Vergi, Maliye, Ekonomi, Sosyal Güvenlik, Ticaret Hukuku Hakkındaki Herşey

Makaleler

İmdat TÜRKAY
İmdat TÜRKAY
1723OKUNMA

22. Kalite Kongresi’nin Geride Bıraktıkları: Mükemmelliği Paylaşmak

12-13 Kasım 2013 tarihlerinde Türkiye Kalite Derneği (KalDer) ve Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) tarafından düzenlenen 22. Kalite Kongresi İstanbul Kongre Merkezinde gerçekleştirildi ve Türkiye Mükemmellik Ödülleri (Türkiye Mükemmellik Büyük Ödülü ve Türkiye Mükemmellik Ödülü) sahiplerini buldu. 22. Kalite Kongresi’nin ana teması “Mükemmelliği Paylaşmak” olarak belirlenmiş ve Kongrede mükemmellik yolculuğunda mesafe kat etmiş yerli ve yabancı birçok kuruluş temsilcileri deneyimlerini ve uygulamalarını katılımcılarla paylaşmışlardır.

Merkezi İstanbul’da bulunan KalDer, Ankara, İzmir, Bursa ve Eskişehir’de kurduğu şubeler ile kalite bilincinin yurt çapında yayılmasına öncülük etmektedir. 1998 yılında Ulusal Kalite Hareketi’ni başlatan KalDer, Avrupa Kalite Yönetimi Vakfı (EFQM)’nın Ulusal İşbirliği Ortağı’dır. 2006 yılından itibaren Amerika Kalite Derneği ile işbirliğini başlatan ve aynı zamanda Orta Doğu Kalite Organizasyonu’nun kurucu üyesi olan KalDer’in ana faaliyetleri arasında Ulusal Kalite Ödülü, kalite ve yönetim alanındaki eğitimler, Kalite Kongresi ve Kamu Kalite Sempozyumu, Kıyaslama çalışmaları ve Türkiye Müşteri Memnuniyeti Endeksi çalışması sayılabilir.

Türkiye Mükemmellik Ödülü, toplam kalite uygulamalarında kuruluşlara sadece referans değil, ulusal, bölgesel ve global pazarlarda da rakiplerine oranla farklılaşma yaratacak temel noktaları öne çıkarmada en önemli yol göstericidir. Küreselleşen dünyada rekabetin en temel unsur olduğu düşüncesinden hareketle, Türkiye Mükemmellik Ödülleri kuruluşlara farklılaşmada öncelik kazandıran etkendir.

22. Kalite Kongresi’nde çok farklı sektörlerden iş dünyasının önde gelen CEO’ları yani üst düzey yöneticileri deneyimlerini paylaştı. Örneğin, Starbucks International’ın Kurucu Eski Başkanı Howard BEHAR’ın, nasıl bir dünya markası olduklarını ve Starbucks kültürünü nasıl oluşturdukları konusunda söyledikleri dikkat çekiciydi. Kongrenin önemli isimleri arasında Coca Cola Türkiye, Kafkasya ve Orta Asya Bölüm Başkanı Galya Frayman Molinas, Koç Holding CEO’su Turgay Durak, Eczacıbaşı Holding CEO’su Dr.Erdal Karamercan, The Joint Commussion Başkanı Dr. Mark Chassin, Vaillant Group Türkiye CEO’su Dr. Axel Busch, Avrupa Kalite Yönetim Vakfı (EFQM) CEO’su Marc Amblard ve Koçluk Derneği CEO’su Katherine Tulpa da yer alıyor.

Bu çalışmada, 22. Kalite Kongresinde mükemmelliği paylaşmak ana teması altında yapılan oturumlarda konuşmacılar tarafından kalite ve sürdürülebilirlik konusunda ifade edilen görüşler ve iş hayatına ilişkin olarak paylaştıkları deneyimlerden bahsedilecektir.

