Vergi, Maliye, Ekonomi, Sosyal Güvenlik, Ticaret Hukuku Hakkındaki Herşey

Mükellef Hakları

Mustafa BALCI
Mustafa BALCI
4582OKUNMA

Düzeltme-Şikâyet konusunda yaşanan hukuki sorunlar

Vergi hatası bulunan vergilendirme işlemlerinin 213 sayılı Vergi Usul Kanunu (VUK) kapsamında düzeltme-şikâyet başvurularına konu edilmesi ile ilgili idari ve yargı uygulamasına ilişkin literatür ve yargı uygulamasında pek çok hukuki tartışma yaşanmaktadır.

Örneğin; vergi dairesi müdürlüğüne yapılacak düzeltme başvurusu sonrası şikâyet mercii olarak gerek idari uygulama gerek yargı uygulamasında hâlihazırda, Gelir İdaresi Başkanlığı veya Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı şikâyet mercii ve dolayısıyla hasım olarak alınmakta ise de, 17.06.2021 tarihindevergialgi.com internet sitesinde yayınlanan yazıda kronolojik şekilde yer verilen yasal değişiklikler sonrasında vergi dairesi müdürlüğüne yapılan düzeltme başvuruları sonrasında yapılacak şikâyet başvurularının 09.07.2018 tarihinden itibaren Gelir İdaresi Başkanlığına değil Hazine ve Maliye Bakanlığı’na yapılması gerektiğini ifade etmiştim. Nitekim CANDAN(1)ve BATI(2) da aynı görüşte olduğunu ifade etmiştir.

Ancak gerek idari ve gerekse yargı uygulamasında hali hazırda vergi dairesi müdürlüğüne yapılacak düzeltme başvurusu sonrasında şikâyet başvurusunun Gelir İdaresi Başkanlığı’na yapılacağı kabul edildiğinden bundan sonraki açıklamalarımızı da uygulama doğrultusunda şikâyet mercii olarak Gelir İdaresi Başkanlığını esas alarak yapacağız.

Vergi hatalarına ilişkin düzeltme-şikâyet uygulamalarına ilişkin pek çok hukuki tartışmanın bulunması nedeniyle yazı dizisi şeklinde kaleme alacağımız çalışmamızda;

  • Düzeltme-şikâyet müessesesinin kapsamının sadece 213 sayılı VUK kapsamındaki işlemler ile mi sınırlı olduğu, yoksa ödeme emri, haciz gibi 6183 sayılı Kanun kapsamındaki işlemlerin de düzeltme-şikâyet başvurularına konu edilip edilemeyeceği?
  • Vergi hatasının bulunduğu durumlarda düzeltme yoluna gidilmeden doğrudan şikâyet yoluna gidilip gidilemeyeceği? Düzeltme talebinin reddi üzerine doğrudan dava açılıp açılamayacağı ve şikâyet yolunun tüketilmesi zorunlu bir idari başvuru yolu olup olmadığı?
  • Vergi hatası kapsamında kabul edilmeyen “hukuki ihtilafkavramının kapsamı veAnayasa Mahkemesince verilen iptal kararlarının “vergi hatası” kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği?
  • Düzeltme-şikâyet başvurusunun reddi sonrasında dava açılmamış olsa bile beş yıllık düzeltme süresinin geçmediği durumlarda yeniden düzeltme-şikâyet başvurusu yapılıp sonrasında davaya konu edilip edilemeyeceği?
  • Uzlaşma ile kesinleşen vergi ve cezaların düzeltme-şikâyet başvurusuna konu edilip edilemeyeceği?
  • Düzeltme başvurusunun hukuki niteliğinin İYUK md. 10 veya md. 11 kapsamında bir başvuru olup olmadığı?
  • Belediye ve İl Özel İdareleri yönünden vergi hatasına ilişkin düzeltme başvurusu yapılmasına gerek olup olmadığı?

gibi birçok tartışmalı konu ve sorular hakkında ve literatürde yer alan görüşler ve ağırlıklı olarak yargı kararları ışığında cevaplar bulmaya ve değerlendirmeler yapmaya çalışacağız.

