Vergi, Maliye, Ekonomi, Sosyal Güvenlik, Ticaret Hukuku Hakkındaki Herşey

Mükellef Hakları

Mustafa BALCI
Mustafa BALCI
1357OKUNMA

Arazi ve arsa birim değerlerine ilişkin takdir komisyonu kararlarına karşı açılacak davalarda süre aşımı sorunu-1

Bilindiği üzere 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu’nda (EMK) Türkiye sınırları içinde bulunan binalar bina vergisine; arazi ve arsalar ise arazi vergisine tabi bulunmakta olup, bina ve arazi vergilerinin hesaplanmasında 1319 sayılı Kanun’un 29’uncu maddesine göre belirlenen vergi değeri esas alınmakta olup (EMK md. 11 ve 21), vergi değerinin hesaplanmasında ise dört yılda bir takdir komisyonunca belirlenen arazi ve arsa birim değerleri belirleyici olmaktadır. Diğer taraftan Emlak Vergisi Kanunu’nda düzenlenen değerli konut vergisi yönünden de takdir komisyonunca belirlenen arazi ve arsa birim değerleri esas alınmaktadır.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) 268’inci maddesinde, vergi değeri, bina ve arazinin Emlâk Vergisi Kanununun 29 uncu maddesine göre tespit edilen değeri olarak tanımlanmış, VUK’un 4751 sayılı Kanunla değişik Emlak vergisine ait bedel ve değerin tespiti, ilanı ve kesinleşmesi başlıklı mükerrer 49’uncu maddesinde ise; bina metrekare normal inşaat maliyet bedellerinin Maliye ve Bayındırlık ve İskân Bakanlıklarınca[1]; arsa ve arazilere ait asgari ölçüde birim değer tespitinin takdir komisyonunca[2] belirleneceği öngörülmüştür. 

Takdir komisyonlarınca belirlenen arsa ve arazi birim değerleri, arazi ve arsa birim değerlerine ilişkin belirleme işleminin (takdir komisyonu kararı) yapıldığı yılı takip eden ikinci yıldan başlamak suretiyle her yıl, bir önceki yıl birim değerinin, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümleri uyarınca aynı yıl için tespit edilen yeniden değerleme oranının yarısı nispetinde artırılmaktadır (VUK mükerrer md.29).

VUK’un mükerrer 49’uncu maddesi incelendiğinde; emlak vergisi yönünden esas alınacak bina metrekare normal inşaat maliyet bedellerinin, uygulanacak yıldan dört ay önce belirlenerek Resmi Gazete’de yayımlanacağı; takdir komisyonunca arsa ve arazilere ait asgari ölçüde birim değer tespitinin tarh ve tahakkuk işleminin yapılacağı sürenin başlangıcından en az altı ay önce karara bağlanacağı yönündeki düzenlemeleri ile bu işlemlere karşı Danıştay ve vergi mahkemelerinde dava açılması halinde, davalının on beş gün içinde vereceği tek savunma ile dosya tekemmül etmiş sayılacağı ve Danıştay ve vergi mahkemelerince bu davaların, dosyanın tekemmül ettiği tarihten itibaren en geç bir ay içinde karara bağlanacağı ve vergi mahkemelerince verilecek kararlar aleyhine on beş gün içinde Danıştay’a başvurulabileceği düzenlemeleri dikkat çekici niteliktedir.

Kanun maddesinde vergi mahkemesi kararına karşı 15 gün içinde Danıştay’a başvuru yolu öngörülmüş ise de, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (İYUK) 6545 sayılı Kanun ile değişik 45’inci maddesinin 1’inci fıkrasında; “İdare ve vergi mahkemelerinin kararlarına karşı, başka kanunlarda farklı bir kanun yolu öngörülmüş olsa dahi, mahkemenin bulunduğu yargı çevresindeki bölge idare mahkemesine, kararın tebliğinden itibaren otuz gün içinde istinaf yoluna başvurulabilir.” hükmü uyarınca vergi mahkemesi kararına karşı Danıştay’a değil yargı çevresi yönünden bağlı olduğu bölge idare mahkemesine istinaf yoluna başvurabilir ve bölge idare mahkemesi vergi dava dairesinin vereceği karar kesindir (İYUK 45/1).

