Vergi, Maliye, Ekonomi, Sosyal Güvenlik, Ticaret Hukuku Hakkındaki Herşey

2020'li Yıllarda Vergi Reformuna Doğru

Enes CEBEİbrahim SERİN
Enes CEBE/ İbrahim SERİN
11608OKUNMA

Dolandırıcılığın Giysisi Sahte Fatura

Dolandırıcılığın Giysisi Sahte Fatura

Vergialgı.net tarafından düzenlenen “2020’li Yıllarda Vergi Reformuna Doğru” ana temalı panellerin beşincisi Sahte Fatura Olgusunun Suç Bilimsel (Kriminolojik) Analizi” başlığı altında gerçekleştirildi.

Panelin bu haftaki konuğu Av. Bekir Baykara olurken, panelistler, Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz, Mehmet Nuri Aslan, Prof. Dr. İbrahim Attila Acar ve Nazmi Karyağdı da panelde yerlerini aldılar.

Panelistler genel olarak sahte fatura olgusu ve cezaların uygulanma sorununu ele alarak değerlendirme ve çözüm önerilerini aktardılar. 

Neden Sahte Faturayı Sosyolojik Açıdan İncelemeye Gerek Duyuyoruz?

Herhangi bir belgenin sahte olması demek ona kamu tarafından sağlanmış olan güvenilirliğe ihanet demek olduğunu belirten Baykara, bu durumun önemli ve cezaya müstahak olarak karşımıza çıktığını vurguladı. ‘’Fatura ekonomik bir olgu, ekonominin başında ve sonunda var. Sahte belge de ekonomik suçların her aşamasında bulunmakta, yağma ve hırsızlık gibi küçük suçlar hariç bütün suçlarda bulunmaktadır.’’ dedi.

Baykara sözlerinin devamında sahte belgenin ekonomik bir suç olduğunu ve sadece ekonomik ceza gerektiğini söyleyenlere karşı ekonomik cezanın yetmediğini belirtti.  “Ekonomik olarak bu tür suçlarda 3 kat vergi ziyaı cezaları uygulanmakta ama bu sahte faturayı engellememektedir. Bütün ekonomik suçlarda sadece ekonomik ceza suçu bastırmaya yetmiyor dolayısıyla fiili yani hapis cezası gerekiyor” diyerek düşüncelerini aktardı.

Öte yandan Baykara, sahte fatura tacirlerinin bu işi meslek haline getirdiğine değindi. Bir dizi şirket birbirleriyle ticari ilişkiler kurarak ve yakalanmamak için zincir oluşturup birbirlerini düzenlemekte olduklarının altını çizdi. Baykara, sahte fatura düzenleyen kişilerin 1-2 sene aynı yerde kalıp daha sonra kaybolduğunu belirterek onlarca şirket kurabildiklerini söyledi ve ”Benim karşılaştığım müvekkil olarak gelenler arasında karısı adına vekalet alıp onun adına şirket kuran ve fatura düzenleyen var. Bir tanesi de annesi adına düzenlemiş. Bazen de bir şarapçı buluyorlar üç beş kuruş para verip onun adına şirket kuruyorlar. Bu şekilde birkaç senede yakalanmaları mümkün değil. 5 sene sonra yakalanınca da iş işten geçiyor” diyerek durumu örneklerle destekledi.

Cezalar Arasındaki Fark Haksızlığa Yol Açıyor!

Baykara sahte faturada cezaların asgari sınırının 3 yıl olarak belirlenmesinde tuhaflık olduğunu söyleyerek 1000 TL kaçıran 3 yıldan ceza yemekte; öte yandan 1 milyon TL kaçırıp da tespit edilen 5 yıldan değerlendirilecek diye vurguladı. 1000 TL ile 1 milyon arasındaki ceza farkının 2 yıl olmasının haksızlığa yol açtığını söyleyerek güveni kötüye kullanma cezasında olduğu gibi 1-7 yıl arası aralığın daha doğru olacağını savundu. 

