Vergi, Maliye, Ekonomi, Sosyal Güvenlik, Ticaret Hukuku Hakkındaki Herşey

Ekonomi, Maliye

Mert YILDIRIM
Mert YILDIRIM
5074OKUNMA

COVID-19 Salgınında İşbirliğinin Gerekliliği: Marshall Planı Söylemleri Çerçevesinde Bir Değerlendirme

COVID-19 salgını ülkeleri beklenmedik bir kriz ile karşı karşıya bırakmıştır. Bu kriz, derin bir arz şokunun(1) (zorunlu karantina ve kapatma önlemleri(2) neticesinde üretimin durması) ve talep şokunun(3) (firmaların yatırım planlarının iptal etmeleri ve özellikle artan işsizlikle(4) beraber tüketicilerin harcamalarını büyük ölçüde kısarak tasarrufa yönelmeleri) birleşimiyle geniş bir coğrafyaya yayılan (neredeyse tüm dünya) ve bu yönüyle önceki krizlerden farklılaşan eşi görülmedik bir riski barından yeni bir buhrana kapı aralamaktadır.

Politika yapıcılar, arz ve talep şokunun vergi gelirlerini düşürmesi ve hükümetlerin artan sosyal ve sağlık harcamalarının finansmanı için kaynak gereksinimini göz önünde bulundurarak salgına yönelik olarak başlıca; istikrar paketleri, firmalara ve hane halklarına yönelik olarak devlet destekli krediler, açılan kredi-swap hatları, tahvil alım programları, hane halklarına doğrudan gelir desteği ve çalışanlara yönelik ücret desteklemeleri şeklinde çeşitli önlemler almışlardır(5).Bunların yanı sıra salgının ekonomik etkilerine yönelik daha kollektif ve kapsamlı önlemlerinin alınması da bir gereklilik halini almıştır(6). Ancak dünyanın salgına yakalandığı andaki siyasi ve ekonomik durum bunun yapılabilirliği konusunda endişeye sebep olmaktadır.

Dünya ekonomisi, COVID-19 salgınına yeteri ölçüde sağlam bir yapıda yakalanmamıştır. Ülkelerin, düşük milli gelir artışları ve bunun yanı sıra artan borçluluk düzeyleri salgınla mücadele için gerekli olan mali kapasitenin sınırlı olduğunu göstermektedir(7). Bunun yanında siyasi alanda yükselen ayrılıkçı sağ yönelimler krizle mücadelede gerekli dayanışmanın önünde büyük bir engel teşkil etmektedir. Nitekim kriz sürecinde bazı devletlerin tıbbı ekipmanların ihracatının sınırlandırılmasına yönelik politikalarıyla bu duruma örnek teşkil edecek yönelimlerde bulunmuşlardır (CNN Business, 2020)(8). Bu durum da demokrasinin(9) ve küreselleşmenin geleceğine yönelik kuşkuları beraberinde getirmiş(10), özellikle belirli bir süredir başta ABD ve Çin arasında süregelen ticaret savaşları olmak üzere, ekonomik anlamda merkantilist uygulamaların salgın sonrasında da artarak devem edeceği konusunda kuşku uyandırmakla beraber kapitalizmin geleceğini(11) sorgulatır hale gelmiştir.

Bu çerçevede COVID-19 salgını süresince zararları en aza indirmek adına belirli ülke grupları ve politika yapıcılar tarafından ekonomik işbirliğinin gerekliliğine yönelik söylemler ön plana çıkmıştır. Özellikle AB içerisinde başta ekonomik olmak üzere iş birliğinin ve dayanışmanın gerekliliğine yönelik olarak “Marshall Planı” söylemleri dile getirilmiştir (Euronews, 2020; Poland In, 2020). Bu önerilerin niteliğini anlayabilmek için Marshall Planı’na tarihsel bir perspektiften bakmak daha yararlı olacaktır.

Marshall Planı (1948-1951), ismini planın hazırlanmasında öncülük eden George C. Marshall’dan (ABD Dış İşleri Bakanı George C. Marshall 5 Haziran 1947 tarihinde Harvard Üniversitesinde yaptığı konuşmasında bu planı kamuoyuna duyurmuştur) alan ve bir diğer adı “European Recovery Program (ERP)” olan, II. Dünya Savaşı sonrası yıkıma uğrayan Batı Avrupa ülkelerinin kalkınmasına yönelik ABD tarafından sağlanan 22,4 milyar $(12) tutarındaki yardım programıdır.