2577 sayılı Kanun’da, dava açma süresi; vergi mahkemeleri yönünden 30 ve Danıştay yönünden 60 gün olarak ( (İYUK md.7) belirlenmiş ve gerek davacı ve gerekse davalı idareye 30’ar günlük sürede ikişer dilekçe verme hakkı[3] (İYUK md.16) tanınmak suretiyle dava dosyasının daha uzun bir sürede tekemmül edeceği öngörülmüştür.

Dolayısıyla kanun koyucu tarafından dört yılda bir olmak üzere, yeni yılda kanun hükmünce Ocak ve Şubat aylarında tarh ve tahakkuk edecek bina vergisi ve arazi vergisi yönünden arsa ve arazi birim değerlerinin belirlenerek ticaret odalarına, ziraat odalarına ve ilgili mahalle ve köy muhtarlıkları ile belediyelere imza karşılığında bildirilmesi sürecinin emlak vergisinin tarh ve tahakkuk edeceği tarihten 6 ay önce başlaması ve adeta ivedi bir şekilde özel bir yargılama usulü benimseyerek dava sürecinin yeni yıldan önce bitirilmiş olmasını yani yeni yıla girmeden arsa ve arazi birim değerlerinin kesinleşmiş olmasını amaçladığı çok açık şekilde ortadadır.

Nitekim VUK’un mükerrer 49. maddesinin son fıkrasında; kesinleşen asgari ölçüde birim değerlerinin ilgili belediyelerde ve muhtarlıklarda uygun bir yere asılmak suretiyle tarh ve tahakkukun yapıldığı yılın başından Mayıs ayı sonuna kadar ilan edileceği belirtilmektedir. 

Diğer taraftan, 2012 yılına kadar VUK’un mükerrer 49’uncu maddesinin (b) fıkrasının üçüncü paragrafında yer alan; “Takdir komisyonlarının bu kararlarına karşı kendilerine karar tebliğ edilen daire, kurum, teşekküller ve ilgili mahalle ve köy muhtarlıkları onbeş gün içinde ilgili vergi mahkemesi nezdinde dava açabilirler.” cümlesi uyarınca takdir komisyonu kararlarına karşı takdir komisyonu kararının tebliğ edildiği daire, kurum, teşekküller ve ilgili mahalle ve köy muhtarlıklarının dava açma ehliyeti bulunmaktaydı ve emlak vergisi mükelleflerinin dava açma ehliyeti bulunmuyordu.

Bursa 2.Vergi Mahkemesince 2011 yılında, takdir komisyonu kararına karşı emlak vergisi mükelleflerine dava açma hakkı tanımayan itiraz konusu kuralın Anayasa'nın 2., 36. ve 125. maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle somut norm denetimi yoluyla yapılan başvuru sonucunda, Anayasa Mahkemesince 2012 yılında “Takdir komisyonlarının bu kararlarına karşı kendilerine karar tebliğ edilen daire, kurum, teşekküller ve ilgili mahalle ve köy muhtarlıkları onbeş gün içinde ilgili vergi mahkemesi nezdinde dava açabilirler.” cümlesi “Emlak vergisi mükelleflerinin ödeyeceği verginin hesaplanmasında esas alınan takdir komisyonu kararları idari bir tasarruf olduğu için buna karşı mükelleflere yargı yolunun kapatılması, Anayasayla güvence altına alınmış olan hak arama hürriyeti ve hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmamaktadır.” gerekçesiyle  iptal edilmesi[4] sonrasında, emlak vergisi mükellefleri, takdir komisyonu kararlarına karşı dava açılabilme imkanına kavuşmuştur.

Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararından sonra dava açma ehliyetine kavuşan mükellefler tarafından takdir komisyonu kararının iptali istemiyle açılacak davaların hangi sürede açılacağı sorunu ortaya çıkmıştır.

Anayasa Mahkemesi VUK’un mükerrer 49’uncu maddesinin (b) fıkrasının üçüncü paragrafında yer alan; “Takdir komisyonlarının bu kararlarına karşı kendilerine karar tebliğ edilen daire, kurum, teşekküller ve ilgili mahalle ve köy muhtarlıkları onbeş gün içinde ilgili vergi mahkemesi nezdinde dava açabilirler.” cümlesini tamamen iptal ederek, 15 günlük özel dava süresini ortadan kaldırması nedeniyle vergi mahkemeleri için genel dava süresi olan 30 günlük sürenin uygulanmasının önü açılmış olmasına karşın, bu kez dava süresinin hangi tarihten itibaren başlayacağı sorunu ortaya çıkmıştır.

