Vergi, Maliye, Ekonomi, Sosyal Güvenlik, Ticaret Hukuku Hakkındaki Herşey

Vergi

Abdulmenaf YAKUT
Abdulmenaf YAKUT
1502OKUNMA

Bir Sahteciliğin Anatomisi

Şubat 2011’deki bir gün:
Ahmet Bey ve Mehtap Hanım, ilgili mercilere vermiş oldukları dilekçe ve sair evraklarla, bilmem hangi ticari faaliyeti yapacaklarına dair bir limitet şirket kurmuş ve vergi mükellefiyeti tesis ettirmişler.

Şubat 2011’de sonraki başka bir gün:
Vergi dairesi, kendisine verilen işe başlama dilekçesi üzerine, bildirilen iş yeri adresinde ilk yoklamasını gerçekleştirmiş.

Açılış yoklamasındaki tespitler şu şekilde:
Bir masayla birkaç sandalye, bir adet elbise dolabı, bir tane laptop bilgisayar ve yazıcı ile bir adet su sebili vs’den oluşan 30 metre karelik bomboş bir ofis.

Yoklamada, dilekçelerinde bildirmiş oldukları faaliyeti gerçekleştireceklerini söylemişler yoklama memuruna ama işyerinde çalışan malışan yok.

Toptan ticaretinin yapılacağı ifade edilen mal ve malzemeler de bulunmuyor dükkânda aynı şekilde.

Şube ve depo desen, o da yok…

Temmuz 2011
Ahmet Bey, sahibi olduğu hisselerin tamamını Bekir Bey diye dışarıdan birine devrederek şirketten ayrılıyor.

Mart 2012
Bekir Bey de aynı şekilde, şirketteki hisselerinin tamamını Deniz Bey adındaki başka birine satıp ayrılıyor.

Ocak 2013
Deniz Bey, Bekir’den devralmış olduğu bu hisselerin tamamını, baştan beri şirkette bulunan Mehtap Hanım’a satıyor.

Şirketin hisselerinin tamamı böylece Mehtap Hanımın elinde toplanmış oluyor.

Ağustos 2013
Mehtap Hanım da sabretmeyip elindeki tüm hisseleri Fazlı Bey adındaki bir vatandaşa devrederek o da şirketle olan bağını tamamen kesiyor.

Bu arada vergi dairesince, şirket merkezi olarak bildirilen adreste kuruluştan Fazlı Bey’e devredilene kadarki süre zarfında birkaç yoklama daha yapılıyor ve her defasında ilkinde tespit edilenlere benzer hususlar tespit ediliyor.

En son Ekim 2013 içerisinde yapılan son yoklamada ise firmanın söz konusu adreste bulunmadığı ve söz konusu adreste son bir yıldır başkalarının faaliyet gösterdiği hususu, komşuların beyanları üzerine tutanakla tespit ediliyor.

Beyan ve Bildirimler Daha ilk Günden SOS Verdiği Halde…
Evet, kurulduğu günden itibaren söz konusu şirketin, ilgili dönemlerdeki alış satış vb. faaliyetleriyle ilgili olarak bağlı bulunduğu vergi dairesine gerek kendisinin vermiş olduğu gerekse muhatabı durumundaki karşı firmaların kendisiyle ilgili olarak yapmış oldukları beyan ve bildirimler çelişkilerle dolu.

Her yönüyle sırıtıyor adeta, karşılıklı olarak verilmiş olan bu beyan ve bildirimlerdeki bilgiler.

Şu yıldaki satışım şu firmalara olup tutarı da bu kadardır” diye bildirimde bulunmuş kendisi mesela..

Fakat başkaları, kendisinden, onun bildirdiğinin –inanmayacaksınız ama- 10 katı kadar alış yaptıklarını bildirmişler.

Yine, 5-10 milyon TL satış yaptığını bildirdiği dönemde hiç alışı yok firmamızın.

Her haliyle sırıtıyor dediğim bu gibi durumlar işte.