Bu yardım programı ile başlıca; Avrupa’nın üretim yapısının güçlendirilmesi, dış ticaretin geliştirilmesi (hem Avrupa ülkelerinin kendi aralarında hem de dünyanın geri kalanı ile olan ticaret), bütçe ve cari ödemeler dengesi açıklarının giderilmesi ve enflasyonun kontrol altına alınması amacıyla finansal istikrarın ve ekonomik iş birliğinin sağlanması hedeflenmiştir.

Bu plan ile kısa vadede belirlenen hedefler belirli ölçüde gerçekleştirilmiş(13) olsa da, plan Batı Avrupa’nın kalkınması adına yarattığı sonuçlar uzun vadede daha belirgin olmuştur. Nitekim savaş sonrası dönemde (1950-1960) Avrupa ekonomisi ticari kısıtlamaların kademeli olarak kaldırılması ve giderek artan liberalizme entegrasyon ile dünyanın en büyük ikinci ticari ve endüstriyel merkezi haline gelmiştir (Wexler, 2001, s.147-151).

Birleşik Avrupa Projesinin en önemli adımı olarak ifade edilen, 19 ülkeyi ve 340 milyonluk bir nüfusu kapsayan Avrupa Birliği ve Ortak Para Birliği, kuruluşundan itibaren özellikle ekonomik anlamda belirli soru işaretlerini beraberinde getirmiştir. Para birliği içerisinde yer alan ülkelerin dış ticaret yapısı, GSYH kompozisyonu, vb. yönlerden heterojen bir yapı sergilemeleri, yeteri ölçüde işgücü hareketliliğine ve ücret esnekliğine sahip olunamaması ve en önemlisi mali entegrasyonun eksikliği birliğin işleyişi açısından ciddi ekonomik handikaplar olarak görülmektedir.

Nitekim başlangıçta ABD emlak piyasasında balonunun sönümlenmesi ve finans piyasaları aracılığıyla bunun tüm dünyaya yayılarak bir ekonomik krize dönüştüğü 2008/2009 Global Krizi, temelinde bu etmenlerin oluşturduğu kırılgan altyapıya dayalı ve birliğin merkez ülkelerin olarak ihracat çekişli politikalarıyla beraber çevre ülkelerinde artan borç yükü sonucunda AB bölgesinde bir “Euro Krizi” ne dönüşmüştür.

Kriz sonrasında kısa erimli Avrupa Ekonomik İyileştirme Programı (EERP) ve daha uzun vadeli hedefleri kapsayan “Avrupa 2020” projeleri kapsamında o dönemde Avrupa Birliği için yeni bir “Marshall Planı” olarak değerlendirilen ve birlik içerisinde merkez-çevre ayrışmasını azaltarak bir entegrasyon çerçevesi içerisinde ekonomik kalkınmayı sağlayacak politikaların oluşturulması hedeflenmiştir.

Ancak kriz sonrası süreçte bu hedefler büyük ölçüde gerçekleştirilemediği gibi birlik içerisinde merkez-çevre ayrımı daha derinleşmiş, politik anlamda birlik yanlısı olmayan sağ-popülist partilerin söylemlerine ilgi artmış ve AB’ye güven duygusu büyük ölçüde azalmıştır(14)(Birdal, 2018; Demirel, 2017; Ersin, 2016). Böyle bir eko-politik ortamda karşılaşılan COVID-19 salgınına karşı AB, önceki krizden ders alarak elindeki mekanizmalarla daha çabuk müdahale etmiş olmasına rağmen alınan ekonomik önlemlerin çoğunlukla kredi sağlamaya yönelik olmuş salgının yaratacağı ekonomik hasarı düzeltmeye uygun görülmemiştir (Baldwin & Weder di Mauro, 2020, s.18) [15).

Özellikle yüksek borç yükü taşıyan birliğin çevre ülkelerinin taşıdığı risk göz önünde bulundurulduğunda AB tarafından daha kapsamlı bir “Marshall Planı”nın gerekliliği ifade edilmektedir. 

Her ne kadar vizyon açısından benimsenen bu plan yaklaşımı olumlu gibi görünse de günümüz koşulları ve karşılaşılan kriz itibariyle farklılıklar mevcut bulunmaktadır.

Günümüzde özellikle Avrupa Birliği yetkilileri ve birlik ülkelerinin siyasilerince dile getirilen “Marshall Planı” tasarıları, II. Dünya Savaşı sonrasında uygulanan plana göre belirli açılardan farklılık göstermektedir.

