Vergi, Maliye, Ekonomi, Sosyal Güvenlik, Ticaret Hukuku Hakkındaki Herşey

Ekonomi, Maliye

Onur ÇELİK
Onur ÇELİK
1034OKUNMA

Faiz Artırımı ve Parasal Sıkılaşma Öncesi Reel Sektör Ne Yapmalı?

İşletmeleri etkileyen çok sayıda risk olmakla birlikte, bunların başında içerisinde kredi, döviz kuru, faiz oranı, likidite gibi riskleri barındıran finansal risk ile içinde bulunulan sektörden kaynaklı olarak ortaya çıkan faaliyet riski gelmektedir. İşletmelerin başarılarının altında yatan en önemli unsurlardan birisi de bu risklerin nasıl yönetilmesi gerektiğidir.

Malumunuz, şu sıralar özellikle gelişmekte olan ülkeler için en büyük finansal risk, Amerikan Merkez Bankası FED’in henüz detay ve takvim vermese de varlık alımlarını azaltmaya başlayarak piyasadan para çekme ve akabinde de faiz artırım süreçlerini aktif hale getirmesi. Bu, bizim gibi gelişmekte olan ve yüksek döviz açığı bulunan ülkeler için şu anlama geliyor; sermaye maliyeti artacak, eskisi kadar kolay finansman bulunamayacak, bulunacak finansal kaynakların ise hem maliyeti eskiye nazaran daha yüksek olacak hem de vadeleri daha kısa olacak.

İlaveten yaşanan bir diğer talihsizlik ise dünya genelinde etkilerini hissettiren yükselen enflasyon. Özellikle emtia ve navlun kaynaklı sebeplerle üretici enflasyonu oluşuyorken, bir yandan da başta gıda fiyatlarında yaşanan enflasyon ile tüketicilerin alım gücünde ortaya çıkan azalmaya bağlı olarak talep daralması nedeniyle firmaların pazar ve faaliyet riski de artıyor. Bu durum özellikle gelecek yıl için Türkiye özelinde yüksek enflasyon ve durgunluğun aynı anda yaşanması anlamına gelen stagflasyon riskini de tetikliyor.

Madem yükselen risklere bağlı olarak ortaya çıkan zorlu bir sürecin başındayız işletmeler hangi risklerini minimize etmeli, ne gibi aksiyonlar almalı kısaca değinecek olur isek;

  • Borçluluk ve kaldıraç düzeyi kademeli şekilde azaltılmalı
  • Döviz açıkları hızla azaltılmalı, kısa vadede azaltılamıyor ise türev ürün kullanımı değerlendirilmeli
  • Uzun vadeli satışlardan kaçınılmalı
  • Açığa satışlar mümkünse hiç yapılmamalı veya azaltılmalı
  • Hammadde ve mamul stoklarının miktarları doğru belirlenerek işletme sermayesi verimli kullanılmalı,
  • Tedarikçi yönetimine (SRM) her zamankinden daha çok önem verilmeli
  • Hedef odaklı ve iyi takip edilecek bir bütçe hazırlanmalı
  • Opex giderleri azaltılmalı
  • Vergi planlaması iyi yapılmalı
  • İhracat pazarlarında kayıplar yaşanmaması adına bugünden karbon azaltımı ve yeşil mutabakat sürecine uyum adına aksiyonlar alınmalı
  • Entegre bir risk yönetimi süreci içselleştirilmeli

Başlıkları çoğaltmak mümkün ama işin özü, riskleri iyi yönetirken aynı zamanda da verimli ve etkin çalışmaktan geçiyor diyebiliriz.

Pandemi dünya için yeni bir siyah kuğu daha ortaya çıkarırken, ürün ve hizmet üretim sürecinde değer zincirinin her halkasında ciddi tahribat yarattı. Özellikle emtia piyasasında fırsatçılık dürtüsü ile ortaya çıkan fiyat artışları dünya genelinde üreticileri, özellikle de nihai tüketicileri son derece zorladı ve zorlamaya da devam edecek gibi görünüyor. Bir de üzerine, yazımızda da bahsettiğimiz finansal risklerin eklenmesi maalesef kaçınılmaz gibi görünüyor.

Bu süreçten sıfır hasarla çıkmak mümkün olmasa da modern yönetim teknikleri ile pek tabii etkileri azaltılabilir. Sürecin genelde olumsuz tarafına değinsek de unutmayalım ki, her kriz sürece adapte olabilenler için aynı zamanda birçok fırsatları ve değişimi de beraberinde getirebilmekte. Yeter ki, bilim, teknoloji ve inovasyon rehberimiz olsun..

Son söz : “Ne en güçlü olan tür hayatta kalır, ne de en zeki olan, değişime en çok adapte olabilendir, hayatta kalan..”

Yorumlarınızı Bize Yazınız

Soru Sor