Kendisi hiç alış bildirmemiş olduğu gibi, başkaları da kendisine satış yaptıklarına dair herhangi bir beyanda bulunmamışlar.

Ama her ne hikmetse Firma, milyonlarca liralık satış bildiriminde bulunabiliyor ve buna rağmen epey bir süre fark edilemiyor.
Bu nasıl oluyor diye sormadan edemiyor insan.

Fark ediliyor ama harekete geçmekte gecikiliyor belki de.
İdare;

Şu tespitti, bu yazışmaydı..

Yok efenim, şu birime sevkti..

Bilmem hangi makamın değerlendirmesine havaleydi..

Derken…

Mükellef, bürokrasinin hantal çarkları arasında;

Onun, yeterince göremeyen gözlerinin önünde..

Gördüklerine karşı ise ağırdan davranan yapı ve ağır çalışma temposunun farkında olduğu için..

Hatta muhtemelen, bu durumu çok bildiği için..

Yasal mevzuattaki ve uygulamalardaki mevcut boşlukları bir cambaz misali zekice kullanarak, mali sistemin işlemekte olan sınırlı kapasitedeki kontrol mekanizmalarına yakalanmadan yılarca, reel hiçbir faaliyet göstermeksizin, gerçek bir tacirmiş gibi piyasaya yüksek miktarda gerçek dışı(sahte-naylon) fatura sürme imkânı elde edebilmiş anlaşılan.

Sonunda Ne Olmuş Firmaya Peki?
Ne mi olmuş?

Merak edeceğinizi biliyordum.

Onu da anlatayım.

Gerçek hayattan almış olduğum ve ne yazık ki çok daha ilginç çarpıklıklar barındıran daha binlercesinin bulunduğuna inandığım bu firmanın akıbetinin ne olduğunu anlatacağım şimdi de.

Arz ettiği çarpık görüntü ayyuka çıkan firmamız her zaman olduğu gibi sonunda vergi incelemesine sevk edilmiş.

İş işten geçtikten sonra tabii ki.

Yapılan inceleme neticesinde inceleme elemanı tarafından konuya ilişkin olarak düzenlenen ve (kâğıt üzerinde) faaliyet gösterdiği dönem içerisinde gerçek herhangi bir ticaretinin olmadığı, bu süre zarfında düzenlemiş olduğu tüm faturaların sahte belge olarak kabul edilmesi gerektiği sonucuna varılmış olan Raporda; inceleme elemanını bu kanaate vardıran, yazımızın başında sıralamış olduğumuz hususların yanı sıra tespit edilmiş olan diğer olumsuzluklarsa şunlar.

  • Mehtap Hanım’ım, bütün bu olan bitenden haberi olmayan, ilkokul mezunu, kendi halinde bir ev hanımı olduğu;
  • MERNİS adreslerinde bulunmadıkları için, şirket hisselerini ara ara devralıp kısa bir süre sonra başkasına satan diğer beylere ulaşmanın mümkün olmadığı;
  • Ancak bu kişilerden bazılarının, geçmişte, söz konusu şirketin dışındaki başka firmalarla da ortaklık ya da sözde yöneticilik ilişkisinin bulunduğu;
  • Üstelik bu firmaların tümü hakkında da, aynen söz konusu firmada olduğu gibi, sahteci olduklarına dair raporlar bulunduğu;
  • Kendisine ulaşılabilen yani inceleme elemanının davetine icabet edip ifade vermeye gelen tek kişi olan Fazlı Bey adlı adamcağızın ise;

Vermiş olduğu ifadesinde;
- Bu şirketi devraldığını kabul ettiğini,

- Ama herhangi bir ticari faaliyetinin bulunmadığını,

- Çünkü bırakın ticareti ve şirket sahibi olmayı, geçimini sağlayacak doğru dürüst bir işinin bile bulunmadığını,

- Bahsedilen şirketin kendi üzerine devir işleminin, kahveden tanıdığı ama isimlerini her nedense (!) hatırlayamadığı iki kişinin iş verecekleri vaadiyle, kendisine, ne olduklarını bilmediği birtakım evrakların imzalattırılmasıyla olmuş olabileceğini tahmin ettiğini,

- Bu kişilerin, söz konusu kâğıtları imzaladığı sırada, “bir yemek yersin” diye kendisine 50 TL para verdiklerini ve biraz daha para vereceklerini vaat ettikleri ama bu kişileri o günden sonra bir daha göremediği için bu parayı da alamadığını,

dediği belirtiliyor.