İlk olarak II. Dünya Savaşı sonrasındaki Marshall Planı, ABD tarafından Avrupa’da yükselen sosyalist eğilimlere karşı (savaş sonrası Fransa ve İtalya’da seçimleri kazanan sosyalist partiler) ve Sovyet tehdidine karşı bir politik hamle olarak yürürlüğe konulmuştur.

Bununla birlikte günümüzde her ne kadar AB ülkelerinde popülist-sağ partiler yükselişte olsalar ve ayrılıkçı-ırkçı olarak değerlendirilebilecek politikalar yürütseler de aynı ölçüde bir tehdit oluşturmaktan uzaktırlar. COVID-19 salgınına yönelik AB tarafından açıklanan yardım paketlerinin miktarı Marshall planına kıyasla oldukça fazladır. Ayrıca II. Dünya Savaşı sonrası dönemde Avrupa ülkelerinde uygulanacak yardım paketi konusunda fikir birliği söz konusu iken salgın dönemi gündeme gelen ekonomik dayanışma planlarında AB ülkeleri arasında anlaşmazlıklar söz konusudur. Bu yönleriyle ele alınacak olduğunda COVID-19 salgının yaratacağı tahribatı azaltmak adına II. Dünya Savaşı sonrasındaki gibi bir Marshall Planı’nın işe yaramayacağı görülmektedir (The Globalist, 2020).

Dünya Savaşı sonrası döneme kıyasla mevcut ekonomik koşulların farklılaşmasında küreselleşmenin yadsınamaz bir payı ve etkisi bulunmaktadır. Yaklaşık son yarım yüzyıllık dönemde gelişen küreselleşme, ülkelerin gelirlerinin göreli olarak artmasını sağlamakla birlikte gelirin adaletli dağılımını gerçekleştirememiştir (Lang & Tavares , 2020)(16).

Küreselleşme sürecinde ülke grupları açısından da değerlendirildiğinde gelir dağılımında adaletsizlik büyük ölçüde yaygınlaşmış, nüfusun %1’lik kesiminin gelirde aldığı payın oranı artış göstermiş, buna karşın nüfusun %50’lik kesiminin gelirden aldığı payda ise anlamlı bir değişim yaşanmamıştır (Alvaredo, vd. 2017, s.5-7)(17).

Nitekim COVID-19 salgının çeşitli kanallardan bu gelir dağılımındaki eşitsizliği derinleştireceği düşünülmektedir. (Furceri, vd. 2020) konuyla ilgili olarak 21. yy’da gerçekleşen 5 epidemik salgını referans aldıkları çalışmada  [SARS (2003), H1N1 (2009), MERS (2012), Ebola (2014) and Zika (2016)], salgınların gelir dağılımında eşitsizliği arrtırdığını, bu duruma alt gelir gruplarında yer alan büyük orandaki eğitimsiz işgücünün maruz kaldığı istihdam kaybının sebep olduğunu ve COVID-19 salgının gelir eşitsizliğinde yaratacağı olumsuz etkinin önceki pandemic salgınlara göre daha derin olabileceği ifade edilmiştir.(18)

Sonuç itibariyle muhtemeldir ki, COVID-19 salgını başta eknomik olarak gelişen dinamiklerinin yönünün belirlenmesinde olumlu ya da olumsuz anlamda katkı sunacaktır(19).  

Pandemi süresince ifade edilen “Marshall Planı” söylemleri, sadece ekonomik açıdan bir yardım paketinin gerekliliği olarak değil başta sağlık (The Hıll, 2020) olmak üzere pek çok alanda ülkeler arası işbirliği ve dayanışmanın göstergesi olarak değerlendirilmelidir (Ülkeler bazında özellikle borç yükü fazla olan gelişmekte olan ve gelişmiş ülkeler için borç düzenlemeleri(20);  kriz her ne kadar arz ve talebi eşanlı olarak etkileyen bir yapıda da olsa verilerle ortaya konulduğu üzere krizin etikilerini daha çok hissedecek olan hanehalkları ile emek sınıfına yönelik gelir ve ücret desteği şeklinde uygulamalar bu açıdan önem arz etmektedir(21)). Bu sayede pandemi sürecinde ve sonrasında karşılaşılacak krizle daha etkin mücadele edilebilecek ve geçmiş dönemlerde başarıya ulaşamamış eşit bir dünya düzeninin yaratılması için belki de bir anlamda fırsat yaratılmış olacaktır.