Türk İş Dünyasının En Prestijli Ödülleri Sahiplerini Buldu

Türkiye Mükemmellik Ödülünün, yönetim kalitesi alanında Türkiye’nin en büyük ve itibarlı kalite etkinliği olduğunu belirten Kalite Ödülü Yürütme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mehmet DURMAN; “Ulusal Kalite Ödülleri”nin en önemli özelliklerinden birisi ödül sürecinin Avrupa’da EFQM tarafından yürütülen Kalite Ödülleri ile aynı kapsam ve içerikte sürdürülmesidir dedi. DURMAN, EFQM 2006 yılında Avrupa Kalite Ödülleri isimlerini, model ile isim uyumluluğunun sağlanması amacıyla EFQM Mükemmellik Ödüllleri olarak değiştirmiş ve o tarihten itibaren Türkiye’deki ödül isimlerinde de değişiklik yapılması hem Avrupa’daki yaklaşıma uyum sağlanması düşüncesi ve hem de bu doğrultuda ödül jurisi üyeleri ile kurum ve kuruluşlardan gelen talepler ile sürekli KÖYK’ün gündeminde olmuştur. Bu yıldan itibaren günümüze kadar kullanılmakta olan “Ulusal Kalite Büyük Ödülü” isminin “Türkiye Mükemmellik Büyük Ödülü” ve “Ulusal Kalite Başarı Ödülü” isminin de “Türkiye Mükemmellik Ödülü” olarak değiştirilmesi kararlaştırılmıştır.

Ülkemizde kalite kültürünün artmasında ve toplam kalite yönetim felsefesinin yaygınlaşmasında KalDer’in vermiş olduğu ödüller önemli rol oynamaktadır. Türkiye Mükemmellik Ödülü’nü almak için 21 yıl içerisinde 255 kuruluş başvurmuş ve bu yıla kadar 45 Başarı, 27 Büyük, 5 Mükemmellikte Süreklilik ödülü olmak üzere toplam 77 ödül verilmiştir. Diğer taraftan, Türkiye’de faaliyet gösteren kurum ve kuruluşlar, 1996 yılından itibaren Avrupa’nın kurumsal mükemmellik konusunda en saygın ödülü olan “EFQM Mükemmellik Ödülü” sürecinde de büyük başarı göstermişlerdir. Bugüne kadar 8’i Büyük Ödül ve 13’ü Başarı Ödülü olmak üzere toplam 21 kurum ve kuruluş EFQM Mükemmellik Ödülü kazanmış ve Avrupa’daki örnek başarıları ile ülke adına gurur kaynağı olmuştur.

2013 Yılı Türkiye Mükemmellik Büyük Ödülü’nü Tarsus Belediye’si kazandı. KalDer ve TÜSİAD tarafından bu yıl 21. düzenlenen Türkiye Mükemmellik Ödül töreninde, başvuran işletmeler arasından  Aras Kargo Genel Müdürlüğü ve Method Research Company, Türkiye Mükemmellik Ödülü’nü, Tarsus Belediyesi Türkiye Mükemmellik Büyük Ödülü’nü, Sakarya Üniversitesi ise Türkiye Mükemmellikte Süreklilik Ödülü’nü kazandı. (http://www.kalder.org)

20 Yılı aşkın bir süredir Avrupa Kalite Yönetim Vakfı (EFQM) Mükemmellik Modeli ile tüm kuruluşlarda misyon, vizyon, strateji ve politikaların belirlenmesinden dengeli sonuçların elde edilerek izlenmesi ve iyileştirmesine kadar bütünsel bir yönetim yaklaşımı hakim kılınmaya çalışılmaktadır.  Tüm kuruluşların ana amacı başarılı olmak ve ekonomik değer üretmektir. Ancak günümüzün rekabet ortamında başarı kolaylıkla elde edilebilecek bir kazanım olmaktan çok uzaktadır. Azınlıkta kalan bazı kuruluşlar başarılı olurken, bazıları ancak dönemsel başarılar kazanabilmekte ve hatta birçoğu amaçlarına ulaşamadan gözden kaybolmaktadır. Başarının ve rekabet yeteneği kazanmanın tek yolu tüm paydaşların beklentilerini karşılayacak hatta aşacak sürdürülebilir yüksek performans gerçekleştirmekten geçmektedir. Bu da ancak çağdaş ve bütünsel bir yönetim sisteminin uygulanmasıyla mümkün olabilir.

