Devletten KDV alacağı olanlara kötü haber
Katma Değer Vergisi mükellefleri mal ve hizmet satış bedelleri üzerinden hesapladıkları katma değer vergisini mal ve hizmet bedeli ile birlikte müşterisinden almakta, buna karşılık, satın aldığı mal ve hizmet bedelleri üzerinden hesaplanan katma değer vergisini satıcıya ödemektedir. Bu şekilde aldığı ve verdiği KDV tutarlarını her ayın sonunda biri birinden mahsup etmekte alınan KDV fazla ise bu fazlalık devlete ödenmekte, verilen KDV fazla ise bu fazlalık bir sonraki döneme mükellefin alacağı olarak devredilmekte mümkün olduğu ayda bu KDV’nin indirimi yapılabilmektedir.
Bu şekilde sonraki aylara devreden KDV’nin ileriye doğru taşınmasında süre yönünden herhangi bir sınırlama yoktu. 7524 sayılı kanun ile buna bir sınırlama getirildi.
Buna göre 5 takvim yılından daha fazla süre ile bu indirim KDV’nin taşınması mümkün olamayacak.
Peki indirilemeyen bu KDV 5 takvim yılı dolduktan sonra nasıl bir işleme tabi tutulacak? 7524 sayılı kanun buna da bir çözüm getirmekte.
Buna göre, indirilemeyecek katma değer vergisi,
- Sonraki döneme devreden katma değer vergisi hesabından çıkarılarak özel bir hesaba alınacak,
- Üç yıl içinde mükellefler tarafından yapılacak talep üzerine, Vergi Usul Kanununda düzenlenen zamanaşımı süreleri ile bağlı olmaksızın talep tarihinden itibaren bir yıl içerisinde yapılacak vergi incelemesi sonucunda incelemenin tamamlandığı yıla ilişkin gelir veya kurumlar vergisinin tespitinde gider olarak dikkate alınabilecek,
- Bu suretle talepte bulunulmayan katma değer vergisi gider yazılamayacak.
Kısaca yeni durum ödenen KDV’yi beş yılda indirebilirsin. Beş yılda indiremezsen kurumlar vergisi matrahından indirerek indiremediğin KDV’nin %25’ini kurtarabilirsin. Ancak bunun için de vergi incelemesi yapılması gerekecek.
Neden yapılıyor?
Düzenlemenin gerekçesinde “Türk Vergi Sistemi incelendiğinde gelir ve kurumlar vergisi uygulamasında herhangi bir yılın zararı, en fazla izleyen beş takvim yılı veya hesap dönemi kazancından indirim konusu yapılabilmektedir. Dolayısıyla mükelleflerin zararının süresiz olarak izleyen yıl kazancından indirimi söz konusu değildir.” tespitine yer verilmek suretiyle bir kıyaslama yapılmakta.
Oysaki zarar mahsubu ile indirim KDV aynı veya benzer değildirler.
İndirim KDV, daha çok stopaj yoluyla ödenen kurumlar vergisine benzemektedir. Her ikisi de bir vergi alacağıdır. Stopaj suretiyle ödenen vergi öncelikle beyan edilen vergiden mahsup edilmekte mahsup edilemeyen kısım ise iade edilmektedir.
Dolayısıyla indirilemeyen KDV’nin de mahsup edilemeyen stopaj gibi iade edilmesi gerekir.
Gerekçede devamla “Teorik olarak 1985 yılından bugüne KDV mükellefiyeti bulunan bir mükellefin, 1985 yılında yüklendiği KDV’yi 2024 yılında indirebilmesi mümkündür. Bu husus mükelleflerin devreden KDV’sinin takibini güçleştirmekte ve devreden KDV’nin iadesinin yapıldığı işlemlerde haksız KDV iadelerine sebebiyet verebilmektedir.” denilmektedir. Bu ifadeden kimin tarafından takipte güçlük çekildiği anlaşılamamaktadır.
Ayrıca uzun süre devreden KDV’nin neden haksız vergi iadesine yol açtığı da bir muamma olarak kalmaktadır.
Gerekçede yer alan diğer bir tespit ise “Ayrıca, defter ve belge saklama, tarh ve düzeltme işlemlerine ilişkin Vergi Usul Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu’nda zamanaşımı süreleri bulunmakta olup bu sürelerin geçtiği dönemlerin yüklenilen ve sonraki döneme devreden KDV tutarları bakımından incelenmesi ve kontrolü fiilen mümkün olamamaktadır. Bu da mükelleflerin devreden KDV tutarlarının doğruluğunun kontrolü açısından risk oluşturmakta, gerek Hazineye intikal edecek verginin azalması gerekse haksız KDV iadesi gibi sonuçlar doğurabilmektedir.” yönündedir.
Belirtilen sorunların çözümü Devletten alacağı olanın bu alacağını silmek değil, defter belge saklama zamanaşımı sürelerinin indirim KDV’si olanlar bakımından uzatmak ya da beş yıldan fazla devreden KDV’nin mükellefe iadesini sağlamaktır.
Düzenleme Hukuki midir?
Düzenleme Anayasada yer alan mülkiyet hakkına aykırılık taşımaktadır. Anayasanın 35. maddesi herkesin, mülkiyet ve miras haklarına sahip olduğunu, bu hakların, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabileceğini düzenleyerek güvence altına almıştır.
İndirim KDV mükellefin devletten olan alacağı, Devletin de mükellefe borcudur. Devlet çıkarmış olduğu tahvil ve hazine bonoları aracılığı ile borçlandığında ben artık bu borcumu ödemiyorum diyebilir mi? Derse bu vatandaşın Anayasa ile güvence altına alınmış olan mülkiyet hakkını zedelemez mi?
Düzenleme Avrupa Birliği mevzuatına ve uluslararası uygulamalara da uymamaktadır. AB mevzuatına göre
“Herhangi bir vergilendirme döneminde indirilebilir KDV tutarı, tahsil edilen KDV tutarını aşarsa, Üye Devletler, belirleyecekleri koşullara uygun olarak ya iade edebilir ya da fazla tutarı sonraki döneme aktarabilir.
Ancak, Üye Devletler, fazla tutar önemsizse iade etmeyi veya devretmeyi reddedebilir.”
Buna göre AB üyesi ülkeler indirilemeyen KDV tutarının çok önemsiz bir tutarda olması halinde ancak iadeyi veya sonraki döneme devri kabul etmeyebilmektedir.
Sonuç
Uygulama 1 Ocak 2030 tarihinde başlayacaktır. Dolayısıyla bu tarihte ve sonrasında beş yıldır indirilemeyen KDV artık indirim konusu yapılamayacak ancak vergi incelemesine tabi tutulmak suretiyle kurumlar vergisi matrahından indirilebilecektir.
Uygulama yürürlüğe girene kadar bu hükmün Anayasa Mahkemesince iptal edilmesini ümit ediyoruz.