Ülkelerin bu süreçte kollektif politika çalışmalarına gönüllüğü hem krizin çözümünde hem de bu fırsatın doğru şekilde değerlendirilmesinde belirleyici olacaktır. (Marshall Planı söylemlerinin ilk olarak gündeme getirildiği AB özelinde Almanya ve Fransa’nın birlik ülkelerinin borçlarını arttırmadan birlik bütçesinden finanse edilmesi düşünülen ortak bir kurtarma fonu planı üzerinde anlaşması bu açıdan olumlu bir gelişmedir(22)).

- Baldwin, R., & Weder di Mauro, B. (2020). Introduction. R. Baldwin, & B. Weder di Mauro içinde, Mitigating the COVID Economic Crisis: Act Fast and Do Whatever It Takes (s. 1-24). CEPR Press. https://voxeu.org/content/mitigating-covid-economic-crisis-act-fast-and-do-whatever-it-takes adresinden alındı

- Baldwin, R., & Weder di Mauro, B. (2020). Introduction. R. Baldwin, & B. Weder di Mauro içinde, Economics in the Time of COVID-19 (s. 1-30). London: CEPR Press.

- Guerrieri, V., Lorenzoni, G., Straub, L., & Werning, I. (2020, Mayıs 10). Viral recessions : Lack of demand during the coronavirus crisis. VOX CEPR Policy Portal: https://voxeu.org/article/lack-demand-during-coronavirus-crisis adresinden alındı

- Kapoor, S., & Buiter, W. (2020, 05 15). To fight the COVID pandemic, policymakers must move fast and break taboos. VOX CEPR Policy Portal: https://voxeu.org/article/fight-covid-pandemic-policymakers-must-move-fast-and-break-taboos adresinden alındı

- Alvaredo, F., Chancel, L., Piketty, T., Saez, E., & Zucman, G. (2017). World Inequality Report 2018 Executive Summary. Berlin: World Inequality Lab.

- Baldwin, R., & Evenett, S. (2020). Introduction. R. E. Baldwin, & S. J. Evenett içinde, COVID-19 and Trade Policy: Why Turning Inward Won’t (s. 1-20). London: CEPR Press.

- Bénassy-Quéré, A., & Weder di Mauro, B. (2020). Europe in the time of Covid-19: A new crash test and a new opportunity. A. Bénassy-Quéré, & B. Weder di Mauro içinde, Europe in the Time of Covid-19 (s. 1-20). London: CEPR Press.

- Birdal, M. (2018). Bir Krizin Anatomisi. İstanbul: Kor Kitap.

- Carlin, D. (2020, 05 5). America Needs A Green Marshall Plan To Fight COVID-19 And Climate Change. Forbes: https://www.forbes.com/sites/davidcarlin/2020/04/08/america-needs-a-green-marshall-plan-to-fight-covid-19-and-climate-change/#5b45424 adresinden alındı

- CGTN (2020, 05 04). BRI to lead post-COVID-19 'Marshall Plan' for global recovery. CGTN: https://news.cgtn.com/news/2020-04-11/BRI-to-lead-post-COVID-19-Marshall-Plan-for-global-recovery-Pyun62Fl7y/index.html adresinden alındı

- CNN Business. (2020, 05 02). In the race to secure medical supplies, countries ban or restrict exports. CNN Business: https://edition.cnn.com/2020/03/27/business/medical-supplies-export-ban/index.html adresinden alındı

- Collins, C., Ocampo, O., & Paslaski, S. (2020). Billionaire Bonanza 2020. Washington DC: Institute for Policy Studies. https://ips-dc.org/billionaire-bonanza-2020/ adresinden alındı

- Demirel, A. (2017). Euro Krizi ve Avrupa Birliğinin Demokratik Meşruiyeti. Avrupa Çalışmaları Dergisi, 25-64.

- Ersin, Ö. Ö. (2016). Küresel Krizin Avrupa Birliği Üzerindeki Etkileri : Parasal Birlik Altında İktisat Politikalarına İlişkin Bir Değerlendirme. P. Gedikkaya, & R. Connelly içinde, Ekonomik Kriz ve Avrupa Birliği (s. 57-90). İstanbul: Der Kitabevi.

- Euronews. (2020, 03 26). A new Marshall plan? MEPs debate coronavirus response. Euronews: https://www.euronews.com/2020/03/26/a-new-marshall-plan-meps-debate-coronavirus-response adresinden alındı

- European Commission. (2019). Standard Eurobarometer 92 . European Union.

