Biraz da esnek mi çalışsak?
Ara ara moda kavramlar ortaya atılınca şenlikli günler gelir beraberinde. Öyle ya moda bir kavram kullanıldıysa mutlaka çalışmalara başlanır, raporlar hazırlanır, komisyona sunulur vs. yazarlar da boş durmaz haliyle. Aktarırlar da aktarırlar; yalandan, dolandan…
Son günlerin moda kavramlarından biri de esnek çalışma. Tasarruf tedbirleriyle de birleşince değmeyin keyfine. Herkes bir şeyler konuşmalı “esnek çalışma” üzerine.
“Esnek çalışma” kavramı basit anlamda esnek mesai saatlerine göre çalışmak olarak tanımlanıyor. Esnek çalışmanın, mesai saatlerinin planlanmasına ve çalışma ortamına göre farklı modelleri de var elbette.
Esnek çalışma sistemi “fazla mesai” ile sıkça karıştırılır. Ancak bu sistem yalnızca mesai saatlerinde esnek giriş ve çıkışları içeriyor. Özetle “esnek çalışma”, toplam çalışma süresinin çalışanın rızasına dayalı bir şekilde gün, hafta, ay ve hatta yıl bazında farklı bölümlere ayrılmasıdır.
Farklı uygulamalarda esnek çalışma saatleri; günlük, haftalık ve aylık olarak üç farklı şekilde düzenleniyor. Örneğin haftada 5 gün ve toplamda 40 saatlik çalışma süresi günlük, haftalık ve aylık düzenleme ile:
Günlük Esnek Çalışma: çalışanın günlük 8 saat çalışma süresi değişmiyor sadece mesai başlangıç ve bitiş saatleri düzenleniyor. Örneğin, günlük esnek çalışma saatlerine göre bir çalışan için mesai başlangıç saati 08:00, mesai bitiş saati de 17:00 olarak düzenlenebiliyor. Farklı bir çalışan için ise bu saatler 10.00 ile 19:00 olarak düzenlenebiliyor.
Haftalık Esnek Çalışma; çalışana, haftalık 40 saatlik çalışma süresini çalışma günlerine yayarak çalışma olanağı tanınıyor. Örneğin, haftanın ilk üç günü 7 saatlik çalışan bir kişi geriye kalan iki günde 9 saat ve 10 saat çalışarak haftalık toplam 40 saati tamamlayabiliyor. Çalışan haftanın 4 günü 10 saat çalışıp 40 saatlik haftalık çalışma süresini de tamamlayabiliyor.
Aylık/Yıllık Esnek Çalışma; çalışanın aylık/çalışma süresine uyması koşuluyla aylık çalışma süresinin haftalık olarak belirlenmesi sağlanıyor. Böylece çalışana ayın belirli haftalarında daha uzun süre çalışarak diğer haftalarda daha kısa süreli çalışması imkanı doğuyor. Örneğin çalışan ilk üç haftada 45 saat çalışıp dördüncü haftada (160 saate tamamlamak için) 5 saat çalışabiliyor.
Mevzuata baktığımızda çalışma ilişkileri açısından iki temel kanun bulunuyor. İşçiler açısından 4857 sayılı İş Kanunu hükümleri uyarınca işçi-işveren arasındaki iş sözleşmesi “irade serbestisi” üzerine kuruluyor ve taraflar çalışma saatlerini ve modellerini kendi iradeleriyle belirleyebiliyorlar.
Kamu görevlileri yönüyle çalışma ilişkileri genel olarak 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda düzenleniyor. Kanun, çalışma sürelerine ilişkin genel betimlemeler yapmakla birlikte uygulama konusunda takdir yetkisini içeriyor.
657 sayılı Kanununun 99. maddesinde çalışma saatleri;
“Memurların haftalık çalışma süresi genel olarak 40 saattir.
Bu süre Cumartesi ve Pazar günleri tatil olmak üzere düzenlenir.