Ve sıkı durun,
İnceleme elemanı, veri tabanında bir iki tıkla gerçekleştirdiği masa başı sorgulama neticesinde, bu ifadeleri veren şirket müdürü(!) Fazlı Bey’le ilgili olarak bir de şu korkunç bilgiye de ulaşıyor;

Fazlı Bey’in, sözünü ettiğimiz bu firmanın dışında 35 adet firmanın daha ortağı ve/veya müdürü olarak göründüğünü tespit ediyor müfettiş.

İşsiz güçsüz Fazlı Bey, bu batık ve piyasayı, düzenlemiş oldukları sahte faturalarla adeta kirletmiş olan firmaları, cüzi de olsa belli bir menfaat karşılığında devralma işini meslek haline getirmiş anlaşılan.

Dile kolay.. tam 35 şirket.

Son firmayı da eklediğimizde 36 ediyor.

Holding patronu gibi adeta, mübarek!

Bu şekilde, ortağı ya da müdürü olarak göründüğü firmaların istisnasız tamamı da aynı biçimde; sahte belge düzenleyicisi oldukları, yani hiçbir ticari faaliyetlerinin bulunmadığına dair haklarında ayrı ayrı raporlar mevcut.

Dediğim gibi, hayali bir senaryonun ürünü değil bütün bu anlattığım şeyler.

Tamamen gerçek bir durumun aktarımı.

Sadece konuyu anlatırken, herhangi bir isim ve yer vermedim o kadar.

Bir de, anlattıklarımın fi tarihinde değil de günümüze yakın dönemlerde gerçekleştiğini, yani mali sistemimizi çürüten bu korkunç problemin halen daha devam ettiği anlaşılabilsin diye de tarihleri gerçeğe yakın bir biçimde verdim.

Sahi ‘problem’ mi dedim ben?

Dur bir geriye dönüp bakayım;

Evet ya!..

Öyle demişim gerçekten..

Hem de başında ‘korkunç’ sıfatını kullanarak.

Siz; evet siz, mali sistemin ne olduğunu bilen ve bu işlerin nasıl döndüğünü en azından teknik açıdan aç buçuk anlayan, bu işin ehli arkadaşlara sormak istiyorum:

Bütün bu anlattıklarım sizce de bir problem değil mi?

Artıı..
Problemse eğer, ne kadar büyük?

Korkunç bir problemdir diyor musunuz siz de benim gibi mesela?

Ve artıı..
Büyük bir problemse şayet, o zaman bu bataklığın kurutulması gerekmiyor mu sizce?

Geçmişte, sahte fatura düzenlemek amacıyla kuruldukları raporlarla tespit edilmiş olan tam 35 adet firmanın hep aynı şekilde, son anda devralarak kâğıt üzerinde ortağı/yöneticisi haline gelen, hiçbir mali gücü bulunmayan bir insanın 36. şirketi de devralmasına engel olacak sistemik bir mekanizmayı kurmak çok mu zor?

Bu bağlamda, noter ve ticaret sicili kayıtlarıyla vergi dairesinin veri tabanlarının bu ve benzeri suistimaller yaşanmaması için akılı bir biçimde entegre edilerek sağlam otokontrol mekanizmalarıyla donatılması mümkün değil mi mesela?

Bütün bu soruların cevaplarını çok merak ediyorum gerçekten…

Yorumlarınızı Bize Yazınız

Soru Sor