İYUK’un “Sürelerle ilgili genel esaslar” başlıklı 8’inci maddesinin 1’inci fıkrasında yer alan; “Süreler, tebliğ, yayın veya ilan tarihini izleyen günden itibaren işlemeye başlar.” hükmü uyarınca, 213 sayılı Kanun'un mükerrer 49'uncu maddesi uyarınca arsalara ve araziye ait asgari ölçüde birim değer tespitine ilişkin takdir komisyonu kararlarıodalara, belediyeler ile köy ve mahalle muhtarlıklarına imza karşılığı verildiğinden, sayılanlar yönünden 30 günlük dava açma süresi, takdir komisyonu kararının kendilerine tebliğ edildiği günü izleyen tarihten itibaren başlayacaktır.

Anayasa Mahkemesinin iptal kararı öncesinde emlak vergisi mükelleflerinin dava açma ehliyetinin bulunmadığı dönemdeki haliyle VUK’un mükerrer 49’uncu maddesinin (b) fıkrasının dördüncü paragrafında; “Kesinleşen asgari ölçüde arsa ve arazi birim değerleri, ilgili belediyelerde ve muhtarlıklarda uygun bir yere asılmak suretiyle tarh ve tahakkukun yapıldığı yılın başından Mayıs ayı sonuna kadar ilân edilir.” hükmü yer almaktadır.

Görüldüğü üzere takdir komisyonlarınca dört yılda bir belirlenen arsa ve arazi birim değerlerinin emlak vergisine ilişkin tarh ve tahakkukun yapılacağı yeni yılın Ocak/Şubat ayından önce emlak vergisi mükelleflerine tebliğ edilmesi söz konusu olmayıp, en erken Ocak ayından Mayıs ayı sonuna kadar belediyelerde ve muhtarlıklarda uygun bir yere asılmak suretiyle yapılan ilandan veya emlak vergisi taksitinin ödenmesi suretiyle öğrenilmesi suretiyle gerçekleşmektedir.

Emlak vergisinin tarh ve tahakkuk edeceği tarihten altı ay öncesinde arsa ve arazi birim değerlerine ilişkin alınan takdir komisyonu kararlarından televizyon, internet ve sosyal medya yoluyla öğrenilme imkânı bulunmakla beraber, hukuki olarak, sayılanların hiçbiri İYUK’un 8’inci maddesi kapsamında dava açma süresinin işlemeye başladığının kabulü için geçerli değildir.

Dolayısıyla emlak vergisi mükellefleri yönünden esas itibariyle bina ve arsa ile arazilere ilişkin emlak vergisinin ödenmesi sırasında ve dolayısıyla emlak vergisine ilişkin tarh ve tahakkuk yapıldıktan sonra arsa ve arazi birim değerlerine ilişkin alınan takdir komisyonu kararlarından haberdar olma durumu söz konusu olmaktadır.

Buna mukabil idari yargıda istinaf sistemine geçilmeden önce (20.07.2016 tarihi öncesi) arsa ve arazi birim değerlerine ilişkin takdir komisyonu kararlarına karşı açılan davalara yönelik vergi mahkemesi kararlarına karşı yapılan temyiz başvuruları Danıştay Dokuzuncu Dairesinin iş bölümüne girmekteydi ve Daire kararlarında;Anayasa Mahkemesince 2012 yılında verilen iptal kararı sonrasında emlak vergisi mükelleflerinin de takdir komisyonu kararlarına dava açabilme ehliyeti bulunmakla beraber, VUK’un mükerrer 49’uncu maddesindeki hükümler bütün olarak değerlendirildiğinde; Kanun Koyucu tarafından verginin tahakkuk ettirildiği yılın başından önce vergi değerinin kesinleşmesi sağlanmak istenildiğinden ve belediyelerce kesinleşen bu değerler esas alınarak tarh ve tahakkuk yapıldığından, mükelleflerin takdir komisyonlarınca dört yılda bir belirlenen arsa ve arazi asgari metrekare birim değerlerinin kesinleşmesinden önce idareye yapılan başvuru sonucu verilen cevaptan ya da herhangi bir şekilde öğrenildiği tarihten itibaren 2577 sayılı Kanunun 7. maddesinde yer alan ve 30 gün olan genel dava açma süresi içerisinde söz konusu işlemin iptali istemiyle dava açmaları gerekmekte olup, sözü edilen değerlerin kesinleşmesinden sonradava açma imkânı bulunmadığı başka bir ifadeyle arsa ve arazi vergisine ilişkin tarh ve tahakkukundan sonra açılan davaların süresinde açılmış bir dava olarak kabul edilemeyeceği yönünde kararlar verilmiştir[5].

