Vergi, Maliye, Ekonomi, Sosyal Güvenlik, Ticaret Hukuku Hakkındaki Herşey

2020'li Yıllarda Vergi Reformuna Doğru

6977OKUNMA

“2020’li Yıllarda Vergi Reformuna Doğru” Telepanel Serisinde “Vergiyle de Olmuyor Vergisiz de Olmuyor” Konusu Tartışıldı

VERGİALGI tarafından düzenlenen ve moderatörlüğünü Nazmi Karyağdı’nın üstlendiği  ‘2020’li Yıllarda Vergi Reformuna Doğru’ ana başlıklı telepanelin üçüncüsü gerçekleşti.

‘Vergiyle de olmuyor vergisiz de olmuyor’ başlıklı panelin konuğu eski Gelirler Genel Müdürü Prof. Dr. Nevzat Saygılıoğlu oldu.

İŞKUR eski Genel Müdürü Mehmet Nuri Aslan, Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz, Prof. Dr. İbrahim Attila Acar, Doç. Dr. Murat Batı ve katılımcıların eşliğinde vergi reformu ve Türkiye’de verginin rolü konuşuldu.

Verginin ilgi çekici olmaması nedeniyle çekicilik yaratabilmek adına vergiyle de olmuyor vergisiz de olmuyor başlığını tercih ettiğini belirten Nevzat Saygılıoğlu sözlerine, gerçekte vergi denen şeyin olmadığını belirterek başladı. 4369 sayılı kanunun teknik direktörü olduğunu söyleyen Saygılıoğlu, o kanunun hala yürürlükte olması halinde Türkiye’nin şuan ki gibi bir vergi problemi olmayacağını ve pek çok şeyi de önemli ölçüde halletmiş olacağını söyledi.

Son 18 yıl içerisinde yaklaşık sekiz adet vergi affı”

Her iki buçuk senede bir vergi affı geldiğini belirten Saygılıoğlu bu afların sonuçlarına değindi. ‘Vergi ödeyen onlarca uluslararası firma vergi afları sonucunda vergiyi ödemekten çekinmeye başlıyor. Dolayısıyla dürüst ve kayıtlı mükellef aleyhine rekabeti bozan, vergiye duyarsızlığı arttıran, ilgisizliği zirveye ulaştıran ve denetimi de ortadan kaldıran bu sistemin üzerine affın da ilave edilmesiyle kayıplar artmaya başlıyor’ dedi ve sözlerine verginin rolü ile devam etti.

“Vergi bir araçtır, amaç değildir. Araç ile amacı karıştırıyoruz. Vergi bir enstrüman, bir maniveladır

‘Hayatımızda üç farklı vergi tanımı vardır. İlk olarak maliye bilimi açısından vergi, kamu giderlerini karşılamak üzere gerçek tüzel kişilerden kanunla zorla alınan paradır. Burada vergi kamu harcamalarının finansmanında amaç değil araçtır. İktisat bilimi açısından vergi, özel ekonomilerden kamu ekonomilerine kaynak aktarmaktır. Yani vergi finansmanının kimden nasıl sağlanacağına cevap mahiyetindedir. İşletme bilimi açısından ise işletmelerde devletin yani uyuyan ortağın payıdır’ dedi.

Sözün özü, verginin bir gerçekliği vardır. Vergi bumerang gibidir. Yanlış kullanılırsa geçmişte olduğu gibi yine döner bizi vurur. Dolayısıyla bu silahın çok iyi kullanılması gereklidir.’ Sözleriyle verginin etkin kullanımı konusunda vurgu yapan Saygılıoğlu, özellikle emlak vergileri gibi çok geniş tabanı olan vergilerde bu riskin çok fazla olduğunu belirtti.

İŞKUR Eski Genel Müdürü Mehmet Nuri Aslan: Vergi Sisteminde Çoklu Organ Yetmezliği

Aslan, daha önceki panellerde ‘vergi sistemi gecekondulaştı’ tespitini vurgulayarak sözlerine başladı. Türkiye’de vergi sistemi de dahil olmak üzere toplumsal sistemlerdeki sorunları çoklu organ yetmezliğine benzetti. Yani birini toparlamaya çalışırken bir diğerinin nüksettiğini, bunun da düzeltilebilmesi için sistemlerde ve toplumun algısında köklü değişimlerin olması gerektiğini söyledi.

“Kurumsal devlet anlayışından eli açık devlet anlayışına’

Günümüzde popülizmin etkisiyle dağıtmayı (kamu harcamaları, devlet organlarını bölme, özelleştirme gibi…) rol alan bu sistemde reform koşullarının bulunmadığını belirten Aslan, 1980’li yıllara kadar süren kurumsal devlet anlayışının yerini eli açık bir devlet anlayışına bıraktığını açıkladı.

Türkiye başka bir felsefeye hazırlanmak zorunda çünkü vergisiz olmaz”

“Türkiye’de kamu harcamalarına olan talep gelir düzeyinin üzerinde seyretmektedir. Toplumun sürekli alma eğilimi artarken verme isteğinin bu şekilde azalması çözülmesi gereken en büyük sorundur. Beka sorunu varsa, budur.” diyen Mehmet Nuri Aslan’a göre asıl sorulması gerekenler, Türkiye vergi sistemsiz mi yaşayacak? Ya da Türkiye’de böyle kara düzen bir vergi sistemi devam mı edecek? oldu.