Vergi Cezalarını Uygulama Sorunsalı

Sahte fatura düzenleyenlerin bulunmasının zorluğuna da dikkat çeken Baykara, ‘’Fareler gibi ışık yanınca deliklerine kaçıyorlar’’ benzetmesinde bulundu. Bu kadar riske ve cezalara rağmen nasıl cesaret ediyorlar? diyerek konuşmasına devam eden Baykara,  “Hiçbir ceza tek başına caydırıcı değil ama ekonomik suçlarda cezanın caydırıcılığının daha çok olacağını düşünüyorum. Bunlar yan kesici veya konar-göçer kişiler değil, bunların çoğu iş adamlarıdır. Vergi cezası çok ciddi bir cezadır ve işletmeyi yok eder. Ayrıca işletmenin sahibine hükmedilecek bir ceza hem onur kırıcıdır hem de yıpratıcıdır. Onları etkiler ama maalesef uygulanamıyor.” diyerek vergi cezalarının uygulanmasında yaşanan sorunlar hakkında görüşlerini bildirdi. Bu görüşünü 6183 sayılı AATUHK’nın tam olarak uygulanmaması ve uygulanmadığı takdirde de sorunların devam edeceğini söyleyerek vurguladı. 

Vergi Reformu Açısından Çözüm Açık

Baykara, konunun vergi reformuyla ilgili kısmına değinerek “Muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge ile sahte belgeyi aynı maddede düzenler ve asgari haddi aşağıda belirler üst haddi de yukarıda 7 yıl veya 10 yıl olacak şekilde belirlerseniz, Hâkime de daha geniş bir yetki verirsiniz. Bu şekilde reforma tabii tutmak mümkündür ayrıca manevi unsura gerek yok, manevi unsur her zaman vardır. TCK’nın 21. maddesi orada dururken ayrıca bilerek, bilmeyerek sözcüğünün kullanımına gerek olmadığını düşünüyorum” dedi.

Yıpranan Değerlerin Maliyeti

Konuya sosyolojik açıdan değinen Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz, sahte fatura yaygınlığının hem sebebi hem de sonucu olan birtakım sosyolojik alt başlıklarımız olduğunu, özellikle toplumsal değerlerimiz yıpranmışsa o zaman sahte fatura kullanımının arttığını belirtti. Buna ilişkin cezalandırma şeklinin ve hazinenin gelir kaybının, vergi yükünün adaletsiz dağılımına ve toplumsal değerlerimizin yıpranmasına yol açtığını aktardı. Burada bir kısır döngü oluştuğunu belirten Yılmaz, “Sahte fatura kullanımı veya kaçakçılık dendiğinde hepimizin bu döngünün hızlı şekilde gerçekleştiğini kabul etmemiz gerek” dedi.

Dolandırıcılığın Giysisi  Sahte Fatura

Çevre ve çeşitli meslek grupları, yaşadığımız yer, eğitim seviyesi, devlete dahil olan düşünce ve görüşlerimiz, dini inançlar gibi etmenlerin bizim toplumsal değerlerimizi oluşturduğunu söyleyen Yılmaz, sahte fatura kullandığımızda bütün bu değerlerimizin sorgulanması gerektiğini aktardı. “Bu konuda asıl sorulması gereken soru hangi suçun daha fazla işlendiğidir; sahte faturayı düzenleme ve kullanma mı yoksa bu sahte fatura aracılığıyla işlenen suçlar mı? Bu da çok önemli bulgular bize getirecektir. Çünkü sahte fatura aracılığıyla işlenen suçların da panele olan ilgiyle ve bize gelen yorumlarla önemli boyutlara ulaşmış olduğu haberini almış oluyoruz.” sözleriyle bu haftaki panelin ilgi çekici olmasının nedenlerini sıralayarak sahte faturanın düpedüz bir dolandırıcılık olduğunu ve bunun da kullananların dışarıya şık görünen fakat aslında içi tamamen olumsuzluklarla dolu bir giysi olduğunu düşündüklerini aktardı. 

Kamudan Çalmak Bizde Ne Günahtır Ne de Ayıp (!)

