Vergi, Maliye, Ekonomi, Sosyal Güvenlik, Ticaret Hukuku Hakkındaki Herşey

Ekonomi, Maliye

H. İbrahim YUMUŞAK
H. İbrahim YUMUŞAK
2064OKUNMA

Başka Ülkelerde Öyle de Bizde Neden Böyle! (Negatif Faiz)

Aşağıda IMF yayınları arasında Finans ve Kalkınma Dergisinin Mart 2020 tarihli 57. Sayısında Vikram Haksar and Emanuel Kopp tarafından hazırlanan bir makalenin Türkçe çevirisine yer verilmiştir. Makale son günlerde ülkemizde döviz kurlarını tarihi seviyede etkileyerek ekonomik kriz yaratma potansiyeli bulunan Merkez Bankası faiz politikaları ve indirimlerinin uluslararası arası arenadaki konumu irdelenmiştir. Makalenin altındaki tablolar ise makalede yer almayıp tarafımızca derlenerek yazımıza eklenmiştir.

Faiz Oranları Nasıl Negatif Olabilir?

Para yeryüzünde uzun süredir ortalıkta dolaşmaktadır.  Tarihsel açıdan bakıldığında, her zaman bir başkasının parasını veya birikimlerini kullanmanın bir bedeli olmuştur. Bu bedel, eski Sanskritçe’de  “prayog”  olarak adlandırılırken günümüzde “faiz” adı altında birçok kelimeyle adlandırılmaktadır. Kurumsallaşmış, yasal faiz oranının bilinen en eski örneği, MÖ 2000 yıllarında ait eski bir Babil metni olan Eshnunna Kanunlarında yer almaktadır.

Tarihsel süreç boyunca, nominal faiz oranları -borç alanların aldıkları kredi için ödediği belirtilen oranlar- pozitif, yani sıfırdan büyük olmuştur. Ancak, enflasyon oranı tasarruf veya kredi getirisini aştığında ne olacağının düşünülmesi gerekmektedir. Enflasyonun yüzde 3, verilen bir kredinin faiz oranı yüzde 2 olduğunda, borç verenin enflasyondan sonraki getirisi sıfırdan azdır. Böyle bir durumda, reel faiz oranının (nominal oran eksi enflasyon oranı) negatif olduğunu söyleriz.

Modern çağlarda, merkez bankaları iş döngüsünü düzenlemek için kısa vadeli fonları borç verirken pozitif bir nominal faiz oranı uygulamışlardır. Ancak son yıllarda artan sayıda merkez bankası düşük oranlı politikalara başvurmuştur. Avrupa Merkez Bankası ve Danimarka, Japonya, İsveç ve İsviçre merkez bankaları da dahil olmak üzere birçoğu, negatif faiz oranlarıyla denemeler yapmaya başlamış ve böylece esas olarak bankaların nakit fazlalarını merkez bankasına yatırdıklarında faiz almak yerine ödeme yapmaları sağlanmıştır. Buradaki amaç, bankaların sahip oldukları fonları merkez bankasına yatırmak yerine ödünç vermeye teşvik etmek ve böylece 2008 küresel mali krizinden sonra devam eden zayıf büyümeye karşı koymaktı. Dünya bu defa tersine dönmüştü: Borç alanlar borç para aldıklarında üstüne para alırken, tasarruf sahipleri artık negatif bir getiri elde edecekti. Şüphesiz ki mesele o kadar da basit değildi…

Basitçe söylemek gerekirse, faiz, kredinin maliyeti veya paranın maliyetidir. Borçlunun, borç verene parasını kullanması ve ilgili riskleri hesaba katmak suretiyle ödemeyi kabul ettiği tutardır. Faiz oranlarını destekleyen ekonomik teoriler çeşitlilik gösterir; bazıları tasarruf arzı ile yatırım talebi arasındaki etkileşime, bazıları ise para arzı ve talebi arasındaki dengeye işaret ederler. Bu teorilere göre, faiz oranları tasarrufları motive etmek için pozitif olmalıdır. Yatırımcılar ise paralarını daha uzun süre bağlamanın içerdiği artan riski telafi etmek için  giderek daha yüksek faiz oranları talep etmektedirler. Dolayısıyla, normal şartlar altında faiz oranları pozitif olacaktır ve vade ne kadar uzun olursa, faiz oranı da o kadar yüksek olacaktır. Ayrıca, bir yatırımın etkin olarak ne getireceğini veya bir kredinin maliyetinin ne olduğunu bilmek için, paranın değer kaybetme hızı olan enflasyonu hesaba katmak önemlidir. Enflasyon beklentileri bu nedenle uzun vadeli faiz oranlarının temel itici gücüdür.