- Financial Times. (2020, 05 15). G20 agrees debt relief for low income nations. Financial Times: https://www.ft.com/content/5f296d54-d29e-4e87-ae7d-95ca6c0598d5 adresinden alındı

- Frey, C., Presidente, G., & Chen, C. (2020, 05 17). Covid-19 and the future of democracy . VOX CEPR Policy Portal : https://voxeu.org/article/covid-19-and-future-democracy adresinden alındı

- Furceri, D., Loungani, P., Ostry, J., & Pizzuto, P. (2020, Mayıs 15). COVID-19 will raise inequality if past pandemics are a guide. VOX CEPR Policy Portal: https://voxeu.org/article/covid-19-will-raise-inequality-if-past-pandemics-are-guide adresinden alındı

- Index (2020, 05 15). Hungarian Coronavirus Act passes, granting Viktor Orbán unprecedented emergency powers.. https://index.hu/english/2020/03/30/hungary_coronavirus_act_parliament_viktor_orban_fidesz_sweeping_powers_indefinite_term/ adresinden alındı

- ILO. (2020). ILO Monitor: COVID-19 and the world of work.Third edition.

- IMF. (2020). World Economic Outlook (April 2020). IMF.

- Irwin, D. A. (2020, 05 10). The pandemic adds momentum to the deglobalization trend. VOX, CEPR Policy Portal: https://voxeu.org/article/pandemic-adds-momentum-deglobalisation-trend adresinden alındı

- JUBILEE DEBT CAMPAIGN. (2020, 05 05). Reaction to $215 million of debt cancellation by IMF. JUBILEE DEBT CAMPAIGN: https://jubileedebt.org.uk/press-release/reaction-to-215-million-of-debt-cancellation-by-imf adresinden alındı

- Lang, V., & Tavares , M. (2020, Mayıs 15). How income gains from globalisation are distributed . VOX CEPR Policy Portal: https://voxeu.org/article/how-income-gains-globalisation-are-distributed adresinden alındı

- OECD. (2008). The Marshall Plan Lessons Learned for the 21st Century.

- POLAND IN. (2020, 04 21). Europe needs ‘new Marshall plan’ to deal with COVID-19 crisis: Polish PM. POLAND IN: https://polandin.com/47668893/europe-needs-new-marshall-plan-to-deal-with-covid19-crisis-polish-pm adresinden alındı

- The Globalist. (2020, Mayıs 5). COVID 19 and the Marshall Plan Illusion. The Globalist: https://www.theglobalist.com/european-union-coronavirus-pandemic-covid19-economic-recovery-marshall-plan/ adresinden alındı

- The Hıll. (2020, 04 17). COVID-19 calls for a Marshall for health. The Hıll: https://thehill.com/opinion/healthcare/493232-covid-19-calls-for-a-marshall-plan-for-health adresinden alındı

- The World Bank. (2020). Global Economic Prospects. Washington DC: World Bank Group.

- UNCTAD. (2020). From the Great Lockdown to the Great Meltdown: Developing Country Debt in the Time of Covid-19. United Nations.

- United Nations. (2020). World Economic Situation and Prospects as of mid-2020. New York.

- Wallerstein, I. (2014). Yapısal Kriz, ya da Kapitalistler Niçin Kapitalizmi Artık Kazançlı Bulmayabilirler? I. Wallerstein, R. Collins, M. Mann, G. Derluguian, & C. Calhoun içinde, Kapitalzmin Geleceği Var Mı? (s. 19-47). İstanbul: Metis Yayıncılık.

- Wexler, I. (2001). The Marshali Plan in Economic Perspective: Goals and Accomplishments. M. Schain içinde, The Marshall Plan: Fifty Years After (s. 147-152). New York: PALGRAVE.

- (1) (Guerrieri vd., 2020), yaşanan bu krizin, emek arzında yaşanacak şokun, toplam talebi krizin kendisinin neden olacağından daha fazla etkilediği “Keynezyen Arz Şoku” olarak tanımlamaktadırlar.

- (2) Nisan 2020 ortasına kadar gelen süreçte çeşitli şekillerde alınan karantina önlemleri neticesinde dünya ekonomisinin yaklaşık %90’ının kısıt altında olduğu ifade edilmektedir (United Nations, 2020, s.1).

- (3) (Baldwin & Weder di Mauro, 2020, s.16), salgının sebep olacağı krizin talebi pratik (tüketicilerin alışveriş merkezi ve dükkanlara salgın tehlikesiyle gitmekten çekinmeleri) ve psikolojik (tüketicilerin salgının yarattığı belirsizliğe bağlı olarak kısıtlamaların kaldırlması sonrası “bekle ve gör” tutumu içinde bulunmaları) açılardan farklılaştırdığını ve önceki krizlerde olduğu gibi tüketicilerin ertelenmiş taleplerini kriz sonrası birikimli olarak arttırmalarının muhtmemel olmadığını belirtmektedirler.