Organizasyonlar için hayati bir gereklilik olan yönetim sisteminin kurulması ve işletilmesi sürdürülebilir başarılı kazanmanın yegâne yoludur. Uygulanmaya başlandığı günden bu yana, sektör, yapı, büyüklük veya olgunluk seviyesinden bağımsız olarak dünyadan ve ülkemizden birçok kuruluş; kullanımı kolay, pratik bir yönetim sistemine kavuşmuş ve bu anlayış neticesinde sürdürülebilir başarıya ulaşan azınlık içinde yer alma şansını elde etmişlerdir. Bu günlerde ülkemizin ve bölgenin içinden geçtiği zorlu sınavda; 2023, 2040, 2050 vizyonuna ulaşmak için Mükemmellik Modeli’nin ne derece önemli bir rehber olduğu bilincine varmak zorunluluktan öte bir gereksinimdir. Bu noktada, KalDer’in ana görevi hiç şüphesiz tüm bireyleri ve kurumlarıyla yüksek ideallere ulaşmış ve daha iyiyi aramaktan vazgeçmeyen bir Türkiye’nin inşasında öncü olmaktır. EFQM Mükemmellik Modelini 22 yıldır bir yönetim ve yaşam biçimi olarak benimsemiş kuruluşların bu yolculukta edindikleri deneyimleri; büyük şehirlerden ve Anadolu’dan tüm ölçek, yapı ve sektörden kuruluşlarla paylaşabilmesini sağlamak, KalDer’in çatı örgüt kimliğinin bir gereğidir.

Kalite Kongresinde Konuşmacıların Paylaştıkları

22. Kalite Kongresi öncesinde yapılan Çalıştay’da; EFQM Mükemmellik Yolculuğu, Eğitim Tasarımında Dönüm Noktası, Gücün Yönetimi, Hayatla İletişim, Kamuda İç Kontrol Uygulamaları, Maki Gami ve Kaizen ile Süreçleri İyileştirme, Stratejik İnsan Kaynakları Yönetimi, Finansal Karar Vermede Basit Yöntemler, Mavi Yaka ile Sürekli Verim Artışı, Mükemmellik Yolculuğunda Koçluğun Katkısı, Müşteri Şikayetlerinde İletişimin Rolü, Stratejik Planlardan Bireysel Hedeflere, Yetkinlik Nedir? Ne Değildir? Nasıl Belirlenir? Konularını ele alınmıştır.

Çalıştay’da, Sosyoekonomik Doğa ve İnsan İlişkisi başlığında konuşma yapan Ediz HUN, küresel iklim değişikliği, sulak alanların korunması, hava ve su kirliliği gibi çevre konularını ele aldı. Küresel iklim değişikliğinin sebep olacağı çölleşme konusuna dikkat çekti. Kişisel Marka ve İmaj Danışmanı Rüzgar MİRA, markaların giderek çoğaldığı günümüzde yeni trendin kişisel marka olduğundan bahsederek insanların görünümleriyle bir bütün olarak kişisel bir marka gibi iletişim kurduğunu ifade etti. Kişisel bir marka olarak değer görmek ya da değer kaybetme konusunda kalitenin nasıl bir işlevi olduğunu anlattı.

Sürdürülebilir İş Başarısı için Kurumsal İletişimde Süreklilik konusunu ele alan Effect Halkla İlişkiler Ajans Başkanı Gonca KARAKAŞ; açık ve şeffaf iletişim için, iletişimde buluşulan paydaşların sayısını ve sohbetin derinliğini sürekli artırmak, fayda odaklı sosyal inisiyatiflere imza atmak ve böylece güven duygusunu güçlendirmek gerektiğinin altını çizdi. Bu yeni ekosistemde daimi kalma yeteneğinin toplumun değişik kesimlerinden paydaşlarla güven üzerine inşa edilebilecek sürdürülebilir ilişkiye bağlı olduğunu ifade etti.

Bu yıl “Mükemmelliği Paylaşmak” temasının ele alındığı 22. Kalite Kongresinde KalDer Yönetim Kurulu Başkanı A.Hamdi DOĞAN yapmış olduğu konuşmada;KalDer için mükemmelliğin tanımının oldukça basit olduğunu ve mükemmelliğin; sektör, büyüklük, yapı, bölge ve ülke farkı gözetmeksizin kuruluşların sürdürülebilir bir başarıyı yakalayabilmelerini sağlayan bir yönetim modeli olduğunu söyledi. Kurum ve kuruluşlar için girdileri ile çıktıları arasındaki dengeyi sürekli iyileştirerek, geliştiren kaldıracın adı mükemmelliktir. Mükemmellik bir anlamda “dalgayı yakalamaktır.” Pek çok kuruluş dalgaları yakalayamadıkları için var olmayı sürdürememişlerdir. Bu bazen teknolojiyi ıskalamaktan, bazen küreselliği es geçmekten, bazen işletme körlüğünden, kısaca değişimi kaçırmaktan geçer. 21 yıldır kesintisiz verilen ve Türk iş dünyasının en prestijli ödülü olarak tanımlanan Ulusal Kalite Ödülleri’nin artık ’’Türkiye Mükemmellik Ödülü’’ olarak verileceğini vurgulayan DOĞAN, bu süreç ile KalDer-TÜSİAD ödülünün de Avrupa’daki benzerleriyle eş adlandırılmış olacağını söyledi. Ayrıca, başarının ıslık çalarak eller cepte yürünebilecek yolculuk olmadığını belirterek, “Mükemmellik, performansları sürekli ölçerek iyileştirmektir” dedi.