Panelde sözü alan İŞKUR Eski Genel Müdürü Nuri Aslan, konuya sistemin iyi çalışmadığını dile getirerek başladı ve “Vergi yargısı sistemin vazgeçilmez bir yanıdır. Bizim sisteme isterseniz gecekondu isterseniz yol geçen hanı deyin ne derseniz deyin karşımıza geldiği üzere sistemin başka bir yanı var. Kitlenin büyük bir kısmı naylon fatura kullanıyor. Çok ciddi bir naylon faturacılık sektörünün olduğunu biliyoruz. Anlıyorum ki KDV ile bu daha da arttı” ifadelerini kullandı ve  “Kamudan çalmak bizde ne günahtır ne suçtur ne de ayıptır. Kamunun malı bizde orta malı gibidir” dedi.

Sistemin sıkıntılarını ele alırken de vergi denetçisinin takdir hakkını ve inceleme yetkisini düzenli olarak yapamadığını ve yanlış sonuçlara gittiğini dile getiren Aslan, vergi yargısının adaletsiz sonuçlara gitmesi ve Maliyenin belli amaçları gerçekleştirmek için vicdanları sızlatan hükümleri ön görmesinin sistemin doğru çalışmasını engellediğini belirtti. 

Naylon Fatura Sonuç Değil, Araçtır

Kişinin devletle sorunu olduğu zaman tepkisini göstermek için ilk başvurduğu yolun vergisini kaçırmak, vergi vermemek olduğuna değinen Prof. Dr.İbrahim Attila Acar’a göre, “burada dikkat çekilmesi gereken husus kişi vergi oranları yüksek olduğu için mi naylon fatura gibi birtakım yollara başvuruyor yoksa bunu kolay bir kazanç unsuru olarak gördüğü için mi? Ya da masrafsız bir gelir olarak düşündüğü için mi böyle bir yoldan gitmek istiyor?’’ Bu soruların cevapları oldukça önemlilik arz ediyor. Burada mükellef davranışlarının, mükellef psikolojisinin gerektiği gibi test ve analiz edilmediğini aktaran Acar, Türkiye’de mükellef psikolojisi ile ilgili yapılan çalışmalarda ciddi bir sınırlılık olduğunu söyledi .”Yani mükellefin neden bu yola başvurduğunu bilemiyoruz. Naylon fatura denildiğinde kayıt dışı gri alan ile entegre ettiğimizde ekonominin en az üçte birini kayıt dışı olarak tanımladığımız bir ortamda naylon faturayı bir araç olarak görmeliyiz. Dolayısıyla naylon fatura sonuç değil araçtır ve herkes de onu istediği gibi kullanıyor. Burada Gelir İdaresi cezalandırma yoluna başvurarak yanlış bir yolu mu tercih ediyor yoksa vergiye uyumu artırmak için sorunu başka yoldan çözmeye çalışmasının bir imkanı var mı? Önemli olan bu soru.’’ dedi. 

Sivrisinekleri mi Yok Edeceğiz, Bataklığı mı Kurutacağız?  

Vergi sisteminin; idaresi ve denetimi ile bataklığı kurutacak şekilde ve yasaların adaleti ile bunu çözmesi gerektiğini aktaran Nazmi Karyağdı, sadece cezalandırmaların değil, bu soruna yol açan etkenlerin de etkin bir denetim ve Gelir İdaresi’nin takibi ile azaltılabileceğini aktardı. Sübjektiviteye mümkün olduğunca az yer veren, hem mükellefin hem de kamunun hakkını koruyan adil cezalarla bunun sağlanmasının doğru olacağını aktardı ve “Bu noktada iki önemli unsur var, bir tarafta kamunun alması gereken bir vergi, diğer tarafta ise bu vergiyi ödeyen kişiler var. Eğer ödeyen kişiler herhangi bir şeyle itham edilecekse bunun yasal olması gerekir. Öteki türlü zayıf dayanaklı ya da dayanaksız itham, vergi toplarken hukuku, hakkı çiğnemek anlamına gelecektir. Bu duruma da dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyorum. ‘’ dedi.

Yorumlarınızı Bize Yazınız

Soru Sor