- (4) (ILO, 2020, s.1-2) raporuna göre Nisan 2020 sonu itibariyle dünya işgücünün yaklaşık %68’inin salgın nedediyle getirilen kısıtlama önlemlerinden olumsuz etkilenmiş ve 2020 yılının ilk çeyreklik döneminde tüm dünyada çalışma saatinin %4,5 (yaklaşık 130 milyon tam zamanlı işe tekabül eden) azalmıştır. 2020 yılının ikinci çeyreğinde ise dünyada çalışma saatinin yine yaklaşık %10,5 (yaklaşık 305 milyon tam zamanlı işe tekabül eden) azalacağı tahmin edilmiştir (United Nations, 2020, s.11).

- (5) Salgın süresince tüm dünyada alınan mali tedbirler 9 trilyon $ dır (2019 yılı dünya toplam milli gelirinin yaklaşık %10’u kadar). ABD’nin kriz süresince açıkladığı mali paketlerin değeri 2.5 trilyon $’ı (2008 krizinde açıklanan mali paketlerin toplam tutarının yaklaşık iki katı kadar) aşmakla beraber daha sınırlı bir ekonomik potansiyele sahip olan gelişmekte olan ülkelerde mali paketlerin tutarı milli gelirlerinin yaklaşık %0,5-2 ‘si kadardır.

- (6) (Kapoor & Buiter, 2020), bu salgınla ekonomik olarak mücadelede hükümetlerin merkez bankaları aracılğıyla tek seferlik olmak üzere milli gelirlerinin yaklaşık %20-30’u tutarında  kaynak aktarımı yapması gerektiğini ifade etmektedirler.

- (7) (IMF, 2020) dünya milli gelir atış hızı 2018 yılında %3,6’dan 2019 yılında %2,9’a gerilemiştir. (The World Bank, 2020, s.253)’e göre ise 2018 yılında global anlamda dünyada borçluluk düzeyi milli gelirin %230’u ile rekor düzeye ulaşmıştır.

- (8) (Baldwin & Evenett, 2020), COVID-19 salgını sürecinde sağlık ekipmanları üzerine getirilen gümrük kısıtlamalarının öncelikle sağlık yönetimi açısından salgın ile etkin şekilde mücadeleyi engelleyeceğini, ekonomik anlamda ise özellikle serbest ticaretin sağladığı ülkeler arası risk dağıtımını ve arz zincirindeki esnekliği olumsuz yönde etkileyeceğini ifade etmişlerdir. Ayrıca tarihsel açıdan bakılacak olduğunda kriz dönemlerinde ülkelerin getirdikleri gümrük kısımlamalarının ekonomik olarak olumsuz sonuçlar doğurduğu tespitinde bulunmuşlardır.

- (9) 30 Mart 2020 tarihinde Macar parlamentosunda, Koronavirüs ile mücadeleye yönelik hükümete geniş yetkiler tanıyan ve hükümete parlamentoyu etkinsizleştirerek kararnameler ile süreci yönetme yetkisi getiren yasa, bu süreçte demokrasi ve insan haklarına dair olumsuz bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Ancak (Frey, vd., 2020) yaptıkları çalışmada COVID-19 salgının genel anlamda demokratik gerilemeyi hızlandırmayacağını ifade etmişlerdir. Bunun sebebi olarak da otokratik rejimlerin şeffaflıktan uzak olmalarının salgınla mücadeleye engel oluşturduğunu, salgının getirdiği krizi içselleştiren otokrak liderlerin bu yönteminin, diğer dünya ülkelerince çekici ve uygulanabilir gelmediğini ve bu süreçte demokratik nitelik taşıyan kollektif toplumların alınan önlemlerde daha iyi koordine olduklarını (yaptıkları regresyon analizinde bu durumu yansıtmaışlardır) tespit etmişlerdir.

- (10) (Irwin, 2020), Sanayi Devriminden günümüze dış ticaret hacmini baz alarak küreselleşmenin evrimini incelediği çalışmasında; 2008 krizi sonrası dönemde yükselişe geçen dünya ticaret hacminin (toplam ithalat ve ihracatın dünya milli gelirine oranı) 2019 yılında gerilemeye başlaması, ABD ve Çin arasındaki ticaret savaşının ekonomik ayrışmaya sebep olması ve bunun ABD’nin hegamonik liderliğinin gerilemesiyle birleştiğinde dünya ticaretinde bir boşluk yaratması şeklindeki gelişmelerin COVID-19 salgını ile birlikte değerlendirildiğinde salgının küreselleşmenin sonunu getirmediğini ancak kısmen gerilettiğini ifade etmektedir.