I- Genel olarak düzeltme-şikâyet müessesesi

Vergi hatası bulunan vergilendirme işlemlerinin düzeltme-şikâyet yolu ile düzeltilmesi müessesesi 213 sayılı Kanun’un 116 ila 126’ncı maddelerinde düzenlenmiştir.

Vergilendirme işlemleri, hukuka aykırı olarak tesis edildiği iddiasıyla kural olarak vergi mahkemelerinde 30 günlük dava açma süresi içinde dava konusu yapılabilir(3). Dava süreleri hak düşürücü nitelikte bir süre olup, bu süre geçirildikten sonra açılacak davada mahkemelerce davanın yasal sürede açılmadığı gerekçesiyle davayı süreaşımı yönünden reddine karar verilerek uyuşmazlığın esası incelenmez.

Kanun koyucu 30 günlük dava süresinin kısa bir süre olmasını da gözeterek, hakkaniyete ve mülkiyet hakkına(4) aykırı sonuçların da doğmasını engellemek amacıyla, vergilendirme işlemlerinde vergi hatası bulunan durumlarda, beş yıllık tarh zamanaşımı süresi içinde(5)  muhatabın başvurusu üzerine veya re’sen idare tarafından vergi hatasının düzeltilmesi yolu öngörülmüştür.

213 sayılı Kanun’un (VUK) 116’ncı maddesinde vergi hatası; vergiye müteallik hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız yere fazla veya eksik vergi istenmesi veya alınması şeklinde tanımlanmıştır. Kanun’un 117’nci maddesinde(6) , hesap hatalarının; matrah hatalarını, vergi miktarındaki hataları ve verginin mükerrer olmasını; 118’inci maddesinde(7)  ise, vergilendirme hatalarının; mükellefin şahsında hata, mükellefiyette hata, mevzuda hata ve vergilendirme veya muafiyet döneminde hataları kapsadığı ifade edilmiştir.

VUK’un 122’nci maddesinde, mükelleflerin vergi muamelelerindeki hataların düzeltilmesini vergi dairelerinden yazı ile isteyebilecekleri, 124’üncü maddesinde ise, vergi mahkemesinde dava açma süresi geçtikten sonra yaptıkları düzeltme talepleri reddolunanların, şikâyet yolu ile Maliye Bakanlığına, bu madde gereğince il özel idare vergileri hakkında valiliğe, belediye vergileri hakkında belediye başkanlığına müracaat edebilecekleri hükme bağlanmıştır.

Vergi hataları hesaplarda ya da vergilendirme ile ilgili işlemlerde mümkündür. Bu hatalar sebebiyle de “haksız yere fazla vergi istenmesi veya alınması” veya “eksik vergi istenmesi veya alınması” söz konusu olmalıdır. Bu tanım hem vergi ödemeden önce hata yapıldığında hem de vergi ödendikten sonra hatanın tespit edildiğinde düzeltilmesi yönünde talepte bulunulacağına da işaret etmektedir(8) .

Diğer taraftan VUK’un  "Düzeltme Zamanaşımı" başlıklı 126'ncı maddesinde ise; 

"114'üncü maddede yazılı zamanaşımı süresi(9) dolduktan sonra meydana çıkarılan vergi hataları düzeltilemez. Şu kadar ki, düzeltme zamanaşımı süresi:

  1. Zamanaşımı süresinin son yılı içinde tarh ve tebliğ edilen vergilerde hatanın yapıldığı,
  2. İlan yoluyla tebliğ edilip vergi mahkemesinde dava konusu yapılmaksızın tahakkuk eden vergilerde mükellefe ödeme emrinin tebliğ edildiği,
  3. İhbarname ve ödeme emri ilan yoluyla tebliğ edilen vergilerde 6183 sayılı Kanun’a göre haczin yapıldığı, tarihten başlayarak bir yıldan aşağı olamaz." hükmüne yer verilmiş olup, kural olarak düzeltme başvurusunun beş yıllık zamanaşımı içinde yapılması gerekmektedir.