Dolayısıyla, Danıştay Dokuzuncu Dairesince, dört yılda bir belirlenen arsa ve arazi birim değerlerine ilişkin takdir komisyonu kararlarına karşı emlak vergisi mükelleflerinin, takdir komisyonu kararının alındığı tarih ile emlak vergisinin tarh ve tahakkuk edeceği yeni yıl öncesindeki altı aylık süreçte, takdir komisyonu kararını öğrendikleri tarihten itibaren 30 gün içerisinde dava açabileceği ve yeni yıl ile birlikte emlak vergisinin tarh ve tahakkuku sonrasında ise arsa birim değerlerinin kesinleşmiş olması nedeniyle arsa ve arazi birim değerlerine ilişkin takdir komisyonu kararlarına karşı açılan davaların süre yönünden reddi gerektiği görüşü benimsenmiştir.

Bu görüş istinaf kanun yolunda bölge idare mahkemeleri tarafından da kabul görmüş olmakla beraber yakın zamanda bu görüşü benimsemeyen bölge idare mahkemesi kararları da ortaya çıkmış olup, yazımızın ikinci serisinde bölge idare mahkemesi kararları arasındaki aykırılığı ele alacağız.

[1] Maliye Bakanlığı 09.07.2018 tarih ve 3’üncü mükerrer 30473 sayılı Resmî Gazete’de yayımlan 703 sayılı KHK ile adı "Hazine Müsteşarlığı" ile "Maliye Bakanlığı" birleştirilerek "Hazine ve Maliye Bakanlığı" olarak; Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ise 29 Ekim 2021 tarihli ve 31643 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 85 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olarak değiştirilmiştir.
[2] 213 sayılı Kanun’un 72’nci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarında; “Arsalara ait asgari ölçüde birim değer tespitinde takdir komisyonu; belediye başkanı veya tevkil edeceği memurun başkanlığı altında belediyenin yetkili bir memuru ile defterdarın, vergi dairesi başkanlığı bulunan yerlerde ise vergi dairesi başkanının görevlendireceği iki memur, tapu sicil müdürü veya tevkil edeceği bir memur ve ticaret odasınca seçilmiş bir üye (ilgili olduğu arsalara ilişkin takdir komisyonlarına organize sanayi bölgesini temsilen bir üye) ile ilgili mahalle ve köyün muhtarından kurulur. Araziye ait asgari ölçüde birim değer tespitinde takdir komisyonu, valinin başkanlığı altında defterdar, Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı il müdürü ile il merkezlerindeki ticaret ve ziraat odalarından seçilmiş birer üyeden kurulur.” ifadeleri yer almaktadır.
[3] Dava dosyasının tekemmül etmesi; davacının dava dilekçesi ve davalı idarenin savunmasına verilecek cevap dilekçesi ile davalı idarenin vereceği savunma dilekçesi ve davacının savunmaya cevap dilekçesine karşı vereceği ikinci savunma dilekçesi şeklinde gerçekleşmektedir.
[4] Anayasa Mahkemesinin 31.12.2012 tarih ve E:2011/38, K:89 sayılı kararı13.10.2012 tarih ve 28440 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
 Karara,  https://normkararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/Dosyalar/Kararlar/KararPDF/2012-89-nrm.pdf linkinden ulaşılabilir.
[5] Dan. 9.D. 20.10.2014 tarih ve E.2014/7917, K. 2014/6329 sayılı kararı,
  Dan. 9.D. 26.02.2015 tarih ve E.2015/526, K. 2015/576 sayılı kararı,
  Dan. 9.D. 05.05.2016 tarih ve E.2016/12685, K. 2016/3759 sayılı kararı,
  Dan. 9.D. 19.01.2017 tarih ve E.2017/71, K. 2017/365 sayılı kararı,
  Dan. 9.D. 13.03.2018 tarih ve E.2014/9220, K. 2018/1552 sayılı kararı aynı yöndedir. (Kararlara UYAP üzerinden 08.12.2022 tarihinde ulaşılmıştır.)

Yorumlarınızı Bize Yazınız

Soru Sor