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem YILMAZ da yapmış olduğu konuşmasında; TÜSİAD olarak, Türk sanayisinin rekabet gücünü artıran, bu gücü sürdürülebilir kılan ve gerek ulusal gerekse uluslararası platformlarda ciddi itibar kazanmış Ulusal Kalite Ödülü’nün temellerini KalDer ile birlikte atmış olmaktan büyük gurur duyduklarını belirterek, “Ulusal Kalite Ödülü, iş dünyasında başarılı örneklerin ortaya çıkarılarak kazanılan deneyimin paylaşılmasına önemli katkı sağlamış, ülkemizde kalite bilinci ve toplam kalite yönetiminin yaygınlaşmasında da önemli rol üstlenmiştir” dedi. TÜSİAD Başkanı YILMAZ, “Uluslararası rekabette aynı gemide yol alıyoruz. Tüm kurumlarında mükemmelliği hedefleyen bir Türkiye, rakiplerinden sıyrılarak rekabette üst sıralara yükselme şansını yakalar” dedi.

Starbucks International’ın Kurucu Eski Başkanı Howard BEHAR’ın konuşması

Kongrenin özel konuşmacısı olan Starbucks International’ın Kurucu Eski Başkanı Howard BEHAR, konuşmasında önce Starbucks’ı nasıl kurduklarını ve bugüne getirdikleri anlattı ve sonrada liderlik hakkında yazdığı “It’s Not About The Coffee” adlı kitabından örnekler verdi. BEHAR, hizmet vermede kalite ve güvencenin her şey demek olduğunu söyledi.

BEHAR konuşmasında Starbucks olarak misyonlarını, “İlham veren ve insan ruhunu zenginleştiren bir marka olmak ve her seferinde insanların bizimle ilk tanışmaları ve ilk kahveleri olabileceğini düşünerek servis vermek”olarak özetledi. Starbucks’ın kuruluş ve yönetim felsefesinin ise “yapılan işe kalbini koymak”tır dedi. Starbucks’ta çalışanların temel felsefesini şöyle özetledi; “Her gün işe şu iki şeyin hayaliyle gideriz: Arkadaşlarımızla mükemmel kahveyi paylaşmak ve dünyanın biraz daha güzelleşmesine katkıda bulunmak. Bu, 1971 yılında ilk Starbucks açıldığında geçerliydi ve bugün de hala geçerliliğini koruyor.”

BEHAR, Dünyanın en yüksek kaliteli kahvesini sunmaktan, misafirlerimizle ve içinde bulunduğumuz toplumlarla kurduğumuz ilişkilere kadar, işimizin her parçasında kurulan bu bağı güçlendirmek için çalışıyoruz. 1971’de tek bir mağaza ile hizmet vermeye başladığımız günden itibaren, bulunduğumuz her işte biraz daha iyisini yapabilmek ve içinde bulunduğumuz toplumlara katkıda bulunabilmek için çaba sarf ettik. Bugün Starbucks 50 ülkede 15.000'in üzerinde mağazasıyla, kahve satın alınması ve kavrulmasında dünyanın bir numaralı şirketidir. Ve biz her bir fincanla, benzersiz Starbucks deneyimi sunmak için çalışıyoruz dedi.

Starbucks’ta herkesin konumu, CV’si, kartı ne olursa olsun herkesin insanlara hizmet ettiğinin bilincinde olduğunu belirten BEHER, Starbucks’da önemli olanın, ne iş yaparsanız yapın, insanlara iyi hizmet yapılması, iyi hizmet sunulmasının esas olduğunu; tüm çalışanlar olarak tek şapka takılmasının en temel prensip olduğunu ifade etti. Dünyadaki tüm mağazalarda çalışan insanlar tarafından takılan şapkanın kim olduklarını anlattığını belirtti.