Düzeltme-şikâyet başvurusu vergi mükellefi veya sorumlusu olan kişiler tarafından yapılmakla beraber bu kişilerin dışında vergiyi nihai olarak yüklenen kişilerin de düzeltme-şikâyet başvurusu yapabileceği yönünde Danıştay kararları bulunmaktadır(10) .

II- Düzeltme-şikâyet müessesinin kapsamı VUK ile sınırlı mı? Ödeme emri, haciz gibi işlemler de şikâyet başvurusuna konu edilebilir mi?

Türk Vergi Sistemi esas itibariyle beyan esasına dayanmaktadır. Bu nedenle 213 sayılı Kanun’un 378’inci maddesinin ikinci fıkrasında; mükelleflerin beyan ettikleri matrahlara ve bu matrahlar üzerinden tarh edilen vergilere karşı dava açamayacakları kurala bağlanmıştır. Madde hükmünde Kanunun vergi hatalarına ait hükümlerin saklı olduğu ifade edilmiştir. Dolayısıyla mükellefler/vergi sorumluları/verginin nihai yüklenicileri, vergi hatası bulunan vergilendirme işlemlerine ilişkin olarak düzeltme-şikâyet yolunu kullanarak vergi hatasının düzeltmesi ve yersiz ödenen vergiyi, 6183 sayılı Kanun'a göre belirlenen tecil faizi ile birlikte geri alma imkânına haizdir. Aynı şekilde re’sen, ikmalen ve idarece yapılan tarhiyatlarda da vergi hatası bulunması halinde düzeltme-şikâyet başvurusuna konu edilerek vergi hatasının düzeltilmesi imkânı bulunmaktadır.

Düzeltme-şikâyet müessesesinin verginin tarh, tebliğ ve tahakkuk aşamalarının düzenlendiği 213 sayılı Kanun’da düzenlenmiş olması nedeniyle kamu alacaklarının takip ve tahsil aşamasını düzenleyen 6183 sayılı Kanun kapsamında tesis edilen işlemlerde yapılan vergi hatalarının da düzeltme-şikâyet başvurusuna konu edilip edilemeyeceği hususunda gerek literatür gerekse yargı uygulamasında hukuki tartışmalar yaşanmıştır.

Danıştay’ın ve özellikle Dokuzuncu Dairesinin güncelliğini yitiren kararlarında ödeme emri ile haciz işlemlerini de içeren tahsilat aşamalarındaki işlemlere ilişkin vergi hatalarının da düzeltme-şikâyet kapsamında olduğu kabul edilmişse de, güncel yargı kararları, ödeme emirleri ve haciz gibi 6183 sayılı Kanun uygulamasından kaynaklı işlemlerin düzeltme-şikâyet başvurusuna konu edilemeyeceği yönündedir(11) .

Literatürde BATI(12) , BİLİCİ(13) , OKTAR(14) ve RENÇBER(15)  ; hatanın tahsil aşamasında fark edilmiş olmasının bu talebin değerlendirilmesine engel olmaması gerektiği ve ödeme emri ile haciz işlemlerinin düzeltme şikâyete konu edilebileceği görüşündedir.

