Vergi, Maliye, Ekonomi, Sosyal Güvenlik, Ticaret Hukuku Hakkındaki Herşey

Ekonomi, Maliye

Mesut KOYUNCU
Mesut KOYUNCU
338OKUNMA

Enderun’u kapatmak

Çalışan Olmak da Zor!

Patron olmak zor zanaat başlıklı yazım ilgi gördü. Kuşkusuz çalışan olmak da zor…

Özel sektörde genel müdür olarak çalıştığım dönemlerde kızım henüz okul yaşamının başlarındayken, eşim ve beni kızımın okulundan aradılar.

Kızım resim derslerine pek meraklı ve kabiliyetliydi. Bir resminde annesi ve ağabeyi yan yanayken beni uzak bir köşede çizmişti. Durum gayet açıktı. “Kızınızla biraz daha fazla ilgilenmelisiniz.”

Ben mevcut fabrikaların yanında, önce Gebze sonra Eskişehir yurt dışında Selanik fabrikalarının da üretime geçmesiyle her hafta bir fabrikayı ziyaret ediyor, istemeden de olsa kızımı ihmal ediyordum.

Peki ya tatillerde?

Yoğun çalışmak bir yana özel sektör yıllık tatil işini de çözebilmiş değil. Yaklaşık 15 yıl süren profesyonel yöneticilik dönemimde tatil sürelerim bir hafta ile sınırlı kalmıştı.

Oysa Avrupa bu işi çözmüş durumda. Temmuz, ağustos aylarında tüm çalışanlar hakları olan süre kadar tatile çıkıyorlar. Bu 20-30 günlük izin sürelerinde dinleniyorlar, yeniden enerji toplayıp işlerine dönebiliyorlar.

Bizde olmaz demeyin, Türkiye’de bazı büyük grupların bu işi yönetebildiklerini biliyorum. Büyük holdinglerimizden birisinde genel müdür olarak çalışan bir dostum, her yıl üç hafta (aralıksız) tatil yapabildiğini söylediğinde, kısa tatil süreleri ile geçen yıllarıma hayıflanmadım dersem yalan olur.

Benim gibi alt gelir gruplarından gelen yöneticiler profesyonelliği pek beceremiyoruz. Aşırı sahiplenip çalışıyoruz.

Yine Türkiye’nin büyük holdinglerinden birisinin sanıyorum ilk CEO’su anılarında “Ayrılırken Holding’in benim olmadığını anladım.” diyerek her şeyi özetleyivermişti. Benzeri duyguları benim gibi, birçok yönetici arkadaşım da yaşamıştır.

Sonuç olarak patron olmak zor zanaat, çalışan olmak da. Kaldı ki kolay olan ne var….

Devletime O iki Çift Ayakkabı ile Yenilen İlk Muzun Bedelini Henüz Ödeyemedim!

Lise ve üniversite yıllarım Ankara’da geçti. Hesap Uzmanları Kuruluna katıldığımda eğitim sonrası grubum İstanbul olarak belirlendi. Bir elimde elbiselerimin olduğu bavul, diğer elimde dönemin meşhur bond çantalardan birisi ile İstanbul yaşamım başlamış oldu. Ankara’ya geri dönmek sevdasıyla başlayan süreç bugüne kadar devam etti.

Zamanla Ankara benim için sevimsizleşti de. Zorlu yetki, yeterlilik sınavları akabinde bürokraside sorun çözmek adına gerçekleşen seyahatler şehrin sevimsizliğini daha da artırdı.

On gün kadar önce, bu sefer çok daha sevimsiz, üzücü bir olay için yine Ankara’daydım. Lise yıllarından beri arkadaşım olan, Maliye Bakanlığı Muhasebat Başkontrolörü, Ankara Büyük Şehir Belediyesinde bürokrat olarak görev yapan Mesut Hastürk kardeşimi ebediyete uğurlamak için oradaydık.

Enderun’u kapatmak

Dedim ya lise yani Maliye Okulu sıralarından beri arkadaştık. Maliye okulunda üç yıl birlikte yatılı okuduk. Cenazeye katılabilen lise arkadaşlarımızla o günleri, o günlerdeki adaşım Hastürk kardeşimi konuştuk.