Howard BEHAR “It's Not About The Coffee”“Leadership Principles From A Life At Starbucks” adlı kitabında; kişisel liderlikle ilgili 10 ilkelerini şöyle sıralamaktadır;

Know Who You Are: Bir şapkayı giymek.
Know Why You're Here: Niçin burada olduğunu biliyorsun.
Think Independently: Bağımsız düşünün.Kat temizleyicileri kendi süpürgesini seçebilmelidir.
Build Trust: Güven İnşası.
Listen for the Truth: Gerçek dinleyin.
Be Accountable: Sorumlu olmak.
Take Action: Harekete Geçin.
Face Challenge: Yüz Mücadelesi.
Practice Leadership: Uygulama Liderlik.
Dare to Dream: Cesaret. Evet, dünyada ki en güçlü kelime. Hayal kurmak için cesaretli ol.

HOWARD yazmış olduğu kitaptan bahsederek; temel değerlerim nedir? Önce onu tespit et diyor? Ben kimim? Amacın nedir? Gibi sorularla önce kendini tanı diyor.

Babasının Türk kahvesini çok sevdiğini ifade eden BEHAR, babam “Bana da şekersiz Türk kahvenizi denetti ama çok sertti” dedi. Türkiye’ye yatırım yaparken, kahvehanelerin Türkler’in hayatında yüzyıllardır süren bir kültürün parçası olduğunu ve bunu göz önüne alarak Türkiye’deki pazara girdiklerini ve Türkiye’deki yatırımlarında başarılı olduklarını belirtti. BEHAR, yatırım yapılacak yerel kültürü bilmenin önemine de vurgu yaparken, “Acele etmemek gerekir, sabırlı olmak gerekir. Türkiye’de nasıl bir gecede büyük bir şirket kuramıyorsanız, uluslararası bir şirketi de kuramazsınız. Uzun dönemli düşünerek işe girişmeliyiz” dedi. “Biz Türkiye’ye, ABD şirketi olarak gelmedik, ABD’li partneri olan bir Türk şirketi olarak iş yapıyoruz diyen Behar, insanlarla sıcak ilişki içinde olduklarını, başarılarının da ana öğesinin bu olduğunu söyledi. Ayrıca, insanları çalıştıkları kurumdan gurur duymalarını sağlamanın çok önemli olduğunu ve çalışanların kurumsal aidiyet hissi ile firmanın reklamını yapmaları sağlanmalıdır dedi. Çalışanların kendilerini değerli hissetmelerini sağlayacak bir kültürün yaratılması gerektiğini söyledi.

Howard BEHAR, iş hayatında yaşamış olduğu bir hikayeyi anlatınca, insanın aklına ülkemizde kamu veya özel sektörde kariyer yapmak için birbirine etik olmayan davranışlarda bulunan lider olamamış yöneticiler insanın aklına geliyor. Hikaye şöyle gelişiyor; Howard’u bir gün çalıştığı firmanın yönetim kurulu başkanı çağırıyor ve kendisine çok yetenekli olduğunu ve üst düzey yönetici olabileceğini söylüyor. Daha sonra terfi ediyor ve başkan yardımcısı oluyor. Ancak, eski Howard yok ortada ve kendini iyi hissetmiyor ve eski performansı gösteremiyor. Eskiden her ortamda her toplantıda özgürce fikirlerini cesaretle söyleyen kişi artık yönetim kurulu toplantılarında sus-pus oturuyor ve çok değişiyor. Ve başkan yardımcılığından ayrılmaya yani istifa etmeye karar veriyor. Bu konuyu eşine açıyor ve eşi de ona, “Howard sen ne yapmak istiyorsan onu yap” diyor.

Daha sonra şirkete gidiyor ve diğer başkan yardımcılarına istifa etmek istediğini, mutlu ve başarılı olamadığı söylüyor, onlar da bu kararından vazgeçirmeye çalışıyorlar. Sonra yönetim kurulu başkanı duyuyor ve Howard’ı çağırıyor ve ona şunları söylüyor; bir şey söylemeden önce otur, düşün, çok fazla konuşmamaya çalış diyor. Fikirlerini bizimle yönetim kurulu ile paylaş diyor ve istifa etmekten vazgeçiriyor Howard’ı. Ona, kendine ben kimim, değerlerim nedir diye sor diyor ve bu hayatta her zaman istediğini alamazsın ama ihtiyacın olanı alabilirsin diyor.