Konuya ilişkin değerlendirmemiz;ödeme emri işleminin vergilendirme sürecinin tahsil boyutuyla ilgili bir parçası olduğu ve vergi hatalarının bulunduğu durumlarda 6183 sayılı Kanun uygulaması olan ödeme emri, haciz gibi işlemler yönünden de düzeltme-şikâyet başvurusuna konu edilebileceği(16)  şeklinde görüş ileri sürülebilirse de; VUK 126’ncı maddesinde, düzeltme-şikâyet başvurusunun aynı kanunun 114’üncü maddesinde yer alan tarh ve tebliğ zamanaşımı süresi içinde yapılabileceğidüzenlemesinin, kanun maddesinin genişletici şekilde yorumlanmasına engel olduğu ve düzeltme-şikâyet müessesesinin 6183 sayılı Kanun kapsamındaki işlemleri kapsamadığı(17)  ancak beş yıllık tarh ve tebliğ zamanaşımı içinde olmak kaydıyla, ödeme emri/haciz işlemlerinin değil bu işlemlere konu vergi ve cezalar yönünden düzeltme-şikâyet başvurusunun yapılabileceğişeklindedir(18) .

Diğer taraftan ödeme emrinin değil ödeme emrine konu tarhiyat işlemlerinin düzeltme- şikâyet başvurusuna konu edilebileceği şeklindeki görüş ve yaklaşımın sakıncası; müteselsil sorumluluğu veya ikincil derecede sorumluluğu bulunan kanuni temsilci, limited şirket ortağı, meslek mensupları gibi kişiler hakkında takibata ödeme emri ile başlanıldığından, ödeme emrine karşı 15 günlük dava süresinin geçirildiği durumlarda vergi hatası kapsamında bir durum bulunsa bile, ödeme emri gibi 6183 kapsamındaki işlemlerin düzeltme-şikâyete konu olamayacağı görüş ve uygulaması nedeniyle mağduriyetlerin yaşanması olasılığıdır.

Bu nedenle yukarıda yer verilen hukuki tartışmaları sonlandırmak ve mağduriyete mahal vermemek adına 213 sayılı Kanun’da yapılacak düzenleme ile 6183 sayılı Kanun kapsamındaki işlemlerin de düzeltme-şikâyet müessesesinin kapsamına dâhil olduğunun açık şekilde belirtilmesinde fayda bulunmaktadır.      

Son olarak 213 sayılı Kanun’un 2’nci maddesi(19) hükmü uyarınca gümrük vergilerinin(20)  ve 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’nun 98’inci maddesi uyarınca aynı kanunun 97’nci maddesi kapsamında belediye meclislerince belirlenen ücretlerin(21)  düzeltme-şikâyet hükümlerine tabi olmadığını da belirtelim.  