Maliye Okulu öğrencilerine üç yıl boyunca iki takım elbise, ayrıca blazer lacivert ceket pantolon, bir palto ve biri resmi biri spor iki ayakkabı verirdi. Bu elbiseleri 17 yaşımızda kaza-i rüşt kararı ile başladığımız memuriyet yıllarımızda da kullandık.

Genelde alt gelir grubundan gelen bizler için bu imkanları ailelerimizin sağlaması mümkün değildi.

Sevgili Hastürk kardeşim kendisini ziyarete gelen misafirine, “Ben devletime, bana verdiği iki çift ayakkabı ve okulda ilk kez tattığım o muzun borcunu henüz ödeyemedim.” diyerek ne çok şeyi anlatmış oluyordu.

Cenaze sonrası Onunla ilgili birçok güzel anıyı yeniden hatırladık. Gözlerimiz yaşardı. İçimiz burkuldu.

90’lı yıllarda kapatılan Maliye Okulu gibi okullar artık yok. Dar gelirli ailelerin zeki çocuklarının önünü açan bu gibi okulların kapatılasını anlayabilmek mümkün değil.

Sevgili dostum, güzel kardeşim, adaşım Hastürk uğurlar olsun. Nurlar içinde oyu… Seni unutmayacağız.

Hesap Uzmanları Kurulu’nun 79’uncu Kuruluş Yıldönümü

Sene 2007. Rahmetli babamın cenazesi için defnedildiği Kastamonu’nun Küre ilçesindeyiz. Eren Holding’de birlikte çalıştığım rahmetli Kaan Korkmaz Üstad ve Holding ortaklarından Sayın Emir Eren ile kabristandan çarşıya doğru yokuş yukarı yürüyoruz. Karlı bir Şubat ayı.

Küre’yi bilmeyenler için, ormanlarla çevrili bir sırtta kurulmuş, bakır madeni ile ünlü, küçük tarihi bir ilçe. Düz bir alan bulmak neredeyse mümkün değil.

Emir Bey, “Mesut Bey bu küçük ilçede doğup büyüdünüz sonra da Amerika’da master yaptınız öyle mi?”

Evet, Hesap Uzmanları Kurulu, yani devlet beni yurt dışına master yapmaya yollamıştı. Genelde dar gelirli ailelerden gelen mensuplardan, gerekli sınavı kazananlar, sıraları geldiğinde yurt dışı eğitim imkanı bulabiliyorlardı.

O kuruldan yetişen birçok Üstad ve Arkadaşımız kamuda müsteşarlık, genel müdürlük, başkanlık, defterdarlık gibi birçok makamı liyakatleriyle doldurdular.

Birçokları özel sektörde de başarılı oldular. Ülkenin önde gelen holding ve şirketlerinde vergi ve vergi dışı CEO, Genel Müdür ve CFO gibi görevleri üstlendiler.

Birçok konuda yeterlilikleri olacak şekilde eleman yetiştiren ve mensuplarından gerek kamunun ve gerekse özel sektörün yararlandığı Hesap Uzmanları Kurulu da benzeri birçok değerli Kurul ve Teşkilat gibi kapatıldı.

Gerek Maliye Okulu ve gerekse Hesap Uzmanları Kurulu gibi okul, kurul ve teşkilatlar bu genç Cumhuriyetimizin Enderunlarıydı. Alt gelir grubu ailelere mensup zeki ve hırslı çocukların, gençlerin iyi eğitim alıp hayata tutunabildikleri mecralardı.

Az çok tarihe meraklı olan ben, II. Mahmud döneminde yeniçeri ocağı ile birlikte kapatılan Enderun sorası o büyük imparatorluğun yaşadığı sıkıntıları hatırlayınca, bir gün bu güzide okulların, kurulların yeniden açılması gerektiğine hararetle inanıyor ve umuyorum.

Enderun’u kapatmak

Yorumlarınızı Bize Yazınız

Soru Sor