek zorunda kalırlar” diyebilmek için, gecikme zammı oranının, faiz oranından yüksek olması gerekmektedir. Aksi durumda homoekonomikus davranan bireyler amme borcunu vadesinde ödemeyi değil, mümkün olduğunca geciktirmeyi tercih ederler.
Gecikme zammı oranının kredi faiz oranından düşük olması halinde, amme borçluları, kredi çekmek yerine, amme borçlarını ödemeyi geciktirmek suretiyle daha düşük maliyetli finansman sağlama yoluna gidebileceklerdir. Gecikme zammı oranı mevduat faiz oranından düşük olursa, borcun vadesinde ödenmesi yerine paranın bankaya yatırılması suretiyle kazanç elde edilmesi dahi söz konusu olabilecektir.
Gecikme zammı oranının kredi faiz oranına eşit olduğu durumlarda da, bankadan kredi çekip işlem masrafına katlanmak, hatta yanında sigorta ve envai çeşit de hizmet paketi satın almak yerine, amme borçlarının ödenmesini öteleyerek finansman sağlamak, daha cazip gelebilecektir.
Yasalarda vadesinde ödenmeyen, hatta kimi zaman vadesi dahi gelmemiş amme alacaklarının cebren tahsilini kolaylaştıracak onca üstün tedbire yer verilmesine karşın, vadesinde ödememe hali bir cezai yaptırıma bağlanmadığı gibi, uygulanan gecikme zammı oranının faiz oranlarının altında kalması, zannımızca, çelişki doğurmaktadır.
Bu nedenle de savunmaktayız ki; gecikme zammı oranı, kredi faiz oranından daha yüksek olmalıdır. Böylece, amme borcunun vadesinde ödenmemesi halinin doğuracağı bir menfaat kaybının varlığından bahsedilebilecek; bu menfaat kaybı, borcun vadesinde ödenmemesinin rasyonel bir yaptırımı olarak kabul edilebilecektir. Diğer bir ifadeyle de, gecikme zammı oranı ile faiz oranı arasındaki fark, borcun vadesinde ödenmemesinin cezai yaptırımı olarak tedavül görebilecektir. Gecikme zammı oranının faiz oranının altında kalması ise, amme borçlarını vadesinde ödemek yerine, ödemeyip finansman kaynağı olarak kullanmayı cazip hale getirerek amme alacaklarının tahsilini zorlaştıracaktır.