1-Turgut CANDAN, İdari Yargılama Usulü Kanunu, Yetkin Yayınevi, 9. Baskı, Ankara, 2022, s. 619-20, dipnot:1009.
2-Murat BATI, Vergi Hukuku, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2021, s. 447.
3-Dava açma süresinin son gününün hafta sonu tatili veya resmi tatil günlerine, mali tatil ve yargılamaya ara verme (adli tatil) sürelerine denk gelmesi durumunda uzamaktadır. Mali tatil ve adli tatilin dava sürelerine etkisi için bkz. (vergialgi.com) Mustafa BALCI, Adli Tatil ve Mali Tatil Sürelerinin Özel Dava Sürelerine Etkileri, 02.08.2021, Adli Tatil ve Mali Tatil Sürelerinin Özel Dava Sürelerine Etkileri.
4-“Bunun nedeni; vergi hatası içeren vergilendirmenin mülkiyet hakkına haksız müdahale oluşturmasıdır. Yasa koyucu idarede istikrar ile mülkiyet hakkı arasında ikincisinin lehine, fakat sınırlı sebeplerle seçim yapmıştır. Sebebin sınırlı olmasını haklı kılan, vergi hatası içeren vergilendirme işlemlerinde mevcut her türlü hukuki hatanın yargısal denetime tabi tutulmasını sağlayan bir dava yolunun esasen mevcut olmasıdır.” CANDAN, İdari Yargılama Usulü Kanunu, s. 622.
5-213 sayılı Kanun’un 126’ncı maddesinde belirtilen durumlarda bu süre beş yılı aşıyor.
6-213 sayılı Kanun’unHesap Hataları” başlıklı 117’nci maddesinde; “Hesap hataları şunlardır:
     -Matrah hataları: Vergilendirme ile ilgili beyanname, tahakkuk fişi, ihbarname, tekalif cetveli ve kararlarda matraha ait rakamların veya indirimlerin eksik veya fazla gösterilmiş veya hesaplanmış olmasıdır.
     -Vergi miktarında hatalar: Vergi nispet ve tarifelerinin yanlış uygulanması, mahsupların yapılmamış veya yanlış yapılmış olması, birinci bentte yazılı vesikalarda verginin eksik veya fazla hesaplanmış veya gösterilmiş olmasıdır.
     -Verginin mükerrer olması: Aynı vergi kanununun uygulanmasında belli bir vergilendirme dönemi için aynı matrah üzerinden bir defadan fazla vergi istenmesi veya alınmasıdır.” ifadeleri yer almaktadır.
7-213 sayılı Kanun’unVergilendirme Hataları” başlıklı 118’inci maddesinde; “Madde 118 – Vergilendirme hataları şunlardır:
     -Mükellefin şahsında hata: Bir verginin asıl borçlusu yerine başka bir kişiden istenmesi veya alınmasıdır;
     -Mükellefiyette hata: Açık olarak vergiye tabi olmıyan veya vergiden muaf bulunan kimselerden vergi istenmesi veya alınmasıdır;
     -Mevzuda hata: Açık olarak vergi mevzuuna girmiyen veya vergiden müstesna bulunan gelir, servet, madde, kıymet, evrak ve işlemler üzerinden vergi istenmesi veya alınmasıdır.
Vergilendirme veya muafiyet döneminde hata: Aranan verginin ilgili bulunduğu vergilendirme döneminin yanlış gösterilmiş veya süre itibariyle eksik veya fazla hesaplanmış olmasıdır.” ifadeleri yer almaktadır.
8-Özgür Biyan, Vergi Hukuku, Dora Yayıncılık, Bursa, 2020, s. 238.
9-213 sayılı Kanun’un “Düzeltmede zamanaşımı” başlıklı 114’üncü maddesinin birinci fıkrasında; “Vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından başlıyarak beş yıl içinde tarh ve mükellefe tebliğ edilmiyen vergiler zamanaşımına uğrar.”ifadeleri yer almaktadır.
10-Mustafa BALCI, Kamu İcra Hukuku ve 6183 Sayılı Kanun Uygulaması, On İki Levha Yayıncılık, 2. Baskı, 2021, İstanbul, s. 283.