- [11] Kapitalizmin geleceğine ilişkin (Wallerstein, 2014), 500 yıllık bir mazisi olan kapitalizmin, günümüzde başlıca  finans oyunlarına dayalı sonsuz sermaye birikiminin sistemi denge durumundan uzaklaştırmasına bağlı olarak devam edemeyeceğini ve bulunduğumuz dönemin sonraki sisteme yönelik mücadelenin sürdüğü bir yapısal kriz dönemi olduğu belirtmektedir.

- (12) Avrupa ülkeleri 22 milyar $’lık yardım talebinde bulunmalarına rağmen ABD Kongresinde 17 milyar $ tutarında 4 yılı kapsayan bir yardım paketi kabul edilmiştir. Bu 4 yıllık süre zarfında verilen finansal yardımın tutarı ise 13 milyar $’ lık finansal yardım gerçekleştirilmiştir (OECD, 2008, s.13).

- (13) 1947-1951 yılları arası dönemde Batı Avrupa’da milli gelir %30, endüstriyel üretim ise %41 oranında artış göstermiştir. Aynı dönemde ticaret hacmi Avrupa içerisinde %70 genişlemiş, dünyanın geri kalanı ile ise ithalat yaklaşık %20 ihracat ise %66 artış göstermiştir. Yine de bu dönemde yardım programının temel hedeflerinden birisi olan Avrupa ülkelerinin ekonomik entegrasyonu tam anlamıyla sağlanamamıştır (Wexler, 2001,s. 150).

- (14) Avrupa Birliği’ne duyulan güveni ölçmeye yönelik Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan “Standard Eurobarometer” raporunda verilen anket sonuçlarına göre Avrupa Birliği’ne üye ülkelerce duyulan güven 2007’deki 57 puanlık seviyesinden 2019’da 43 puana gerilemiştir (European Commission, 2019).

- (15) AB ve Avrupa Merkez Bankası krize yönelik hızlı, çoğunlukla para politikasına yönelik, önlemler almış ve bunların değeri 1 trilyon doları aşmıştır [ESM kerdi hattı (240 milyar €), EIB kredi (200 milyar €), SURE (100 milyar €), Recovery Fund (500 milyar €)] (milli gelirin yaklaşık %7’si) (Bénassy-Quéré & Weder di Mauro, 2020, s.17-18) (Baldwin & Weder di Mauro, 2020, s.18)’ya göre bu salgının yarattığı ekonomik krizin Euro Krizi (2008-2009) ve önceki diğer ekonomik krizlerden farklı olarak (bu krizler, krizin başladığı ana ülkeden diğer çevre ülkelere etkilerinin zamanla yayıldığı asimetrik şok olarak nitelendirilir) dünyanın çeşitli coğrafyalarında (neredeyse tamamı) eş zamanlı olarak başlayan simetrik bir şok olarak değerlendirilmektedir. Bu nedenle özellikle Euro Bölgesinde Euro Krizinin (2008-2009) çözümüne yönelik olarak temelinde tahvil alım programı olan çözüm mekanizmalara bu kriz için uygun görülmemektedir.

- (16) (Lang & Tavares , 2020), 1970-2014 yılları arası dönemde 147 ülke verisine dayanarak yaptıkları çalışmada küreselleşmenin ülkelerin toplam gelir seviyelerini arttırmak suretiyle (bu durum ülkelerin küreselleşmeye entegre olma seviyesine göre değişkenlik göstermekte) aralarındaki gelir farkını uluslararası anlamda yakınsadığını, ülke içi gelir dağılımında ise eşitsizliği arttırdığını ifade etmektedirler.

- (17) (Alvaredo, vd., 2017) hazırladıkları raporda, global nüfusun %1’lik kısmının toplam gelirden aldığın payın oranının 1980’den 2016’ya, %16’dan %20’ye yükseldiğini, global nüfusun %50’lik kısmının gelirinin ise 1980 yılından beri %9 oranında seyretmekte olduğunu belirtmektedirler. Ayrıca, (Collins, Ocampo, & Paslaski, 2020, s.6)’ye göre 1990-2020 yılları arasında ABD’de ki milyarderlerin net servetleri %1113 artış gösterirken, 1989-2016 yılları arasında ABD’de hanehalklarının net serveti yalnızca ortalama %5,37  artmıştır.