Bu sistemin nasıl yapılandırılacağının önemliliğini, Türkiye’nin vergi gelirlerine olan ihtiyacı ile vurguladı. Özellikle bu dönemdeki kısıtlı harcamaların gelecek dönemde de vergi açığını yükselteceğini, bu durumun ise enflasyonist baskıya yol açacağını belirtti. Bunun mutlaka düzenlenmesi gerektiğini ancak faizle yapılamayacağını belirten Aslan, kamunun bu derecede açık verdiği bir noktada faizin düşük olmasının beklenemeyeceğini de vurguladı.

Söz Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz’a geldiğinde ise Yılmaz, Rusya ve Arjantin’de uygulanmaya başlanan servet vergisine vurgu yaptı. Son zamanlarda Türkiye’de de bu konuda talebin oldukça arttığını söyledi.

“Servet vergisi olağanüstü koşullarda çıkış yolu olabilir”

Yılmaz, yaşadığımız olağanüstü dönem koşullarının yarattığı atmosfere dikkat çekti,

“Bazı kesimler bu durumdan daha güçlü çıkıyor. Bu ise yeniden yapılanma için bir fırsat yaratıyor. Olağanüstü dönemde umduğundan fazla gelir hatta servet elde edenler bulunmaktadır. Ancak kaybedenlerle kazananlar aynı toplumda yan yana yaşamaya devam ettikçe servet dağılımındaki adaletsizliğin etkisi kaçınılmaz bir hal alıyor ”dedi. Yılmaz’a göre servetin geniş kitlelere nasıl daha adil yayılabileceği üzerinde durulması gerekmektedir.

 “Serveti olanla olmayanı ayırt edebilmek gerekir”

Gelir-servet dağılımı ilişkisine baktığımızda gelir dağılımında adaleti sağlayabilmek amacıyla servet vergisi sistemde her zaman varlığını sürdürecektir. Ancak veraset ve intikal vergisinin hasılattaki payının yüzde 1’e, motorlu taşıtlar vergisinin hasılattaki payının (araçların lüksü arttığında bile) yüzde 2’ye varmadığını belirtti.

‘Gelir dağılımı ile servet dağılımı arasında bir korelasyon olduğunu kabul ediyorsak bunu açıklayabilmemiz gerekir.’ dedi.

“Son yıllarda bankalardaki yabancı mevduatlar yükselişte”

Prof. Dr. İbrahim Attila Acar, ‘Anayasada açıkça ifade edilen herkesin gücüne göre vergi ödemesinden anlamamız gereken şey tam olarak ne olmalıdır?’ Sorusu ile konuşmasına başladı. Lorenz eğrisi, Gini katsayısı, bankalardaki yabancı mevduatlar gibi birçok yöntemin olduğunu söyledi ve bunlardan bankalardaki yabancı mevduatları baz alarak açıklamasına devam etti.

‘İnsanlar milli paradan uzaklaşma eğilimi içerisindedir. Bu uzaklaşma Türkiye’yi yeni bir sorunla karşı karşıya bırakabilir. Son bir yılda yaşadığımız salgın sürecinin olumsuz etkileri de dikkate alınarak bu sorunun nasıl çözüleceği tartışılmalıdır’ dedi.

“Servet dağılımı dayanışma fonu altında gerçekleşirse amacına uygun hizmet edebilir”

Son olarak söz Doç. Dr. Murat Batı’ya geldiğinde, panele Binhan Elif Yılmaz’ın tespitlerine ilişkin görüşlerini açıklayarak başladı.

Batı, ‘Servet vergisinin gelir dağılımını dengelemesi bizim mevzuatımızla âdemi tahsis ilkesi sebebiyle pek uyuşmamaktadır’ dedi ve Almanya örneği çatısı altında ‘Servetin vergi ile dağılımı değil dayanışma fonu adı altında yapılandırılması daha doğru olacaktır. Bu şekilde yapılacak pay aktarımı ve kişilerin ya da kurumların gönüllü bağışları ile amacına uygun gerçekleşebilecektir’ dedi.

Murat Batı, sözlerine vergi reformu ve kayıt dışı ekonominin kontrolünde denetimin önemini açıklayarak devam etti.

“Kayıt dışı ekonominin engeli nitelikli denetim”

Maliye Bakanlığı’nın dört denetim biriminin 2011 yılında 646 sayılı kanun hükmünde kararname ile tek bir birim çatısı altında toplandığını ve bu birimde 8143 adet (ağırlıklı olarak vergi denetmenlerinden oluşan) vergi müfettiş ve müfettiş yardımcısının bulunduğunu belirtti. Yapılan denetim oranının ise yüzde 1.45 olduğunu ayrıca bu verilerle nitelikli denetimin önemini vurgulayan Batı, denetimin bu yapısına ilişkin görüşlerini açıkladı.

Haberi hazırlayanlar: Berivan Güneş – İbrahim Serin (Vergi Algı Gönüllü Ekonomi Gazetecileri)

Yorumlarınızı Bize Yazınız

Soru Sor