11-Dan. VDDK. 27.03.2019 tarih ve E.2018/317, 2019/242 sayılı kararı ile onanan vergi mahkemesi kararında; Yukarıda da belirtildiği gibi ödeme emri, kamu alacağı niteliğini kazanmış kesinleşmiş vergi ve cezaların 6183 sayılı Kanun hükümleri uyarınca tahsili amacıyla vergi idarelerinin tahsilat aşamasında düzenlediği işlemlerdendir. Davacının, hisselerini devrettiği tarihten sonraki dönemlere ilişkin vergi borcundan sorumlu tutulamayacağı veya borcun zamanaşımına uğradığı yönündeki iddialar ise, ancak, ödeme emrine karşı süresinde açılan davalarda incelenebilir.
   Bu nedenle, kamu alacağının cebren tahsili için düzenlenen ödeme emrine karşı düzeltme ve şikâyet yolu izlenmesine hukuken olanak bulunmadığından, davacının bu kapsamda yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir.” ifadeleri yer almaktadır.
   Dan. 9.D. 14.05.2019 tarih ve E.2015/2303, 2019/3646 sayılı kararı,
   Dan. 9.D. 12.09.2019 tarih ve E.2016/7154, 2019/3598 sayılı kararı
   Dan. 3.D. 30.05.2019 tarih ve E.2016/1492, 2019/4057 sayılı kararı,
   Dan. 4.D. 14.05.2019 tarih ve E.2015/2303, 2019/3646 sayılı kararı aynı yöndedir. BALCI, s. 926-927.
12-“VUK m.116’dan da görüldüğü üzere fazla ya da eksik cümleciğinden neticenin idarenin lehine çıkabileceği gibi aleyhine de oluşabileceğidir. Ayrıca bu cümlecik ile vergilendirme sürecinin tüm aşamalarında olabileceğini göstermektedir. Örneğin vergi hatası, tebliğ aşamasında fark edilebileceği gibi tahsil aşamasına gelindiğinde de fark edilebilirdi. Bu yüzden vergi hatasının varlığı mükellef lehine bir netice doğuracaksa, fazla ödenmiş olan(lar) ya geri alınır ya da varsa başka vergi borçlarına mahsup edilir; vergi idaresi lehine bir sonuç doğuracaksa vergi idaresinin talep etme hakkı doğacaktır.” BATI, s. 435.
13-Nurettin BİLİCİ, Vergi Hukuku, Savaş Yayınevi, 49. Baskı, Ankara, 2020, s. 211
14-Ateş OKTAR, Vergi Hukuku, Türkmen Kitabevi, 13. Baskı, İstanbul, 2018, s.166.
15-Altan RENÇBER, Vergi İcra Hukukunda Ödeme Emri, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2014, s. 125.
16-Nitekim Ankara BİM. 3.VDD. 13.01.2021 tarih ve E.2020/626, 2021/13 sayılı ve İstanbul BİM. 6.VDD. 21.01.2021 tarih ve E.2020/450, 2021/113 sayılı kararları bu yöndedir.
17-“Diğer taraftan VUK’un 126’ncı maddesinin birinci fıkrasında; 114’üncü maddede yazılı beş yıllık zamanaşımı süresi (tarh ve tebliğ zamanaşımı) dolduktan sonra meydana çıkarılan vergi hatalarının düzeltilemeyeceği ancak bu sürenin; maddenin (a) fıkrasında zamanaşımı süresinin son yılı içinde tarh ve tebliğ edilen vergilerde hatanın yapıldığı tarihten itibaren; (b) fıkrasında (Değişik: 23/6/1982-2686/26 md.) ilan yolu ile tebliğ edilip vergi mahkemesinde dava konusu yapılmaksızın tahakkuk eden vergilerde mükellefe ödeme emrinin tebliğ edildiği tarihten itibaren;  (c ) fıkrasında ise; ihbarname ve ödeme emrinin ilan yoluyla tebliğ edilen vergilerde 6183 sayılı Kanun’a göre haczin yapıldığı tarihten itibaren başlayarak, bu sürenin bir yıldan aşağı olamayacağı kurala bağlanmıştır.