Finansal piyasalarda pek çok farklı faiz oranı bulunmakla birlikte, bir ülkenin merkez bankası tarafından belirlenen politika faiz oranı, ülke ekonomisinde borçlanma maliyetleri için temel ölçütü oluşturur. Merkez bankaları, ekonomik döngüdeki değişikliklere cevaben politika faizini değiştirir ve birçok farklı (çoğunlukla kısa vadeli) faiz oranlarını etkileyerek ülke ekonomisine yön verirler. Daha yüksek politika oranları tasarruf için teşvik unsuru oluştururken, daha düşük oranlar tüketimi motive eder ve işletme yatırımlarının maliyetini düşürür. Merkez bankacıları için politika oranını belirlemede rehber, nötr faiz oranı kavramıdır: istikrarlı bir enflasyonla tutarlı uzun vadeli faiz oranı. Nötr faiz oranı ekonomik büyümeyi ne teşvik eder ne de kısıtlar. Faiz oranları nötr orandan düşük olduğunda para politikası genişletici, daha yüksek olduğunda ise daraltıcıdır.

Bugün, birçok ülkede nötr faiz oranının uzun yıllardır açık bir düşüş eğiliminde olduğu ve muhtemelen önceden varsayıldığından daha düşük olduğu konusunda geniş bir fikir birliği bulunuyor. Ancak bu düşüşün itici güçleri iyi anlaşılmamıştır. Bazıları, uzun vadeli demografik eğilimleri (özellikle gelişmiş ekonomilerdeki yaşlanan toplumlar), zayıf üretkenlik artışı ve güvenli varlıkların kıtlığı gibi faktörlerin rolünü vurgulamaktadır. Ayrıca, gelişmiş ekonomilerde, genellikle hedeflerinin veya uzun vadeli ortalamalarının önemli ölçüde altında olan sürekli düşük enflasyon, piyasaların uzun vadeli enflasyon beklentilerini düşürmüş gibi görünmektedir. Bu faktörlerin birleşimi, muhtemelen bugünün tahvil piyasalarındaki çarpıcı durumu açıklamakta; sadece uzun vadeli faiz oranları düşmekle kalmamakta, aynı zamanda birçok ülkede artık negatif oran gözlemlenmektedir.

Para politikasına baktığımızda, küresel finansal krizin ardından merkez bankaları agresif bir şekilde nominal faiz oranlarını, çoğu durumda sıfır veya sıfıra yakın bir seviyeye indirmiş durumda. Buna, bazılarının faiz oranlarının düşemeyeceğine inandığı bir nokta olan sıfır alt sınırı diyoruz. Ancak para politikası, sıfırın üstünde ve altında benzer mekanizmalar yoluyla bir ekonomiyi etkilemektedir. Aslında, negatif faiz oranları aynı zamanda tüketicilere ve işletmelere, parayı banka hesaplarında bırakmak yerine harcamak veya yatırım yapmak için bir teşvik sağlar, burada değer enflasyon tarafından aşındırılır. Genel olarak, agresif düşük faiz oranları, yan etkileri ve riskler hakkında belirsizlikler olsa da, uygulandığı yerde muhtemelen bir şekilde ekonomik aktiviteyi canlandırmaya yardımcı olmuştur.

Negatif oranlarla ilgili ilk endişe, banka karlılığı üzerindeki potansiyel etkisidir. Bankalar, tasarrufları yüksek getiri oranı sağlayan faydalı projelerle eşleştirerek kilit bir işlevi yerine getirir. Buna karşılık, tasarruf sahiplerine (mevduat sahiplerine) ödedikleri ile verdikleri krediler üzerinden aldıkları ücret arasındaki farktan kazanırlar. Merkez bankaları politika oranlarını düşürdüklerinde, genel eğilim, genel borç verme ve uzun vadeli faiz oranları düşme eğiliminde olduğundan, bu yayılmanın azalması yönündedir. Faiz oranları sıfırın altına düştüğünde, bankalar mudilerinin mevduatlarını geri çekeceklerinden korkarak negatif faiz oranlarını mudilerine aktarma konusunda isteksiz olabilirler. Bankalar mevduat üzerindeki negatif oranlardan kaçınırlarsa, bu prensipte borç verme marjını negatife çevirebilir, çünkü bu durumda açılan bir kredinin getirisi mevduat tutma maliyetini karşılamayacaktır. Bu da banka karlılığını azaltabilir ve finansal sistem istikrarını baltalayabilir.