HOWARD, Starbucks olarak bir kahve içme kültürü yarattıklarını ve bunu tüm dünyada aynı standartlarda yaptıklarını tüm çalışanların aynı şapkayı giydiği için başarılı olduklarını söyledi. İnsanlara değer verdiklerini ve saygıyla yaklaştıklarını ve tüm personelin müşterilerle sıcak ve etkili bir iletişim halinde olduğunu söyledi. Çalışanlara çok değer verdiklerini belirten Howard, Amerika’da bir bayilerinde çalışan bir çalışanın yeni bir ürün geliştirmesi konusunda başından geçen bir hikayeyi ise şöyle anlattı. Howard bir gün saha denetimi yapmak için bir bayiye gidiyor ve orada çalışan bayan bir personel, yeni bir ürün yaptığını ve bunun müşteriler tarafından çok beğenildiğini ifade ediyor. Ancak, bu yeni ürünü yönetim kuruluna sunmasının çok zor olduğunu ve ürün değişikliklerinin kolay kabul görmeyeceğini söylüyor personele. Daha sonra tekrar aynı bayiyi ziyaret ettiğinde bu bayan personel bulmuş olduğu bu içeceğin satılması konusunda ısrar ediyor ve Howard tamam diyor ve ikna oluyor. Bu ürünü yönetim kuruluna götürüyor ve ürünü bulan personel de geliyor bir sunum yapıyorlar ve denemeye karar veriliyor. Bu ürün bu bayide çok satıyor ve diğer bayilere de ürün satışa çıkıyor ve satış rakamları birden artıyor. Bu kahvenin adı Starbucks’ta dünya genelinde en çok satan ürün olan “Frappuccino” dur ve küçük bir fikir milyon dolarlık bir satış hacmine ulaşmıştır.

Bu hikaye bize şunu gösteriyor ki mükemmelliği yakalamak için insanlara değer vermek, çalışanların fikirlerine ve önerilerine kulak vermek gerekiyor. Ayrıca, Howard BEHAR bu olayla ilgili olarak, sokağı süpüren kişinin süpürgeyi seçme hakkı bulunmaktadır, dedi.

Sürdürülebilir Bir Gelecek İçin Yapılması Gerekenler

22. Kalite Kongresinde gerçekleşen bir diğer özel oturumda ise, Coca Cola Türkiye Kafkasya ve Orta Asya Bölüm Başkanı Galya Frayman MOLİNAS’ın moderatörlüğünde “Sürdürülebilir Bir Gelecek İçin Yapılması Gerekenler” ele alındı. Eczacıbaşı Holding CEO’su Dr. Erdal KARAMERCAN yapmış olduğu konuşmasında; sürdürülebilir kalkınmayı bir sosyal sorumluluk projesi gibi görürsek başarısızlığa gitmiş oluruz, bunu bir iş yapış modeli olarak ele alıp bu çerçevede faaliyetlerin yürütülmesi gerektiğini belirterek, Eczacıbaşı Holding olarak Sürdürülebilirlik Grup Başkanlığı’nı kurduklarını söyledi. Bunun yanı sıra kadınların iş hayatında daha aktif olması gerektiğini söyleyen KARAMERCAN, Türkiye’nin bu sıralamada dünyada 120. olduğunu ve bu konuda kat etmemiz gereken uzun bir yol olduğunu vurguladı. Konuşmacı kaynakların sınırsız olmadığı ve dünyadaki kaynakların aslında bizim değil gelecek nesillerin olduğunu belirti. Bu nedenle, çevreyi kirletmeden, gereksiz olarak kaynakları tüketmeden sürdürülebilir bir yaşam sürmeliyiz dedi.

Koç Holding CEO’su Turgay DURAK da yaptığı konuşmada, sürdürülebilirlik için en önemli noktanın az insan ve yönetim kadrosuyla son kullanıcıya ulaşabilmek olduğunu ifade etti. Aynı zamanda sosyal sorumluluk projelerinden bahseden DURAK, Koç Grubu olarak sosyal sorumluluk projelerimizi şirket bünyesindeki çalışanların gönüllü olarak aktif katılımlarıyla yürütmekteyiz. Sosyal sorumluluk projelerinde üniversitelerle iş birliği yaptıklarına değinen DURAK, öğrencilerin şirket bünyesinde part-time çalışarak deneyim kazanabildiklerini paylaştı.