Ancak bu kanuna, özel kanunlara, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerine veya bunlara dayanılarak çıkarılacak yönetmeliklerle, kurumların ve hizmetlerin özellikleri dikkate alınmak suretiyle farklı çalışma süreleri tespit olunabilir.
Cumhurbaşkanı, yurt dışı kuruluşlarda hizmetin gerektirdiği hallerde, hafta tatilini Cumartesi ve Pazardan başka günler olarak tespit edebilir.”
şeklinde düzenleniyor.
Madde hükmünde çalışma sürelerine ilişkin temel belirleme haftalık çalışma süresinin 40 saat olduğu ve Cumartesi ile Pazar günlerinin tatil olduğu yönünde. Bu belirlemeler korunarak farklı modellerin geliştirilebilmesine yönetmeliklerle yapılabileceği de yine Kanunda yazıyor.
Bu nedenle yönüyle haftalık 40 saatlik çalışma süresinin Cumartesi ve Pazar dışındaki günlerde ne şekilde dağıtılacağı da takdire bırakılabiliyor.
Aslında esnek çalışma, iller arasındaki saat farkından dolayı uygulanıyor. Nitekim günlük çalışmanın başlama ve bitme saatleri ile öğle dinlenme süresi, bölgelerin ve hizmetin özelliklerine göre merkezde Cumhurbaşkanınca, illerde valiler tarafından tespit ediliyor.
Ayrıca engelliler için; engel durumu, hizmet gerekleri, iklim ve ulaşım şartları göz önünde bulundurulmak suretiyle günlük çalışmanın başlama ve bitiş saatleri ile öğle dinlenme süreleri merkezde üst yönetici, taşrada mülki amirlerce farklı belirlenebiliyor.
Dahası memurların yürüttükleri hizmetin özelliklerine göre, çalışma saat ve süreleri ile görev yerlerine bağlı olmaksızın çalışabilmeleri mümkün. Bu konuya ilişkin usul ve esaslar, Cumhurbaşkanınca belirlenebiliyor. Mesai saati başlangıç ve bitişlerinin uygulanmasını İdare düzenleyebiliyor.
Tüm bunların yanında uygulamada sorunlar yaşansa da “yarı zamanlı çalışma” Devlet Memurları Kanununda 2016 yılından bu yana yer alıyor.
“Analık izni süresi sonunda kadın memur, isteği halinde analık izni sonrası birinci doğumda iki ay, ikincide dört ay, sonraki doğumlarda ise altı ay süreyle günlük çalışma süresinin yarısı kadar çalışabiliyor. Çoğul doğumlarda bu sürelere birer ay ilave ediliyor. Memurun çalışacağı süreler ilgili kurum tarafından belirleniyor.”
Başka bir düzenleme ise doğum yapan memura, ilköğretim çağının başladığı tarihe kadar yarı zamanlı çalışma imkanı tanıyor. Maaş da yarım ödeniyor. Memur isterse yeniden tam zamanlı çalışmaya geçebiliyor. Yarım zamanlı çalışma hakkının kullanımına ilişkin usul ve esaslar ile bu haktan yararlanamayacak memurları; hizmet sınıfı, kadro unvanı, kurum veya teşkilat bazında birlikte veya ayrı ayrı belirlemeye Cumhurbaşkanı yetkili.” kılınıyor.
Yasayla mümkün olsa da bu konuda henüz çıkarılmış bir ikincil idari işlem (yönetmelik vb.) olmadığından uygulamada büyük sorunlar yaşanıyor. Kadın memur yarı zamanlı çalışabilmek için dava açmak zorunda kalıyor.
“İşin daha da ilginç yanı ise yasada yazılı hakkı “yönetmeliği yok” diye uygulamayan, dava kaybedip kurumunu zarara sokan büyük(!) yöneticiler görevden alındıktan sonra, maaş alıp işe gitmezken memura yaptığı işten önce “kaçta geldin kaçta gittin?” diye soruluyor
Bürokrasinin mesai takıntısını bir kenara bırakıp kamu hizmetinin kalitesine odaklanması gerekiyor. Zira sadece işyerine giriş çıkışla iş yürümüyor.”