   VUK md.126 uyarınca yasa yapıcı; dava süresi kaçırılan cezalı tarhiyatlara karşı yapılacak düzeltme- şikâyet yolundaki zamanaşımı süresini uzatmak suretiyle, ödeme emri tebliği üzerine adına yapılan ve açık vergi hatası içeren cezalı tarhiyatı öğrenen ve düzeltme- şikâyet zamanaşımı da kaçırmış olan mükellefin, düzeltme- şikâyet yoluyla yeniden dava açılmasını sağlamasının bir sebebi de;  tebliğ edilen ödeme emrine karşı süresinde açılacak davada açık vergi hatası iddiasında bulunamaması ve ayrıca da dava süresi geçirilen ödeme emrinin iptali istemiyle de düzeltme-şikâyet yoluna gidilememesidir.
   Şayet, ödeme emrinin tebliği üzerine 15 gün içinde açılacak davada vergi hatasının ileri sürülme imkânı olsaydı ya da dava süresi kaçırılan ödeme emrinin iptali istemiyle düzelme – şikâyet yoluna gidilebilme imkânı olsaydı yasa koyucu böyle bir düzenleme yapmaya gerek görmezdi. Çünkü düzeltme- şikâyet zamanaşımı süresini kaçıran mükellef ödeme emrinin tebliği üzerine iptali istemiyle 15 gün içinde dava açarak ödeme emrinin iptalini sağlayabilir ya da ödeme emrine karşı dava süresini kaçırmış olsa bile ödeme emrinin tebliğinden itibaren 5 yıl içinde düzeltme- şikâyet yoluna gitmek suretiyle ödeme emrinin iptalini sağlayabilirdi.
   Demek ki mükelleflerin böyle bir imkânı yok ki yasa koyucu düzeltme- şikâyet zamanaşımı süresini uzatmak zorunda kalmıştır. VUK md. 126 düzenlemesi dava süresi kaçırılan ödeme emrinin iptali istemiyle de düzeltme- şikâyet yoluna gidilemeyeceğinin yasa koyucu tarafından zımnen kabul edildiğini göstermektedir.” Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi 2.Vergi Dava Dairesi Başkanı Mehmet Fatih ERCİYAS tarafından,  Danıştay Onursal Başsavcısı Turgut CANDAN’a www.turgutcandan.com internet sitesinde yönelttiği sorudan alınmıştır. GÜMRÜK VERGİSİ EK TAHAKKUKLARINA İTİRAZDA BULUNULMADAN DOĞRUDAN İDARİ DAVA AÇILABİLİR Mİ? (erişim tarihi 20.03.2022).
18-BALCI, s. 927.
19-213 sayılı Kanun’unGümrük ve tekel vergileri” başlıklı 2’nci maddesinde; “ (Değişik: 23/1/2008-5728/271 md.) Gümrük idareleri tarafından alınan vergi ve resimler bu Kanuna tabi değildir. Bu vergi ve resimlerle ilgili olarak 27/10/1999 tarihli ve 4458 sayılı Gümrük Kanununun 242 nci maddesi hükümleri uygulanır.” ifadeleri yer almaktadır.
20-Kanunen ödenmemeleri gerektiği halde ödenmiş olan gümrük vergilerinin geri verilmesi ve kanunen tahakkuk ettirilmemeleri gerektiği halde tahakkuk ettirilen gümrük vergilerinin kaldırılması 4458 sayılı Kanun’un 210 vd. maddelerinde düzenlenmiştir.
21-“2464 sayılı Kanun’un 98’inci maddesinin esas alınarak, 213 sayılı Kanuna atıf yapılanlar içinde ücretlere yer verilmemiş olması nedeniyle 213 sayılı Kanun hükümlerinin, dolayısıyla düzeltme-şikâyet hükümlerinin ücretler hakkında uygulanamayacağı gerekçesinin daha uygun düşeceği kanaatindeyiz. Zira; 2464 sayılı Kanun kapsamında harcamalara katılma payı da VUK md. 1 kapsamında vergi, resim veya harç olmamakla birlikte, 2464 sayılı Kanun’un 98’inci maddesi yollamasıyla birlikte VUK 116 vd. maddelerinde düzenlenen düzeltme-şikâyete konu olabileceği konusunda tereddüt bulunmamaktadır.” Mustafa BALCI, Belediye Gelirleri Kanunu’nun 97. Maddesi Kapsamında Belediye Meclisleri Tarafından Belirlenen Ücretler ve Yargı Uygulamasında Yaşanan Hukuki Sorunlar, 07.06.2021, Belediye Gelirleri Kanunu’nun 97. Maddesi Kapsamında Belediye Meclisleri Tarafından Belirlenen Ücretler ve Yargı Uygulamasında Yaşanan Hukuki Sorunlar (erişim tarihi 21.03.2022).

Yorumlarınızı Bize Yazınız

Soru Sor