Oturumun sonunda Eczacıbaşı Holding CEO’su KARAMERCAN, Vehbi KOÇ’la ilgili olarak anlattığı bir hikaye ile sürdürülebilirliğin zengin-fakir ayrımı yapmadan herkesin gündeminde olması gerektiğini bir kez daha hatırlattı dinleyicilere. Gerçekten yaşanmış olan bu hikayeye göre, İstanbul’da ikamet etmekte olan Nejat ECZACIBAŞI ve eşi, bir akşam Vehbi KOÇ ve eşini evlerine yemeğe davet etmişler. Akşam Nejat Bey ve eşi mutfakta özel misafirlerine yemek hazırlarken, Nejat Bey’in eşi demiş ki, ya misafirleri yalnız bıraktık salonda, bir bak bakalım ne yapıyorlar sıkılmasınlar demiş. Nejat Bey salona gelmiş ve birde bakmış ki, Vehbi Bey salondaki avizenin altında bir sandalyenin üzerine çıkmış ve avizedeki fazla ampulleri çevirip söndürmeye çalışıyormuş.

İnsan bu hikayeyi dinleyince gerçekten de dünyadaki kıt olan kaynakların insanın ihtiyacı fazlasında kullanmaması gerektiğini ve bu kaynakları kullanma hakkının sadece bizlerin değil gelecek nesillerin de hakkı olduğunu düşünüyor ve sürdürülebilir bir dünya için herkesin bir sorumluluğu olduğunu net olarak anlıyor. Dünyada tüketime ve ekonomik büyümeye dayalı bir sistem olduğunu düşündüğümüzde, sürdürülebilir bir eko-sistem nasıl sağlanacak? Firmalar daha çok üretmek istiyor ve çevreyi kirletiyor, insanlar daha çok tüketiyor ve çevreyi kirletiyor. Bu durumda sürdürülebilir bir çevre nasıl olacak, gerçekten çok zor bir durum ve dünyada sadece bir ülkenin değil tüm ülkelerin gerekli özveriyi yapması gerekmektedir.

Mükemmel Liderlikle Yönetim:

Bu konuda yapılan oturumda konuşan EFQM CEO’su Marc AMBLARD; liderin net bir tanımının olmadığını ve umut sahibi olan kişinin yani çevresine umut dağıtabilen kişinin lider olabileceğini belirtti ve liderin pragmatik ve ilham verici olması gerektiğini ifade etti. Yönetici ile lider arasında çok belirgin farklar olduğunu belirten Amblard, yöneticinin rutinleri yaptığını, liderin ise değişimi yapan kişi olduğunu belirtti. Liderin geleceğe bakan ve ilerlemek isteyen kişi olduğunu ve resmi olarak liderlik eğitiminin olmadığını söyledi.

Amblard’a göre iyi bir lider, sürdürülebilir bir performans göstermesi gerekmektedir. Mükemmel bir organizasyon kurmalı ve yapabileceğinin en iyisini yapmaya çalışmalıdır. Kurumun tümünde mükemmellik olmalıdır ve kurumda herkes iyi olmak zorundadır. Kurumun misyonunu ve vizyonunu iyi kavramalı ve tüm çalışanları motive ederek firmanın amaçları doğrultusunda birleştirmelidir. Kurumun güçlü ve zayıf yönlerini iyi ortaya koymalı ve zorlukları ele alıp aşabilecek kapasitede olması gerekmektedir. Firmada öyle bir ortam yaratılmalı ki sürekli iyileştirme teşvik edilmelidir. Çalışanlar kendini sürekli geliştirebilecek imkanları bulmalıdır. Liderin son yıllarda gelişen dijital dünya ve sosyal medyayı da kurum hedeflerine uygun olarak iyi yönetmesi gerekmektedir. 

Başarının Arkasındaki Kadınlar:

Ülkemizde çalışma hayatında kadınların yerinin tartışıldığı “Başarının Arkasındaki Kadınlar” oturumuna Türkiye’nin başarılarıyla yıldızlaşan kadın yöneticileri yer aldı. Adıyla da marka olmayı başaran, Alarko Holding ve Alvimedica Yönetim Kurulu Üyesi Leyla ALATON, İndeks İletişim Yönetim Kurulu Başkanı Yaprak ÖZER, aile şirketi Aras Kargo’yu bugün dünyanın sayılı kargo şirketleri arasına çıkarmayı başaran Evrim ARAS, bu oturumda iş hayatında engelleri nasıl aştıklarını ilginç anekdotlarla anlattılar.