Banka mevduatları üzerindeki negatif faiz oranlarıyla ilgili ikinci bir endişe, tasarruf sahiplerine mevduatlarını nakit tutmak konusunda teşvik etmesidir. Ne de olsa, nakdin nominal değerini azaltmak mümkün değildir. Bu nedenle, negatif oranları, tasarruf sahiplerinin paralarını bankalardan çekerek bankacılık sisteminin dışına nakit olarak bulunduracakları bir ortam yaratabilir. Faiz oranlarında bu kadar etkili bir alt sınırın nerede olduğu tam olarak belli değildir. Bazı senaryolara göre, bu alt sınırın altına inmek finansal sistem likiditesini ve istikrarını baltalayabilecektir.

Uygulamada, bankalar maliyetleri telafi etmek için başka ücretler talep edebildiklerinden bankalar negatif oranları küçük mudilere aktarmayabilmekte; daha büyük mudiler, bankalarda para tutma kolaylığı nedeniyle bazı negatif oranları kabul edebilmektedir. Ancak, nakit olarak para tutma bir alternatif olduğu sürece, negatif faiz oranı politikalarının sınırlarıyla ilgili endişeler devam edecektir.

Genel olarak, düşük nötr oran, kısa vadeli faiz oranlarının daha sık sıfır alt sınırına ulaşabileceği ve uzun süre orada kalabileceği anlamına gelmektedir. Bu gerçekleştiğinde, merkez bankaları, negatif politika faiz oranları da dahil olmak üzere, daha önce geleneksel olmayan politikalar olarak düşünülen politikalara giderek daha fazla başvurma ihtiyacı duyabilmektedir.

Merkez Bankalarının Faiz Oranları

Aşağıda seçilmiş bazı ülke merkez bankalarının uyguladığı gösterge faiz oranları yer alıyor. Avrupa Birliği ülkelerinde Euroya geçiş yapan ülkelerde (Eurozone) temel gösterge faiz oranları Avrupa Merkez Bankasının belirlediği oranlardır.

 Merkez Bankası Cari OranlarYönÖncekiDeğişim Tarihi
 Amerikan FED0.250 % 1.250 %03-15-2020
 Avusturalya RBA0.100 % 0.250 %11-03-2020
 Şili Banco Central2.750 % 1.500 %10-14-2021
 Güney Kore0.750 % 0.500 %08-26-2021
 Brezilya BACEN7.750 % 6.250 %10-27-2021
 İngiltere  BoE0.100 % 0.250 %03-19-2020
 Kanada BOC0.250 % 0.750 %03-27-2020
 Çin  PBC3.850 % 4.050 %04-20-2020
 Çek Cumhuriyeti CNB2.750 % 1.500 %11-05-2021
 Danimarka Nationalbanken-0.450 % -0.350 %10-01-2021
 Avrupa  ECB0.000 % 0.050 %03-10-2016
Macaristan Merkez Bankası2.100 % 1.800 %11-16-2021
 Hindistan  RBI4.000 % 4.400 %05-22-2020
 Endonezya BI6.500 % 6.750 %06-16-2016
 Israil  BOI0.100 % 0.250 %04-06-2020
 Japonya BoJ-0.100 % 0.000 %02-01-2016
 Meksika Banxico5.000 % 4.750 %11-12-2021
 Yeni Zelanda0.500 % 0.250 %10-06-2021
 Norveç0.250 % 0.000 %09-23-2021
 Polonya1.250 % 0.500 %11-04-2021
 Rusya  CBR7.500 % 6.750 %10-22-2021
 Suudi Arabistan1.000 % 1.750 %03-16-2020
 Güney Afrika SARB3.750 % 3.500 %11-19-2021
 İsviçre Riksbank0.000 % -0.250 %12-19-2019
 İsveç-0.750 % -0.500 %01-15-2015
 Türkiye15.000 % 16.000 %11-19-2021

Kaynak: www.global-rates.com

Aşağıda seçilmiş ülkelere ait cari enflasyon verileri yer almaktadır. Söz konusu veriler Tüketici Fiyatlarındaki artışları göstermektedir. Enflasyon oranları denildiğinde genellikle kastedilen Tüketici Fiyatlarındaki artışlarıdır.