- (18)  (Furceri, vd. 2020) yaptıkları çalışmada belirtilen 5 epidemic salgın sonrası 5 yıllık dönemde Gini katsayısının salgın öncesi döneme göre %1,25 arttığını ve ülkelerin (Dünya Bankası Gelişim Endekslerinden alınan 64 ülke verisi) en üst ondalık iki gelir grubunun toplam gelirden aldığı pay (%46) ile en düşük ondalık iki gelir grubunun toplam gelirden aldığı pay arasındaki farkın pandemik salgın öncesi döneme göre yüzde 2½ arttığını tespit etmişlerdir. Pandeminin gelir dağılımında eşitsizliği arttırtığına dair gösterilebilecek çalışmada, (Collins, Ocampo, & Paslaski, 2020, s.11) hazırladıkları raporda Bloomberg Billioners Index verilerine dayanarak ABD’ de ki 170 milyarderin 1 Şubat 2020 tarihinden  10 Nisan 2020 tarihine kadar olan süreçte net servetlerini  on milyonlarca dolar arttırdıklarını ve bunlardan tanınmış 8 milyarderin ise (Jeff Bezos, Elon Musk vd.) bu süreçte net servetlerini 1 milyar $’ın üzerinde arttırdıkları değerlendirmesinde bulunmuşlardır.

- (19) Bu konuda çeşitli görüşler bulunmaktadır. (Carlin, 2020), konuyu iklim değişikliği açısından ele alarak, ABD’nin, üretici firmaları yenilenebilir enerji alanında yapacakları atılımlarla bu alandaki rekabet gücünü ve diğer ülkeler karşısında zayıflamaya başlayan küresel liderliğini kriz sonrası oluşturacağı “Yeşil Marshall Planı” ile geri kazanabileceğini belirtmiştir. Ayrıca Çin in ve “Yol ve Kuşak Projesi”nin salgın sonrası ekonomik gelişmeyi karşılayabilecek kapasitesi olduğu görüşü de mevcuttur (Bhaya, 2020)

- (20) Bu soruna yönelik olarak IMF, 13 Nisan 2020 tarihinde 25 azgelişmiş ülkenin 215 milyon $ tutarındaki borç servisini 6 aylığına ertelemiştir (JUBILEE DEBT CAMPAIGN, 2020). 15 Nisan 2020 tarihinde de G20 liderleri 1 Mayıs 2020 tarihinden 2020 yılı sonuna kadar 73 az gelişmiş ülkenin borç servisinin ertelendiğini duyurdular (Financial Times, 2020). (UNCTAD, 2020)’da 2018 sonu itibariyle toplam borç stokları milli gelirlerinin yaklaşık %200’üne ulaşan gelişmekte olan ülkelerin bu borçların geleceğe yönelik yeniden yapılandırlılması ve ötelemesi için kreditörler ile bir anlaşma zemini oluşturlması (küresel bir borç anlaşması), borç ödemelerinin geçici süreli durdurulması (alacaklların borçaları için yargı yoluna gitmelerinin sınırlandırılması ve borçlu ülke mal varlıklarına el konulmasının önüne geçilmesi), bu ülkelerin borçlarını düzenleyecek uluslararası bir kurumun kurulması şeklinde önlemlerin alınmasını ve böylece salgının yaratacağı etkileri telafi edici harcamalar için bir mali alan yaratılmasının gerektiğini belirtmektedir.   

- (21) (United Nations, 2020, s.14)’a göre salgının neden olduğu kriz nedeniyle 2020 yılında dünya genelinde 34.3 milyon-özellikle kayıt dışı sektörlede çalışan milyonlarca- kişinin daha yoksulluk sınırının altında gelir grubuna ekleneceği tahmin edilmektedir.

- [22] (Bénassy-Quéré & Weder di Mauro, 2020, s.17) bu hamlenin Avrupa Birliği düzeyinde para politikaları anlamında büyük bir atılım olacağını ve Avrupa dayanışması için önemli olduğunu ifade etmektedirler. Eski Yunanistan Maliye Bakanı Yanis Varoufakis, bu planın, özellike küçük işletmeler için, ekonoik krize yönelik somut bir adım niteliği taşımadığını ve birlik üyesi Güney Avrupa ülkelerinin borç sürdürülebilirliği üzerindeki baskıyı azaltmayacağını ifade etmiştir. Ayrıca bu tür kararların kapalı kapılar ardında değil, daha şeffaf ve geniş katılımlı bir şekilde alınması gerektiğini belirtmiştir.  (https://diem25.org/have-merkel-macron-just-announced-a-eurobond-funded-godsend-for-the-eu/) 

Yorumlarınızı Bize Yazınız

Soru Sor