Sanatçı Gözüyle Kalite:

Kongrenin en ilginç oturumlarından biri de “Sanat ve Mükemmellik” oturumunda konuşulanlardı. Defne SARISOY’un moderatörlüğünde, sanatla sağlanan değerler, sanatın iş yaşamındaki rolü, yaşam kalitesi ve sanat, geliştirici beyinler yetiştirme, Türkiye'de sanata ilgi konularının mercek altına alınacağı oturumun konuşmacısı sanatçı Kenan IŞIK’tı. IŞIK, sanatla yaratılan değerlerden, tiyatrodan, Türkiye’de sanata olan ilgiden eleştirisel bir gözle bahsetti ve eleştirilerini sıraladı. Recep İvedik filminin milyonları sinemaya çekmesine rağmen, film festivallerinde ödül alan filmlerin çok düşük seyirciyle buluştuğunu ve kaliteli filmlerin pek fazla seyredilmediğini ifade etti. Tiyatro oyunlarında hep batının taklit edildiğini ve orjinali varken insanların taklitleri seyretmediğini, özgün olan bize ait olan ve Anadolu’ya ait olan hayat hikayelerinin tiyatroya ve sinemaya taşınması gerektiğini vurguladı. Ayrıca, dünya’da ve ülkemizde tiyatro ve sinema’ya bakışı seyirci yönünden de ele alan IŞIK, birçok alanda karşılaştırmalara yer verdi ve yaratıcı beyinlere ihtiyaç olduğunu söyledi.

Haberci Gözüyle Kalite:

Kongrede, “Yaşam Biçimi Olarak Kalite” başlıklı özel oturumda konuşan İZ TV Genel Yayın Yönetmeni Coşkun ARAL, habercilikte ve gazetecilikteki büyük başarısı, belgeselleri ve hayat duruşu ile haberci olarak kaliteye nasıl baktığını anlattı. ARAL, Türkiye’de habercilikte kalitenin düştüğünü ve doğruyu anlatan, yargılamadan sorgulayan bir medyacı olunması gerekirken; çıkar gruplarının menfaatlerini savunan bir medyacı olunmasının istendiğini ve doğruların rahatlıkla karartılabildiğini ifade etti. Habercilikte doğruyu kim yaparsa bunun herkes için doğru olduğunu, yanlışı kim yaparsa da bunun yine herkes için yanlış olması gerektiğini, yoksa medya dünyasında kalitenin sürdürülebilir olamayacağını söyledi. Bu nedenle, habercilik yapan herkeste “Allah ve hukuk korkusunun” olması gerektiğini ve haberci olarak görevlerinin sorgulamak olduğunu ancak asla yargılama yapamayacaklarını belirtti.  

Sonuç

Evet, nüfusu 7 milyarı aşan ve 2050 yılında 9 milyar olması beklenen Dünyamız çok derin bir değişim sürecini yaşıyor. Kimine göre, aslında bu değişim yeni başlıyor ve geleceği kimse tahmin edemiyor. Dünyada bilişim teknolojisinde yaşanan baş döndürücü gelişmelerin de etkisiyle tüm sektörlerde devam eden küresel rekabet sonucunda özel ve kamu sektöründe sürdürülebilir bir üretim ve yönetim sistemlerinin uygulaması gerekmektedir. Çocuklarımıza iyi bir gelecek kurmak için eğitim, sağlık ve kariyer planları yapıyoruz; ancak onlara kullanabilecekleri temiz bir dünya bırakmak için bireysel ve kurumsal olarak ne yapıyoruz? Küresel ısınmaya, çevreyi kirletmeye ve kaynak israfına devam edildiği sürece kişi veya firma olarak çok para kazandığımızda ve büyük karlar elde ettiğimizde acaba iyi bir performans göstermiş mi oluyoruz? Bu sorunun tartışılması gerekmektedir.

Sınırlı olan Dünya kaynakları bizim değildir, hepimiz emanet olarak kullanıyoruz ve zamanı geldiğinde yeni nesillere bırakacağız. Bu nedenle, eko-sisteme zarar vermeden, gereksiz olarak kaynakları kullanmadan, sürdürülebilir şekilde gerek özel gerekse iş hayatımıza yön vermeliyiz. Aksi takdirde, bireysel ve kurumsal olarak ülkemize ve yaşlı Dünyamıza karşı olan sorumluluğumuzu yerine getirmiş olamayız.

Yorumlarınızı Bize Yazınız

Soru Sor