Seçilmiş Ülkeler Bazında Tüketici Fiyat Enflasyonu ve MB Faiz Oranları

ÜlkeDönemAylık enflasyonYıllık enflasyonMB Faiz OranıNet Faiz Oranları
AvusturalyaEkim 20210.580 %3.685 %0.100 %-3,265
BelçikaEkim 20211.466 %4.159 %-0.500%-4,659
BrezilyaEkim 20211.250 %10.673 %7.750 %-2,903
KanadaEkim 20210.700 %4.655 %0.250 %-4.405
ŞiliEkim 20211.337 %6.027 %2.750 %-3.277
ÇinEkim 20210.696 %1.433 %3.850 %2,417
Çek CumhuriyetiEkim 20211.022 %5.798 %2.750 %-3.048
DanimarkaEkim 20210.945 %2.989 %-0.450 %-3.439
EstonyaEkim 2021-0.176 %7.022 %3,500 %-3.522
FinlandiyaEkim 20210.753 %3.160 %-0.500%-3.660
FransaEkim 20210.412 %2.622 %0.000%-2.662
AlmanyaEkim 20210.545 %4.533 %0.000%-4.533
İngiltereEkim 20210.890 %3.846 %0.100 %-3.746
YunanistanEkim 20211.529 %3.414 %0.000%-3.414
MacaristanEkim 20211.176 %6.450 %2.100 %-4.350
HindistanEylül 20210.244 %4.403 %4.000 %-0.403
EndonezyaEkim 20210.122 %1.658 %6.500 %4.842
İsrailEkim 20210.098 %2.298 %0.100 %-2.198
İtalyaEkim 20210.667 %3.024 %0.000%-3.024
JaponyaEkim 2021-0.200 %0.100 %-0.100 %-0.300
LüksemburgEkim 20210.895 %3.621 %0.000%-3.621
MeksikaEkim 20210.838 %6.240 %5.000 %-1.240
NorveçEkim 2021-0.255 %3.534 %0.250 %-3.284
PolonyaEkim 20211.127 %6.845 %1.250 %-5.595
PortekizEkim 20210.453 %1.831 %0.000%-1.831
RusyaEylül 20210.600 %7.408 %7.500 %0.092
Güney AfrikaEkim 20210.327 %5.051 %3.750 %-1.301
Güney KoreEkim 20210.129 %3.182 %0.750 %-2.432
İspanyaEkim 20211.839 %5.367 %0.000%-5.367
İsveçEkim 20210.202 %2.810 %-0.750 %-3.560
İsviçreEkim 20210.303 %1.242 %-0.750 %-1.992
HollandaEkim 20211.255 %3.420 %0.000%-3.420
TürkiyeEkim 20212.394 %19.890 %15.000 %-4.890
ABDEkim 20210.831 %6.222 %0.250 %-5.972

Kaynak: www.global-rates.com

Değerlendirme

Seçilmiş ülke güncel yıllık enflasyon verileriyle merkez bankalarının uyguladığı gösterge faiz oranları dikkate alındığında neredeyse tüm dünyada negatif faiz uygulamasına rastlıyoruz.  İlginç olan şu ki bu ülkelerin hiç birinde ülkemizdekine benzer kur şokları veya ülke paralarının değer kaybına rastlanılmıyor. Yani negatif faiz uygulamasının döviz kuru ve enflasyon üzerinde doğrudan bir etkisi görülmüyor. Korona pandemisinin global ölçekte yoğun bir şekilde gözlemlendiği günümüz dünyasında, uygulanan mevcut negatif faize rağmen artan bir enflasyon dönemine girildiğini görüyoruz. Bu olgu karşısında, global bazda ekonomilerde faiz artışına gidilmesi kaçınılmaz olarak görülmektedir.

Ülkemiz açısından ele alındığında ise artan enflasyon ve daha da artacağı yolundaki beklentilere rağmen gösterge faizlerin düşürüldüğünü ve ilan edilen gösterge faizlerin “nötr” olmadığını yani kişilerin yatırım ve tasarruf eğilimlerini değiştirecek ve genişletici nitelikte olduğu görülmektedir.  Ülkemizde güvenilir nitelikli yatırım alanlarının son derece sınırlı olması, parasını enflasyon karşısında ezdirmek istemeyen kitleler için döviz üzerinden tasarrufu  ve döviz talebini teşvik etmektedir. Enflasyon beklentilerini düşürmeden yapılan her faiz indirimi döviz talebini artırıp kurların yükselmesine yolaçmakta bu da enflasyonu körüklemektedir. Bu ortamda bankalar TL cinsinden mevduat toplayamayacağından mecburen faizleri daha yüksek oranda belirlemek zorundadır. Yani düşürülen faizlerin yatırımları teşvik edici niteliği son derece kısıtlı kalacaktır. Sürekli yükselen kurlar nedeniyle dövizli borçların maliyetlerinin kamu- özel tüm kesimlerin mali yapılarını olumsuz şekilde etkileyecektir.

Yorumlarınızı Bize Yazınız

Soru Sor